Mersin Marina' nın ranta açılma öyküsü..Abdullah Ayan yazdı

24.10.2019 - 09:46, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Mersin Marina' nın ranta açılma öyküsü..Abdullah Ayan yazdı

Mersinin yağmalanmış sahilleri bugün anayasa ve yasalar çerçevesinde teminat altına alınmış olmasına rağmen rantın yeni saldırı riskleriyle, tehditleriyle karşı karşıya.

2010 yılında Marina' nın işletilme amacıyla bir şirkete nasıl verildiğini önceki makalede ele almıştım.. Denetleme/düzenleme görevini yerine getirmesi gereken devlet kurumlarının devirden sonra sözleşmeyle tanınan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerine ilişkin soruyla sürdüreyim konuyu.. Marina, liman ve her türlü kıyı kanunu kapsamına giren yapılarla ilgili kanun yapıcının zorunlu hale getirdiği ve çerçeveyi bunun içine oturttuğu kural aynen şöyle: "Doldurma ve kurutma yolu ile kazanılan alanlarda emsal, aynı amaçla ayrılan alanın 3' ünü, yükseklik ise 5,5 metreyi aşmadan idare binaları, çeşitli üniteler yapılabilir." Bir önemli not daha: "İster dolgu alanı, ister dolgu alanının yanı sıra sahil şeridi de ilave olarak kullanılsın, özelliği olan kıyı yapılarında emsal hesabı yani zorunlu alt ve üst yapı tesislerinin inşaat alanı hesabı, kara alanı üzerinden yapılır" Bu temel kriterler çerçevesinde Mersin Marina' ya göz atalım ve orada ne yapılmış bakalım: Mersin Yenişehir Kıyı Dolgu Alanı 1/5000 ölçekli nazım planıyla 1/1000 uygulama imar planları 19.9.2002, 6.6.2003 ve 23.11.2004 tarihlerinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanırken şu hükümler kayıt altına alınır: "Kıyı kanunun uygulanmasına dair yönetmelik kapsamında tanımlanan yönetim birimleri, destek birimleri bakım ve onarım, teknik sosyal alt yapının içine giren tesisler dışında her hangi bir yapılaşmaya izin verilmeyecektir. Bu tesislere ait toplam emsal yat limanının doldurma kurutma yoluyla kazanılan arazinin 5' ini geçemez. Yükseklik 4,5 metreyi, asma kat yapılması halinde ise 5,5 metreyi aşamaz." Hep birlikte sorgulamamız gereken hususlar var: - Bakım onarım, teknik sosyal alt yapı içine giren tesisler dışında yapılaşmaya izin verilmeyeceği hususu bu kadar açık biçimde ortaya konmuşken, onca restoran, içkili eğlence mekanı,  butik, lunapark, AVM gibi donatılar nasıl oldu da marinanın yan müştemilatı bir yana, ana omurgası haline getirildi. Koca kent ve deniz kenarına kondurulan onca restoran ve gece kulübüne karşı haksız rekabetle karşı karşıya olan çevre esnafı başta olmak üzere Mersin' deki tüm dinamikler neden sessiz kaldı? - Yoğunluk ve yükseklik kesin rakamlarla ortaya konmasına rağmen nasıl oldu da, yat limanı adı altında kentin tüm eğlence potansiyelini tek başına emen bir yapılaşmaya, akıl almaz bir cazibe merkezinin doğmasına yol açıldı? Sorular birkaç nedenle önemli.. Önemli çünkü, 2010 yılında marinayı teslim alan işletmeci, kiraya verdiği butiklerden, eğlence mekanlarından, gece kulübü ve restoranlardan, AVM' lerden öylesine para kazanmaya başlıyor ki, 2013 yılında bu kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kapısını çalıyor. Bakanlığa bağlı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü 6.7.2013 tarihinde basit bir plan notu değişikliğiyle yapılaşma yoğunluğu kat sayısını 0,05' ten 0,10' a arttırıyor. Bununla kalsa iyi.. Yapı yüksekliğini de 4,5 (çekme katı söz konusuysa 5,5) metreden 6,5 metreye yükseltiyor. 6,5 metre önemli çünkü böylece iki katlı yapıların önü açılmış oluyor. Marinanın yer aldığı dolgu alanı 210 bin metre kare.. 2003 imar planı ışığında 2010 yılında marina işletmeciye belli süre ve koşullarla verilirken 10.500 metrekareyle ve münhasıran 'bakım ve onarım, teknik sosyal alt yapı' amacıyla sınırlı tutulan alana 2013' te yatlara hizmet dışında kente dönük her türlü işlevi üstlenen ve başta bölge olmak üzere neredeyse kentin tamamında konumu itibariyle diğer işletmelere hayat hakkı tanımayan 21 bin metrekarelik yapılaşma çıkıyor ortaya… Yükseltiyle yat limanı arka bölgesinde kalan sakinlerin ön görünüm manzaralarını kapatan 6,5 metrelik iki katlı yapılaşma da cabası… Kentin kalbinde yer alan cazibe merkezine akmaya başlayan araçlar yüzünden yaşanan çevre kirliliği, içinden çıkılmaz hale gelen trafik çilesinden söz etmeye gerek bile yok sanırım.. Marina hakkında Mersin' deki hiçbir STK, Oda, Dernek, Yerel yönetimler sesini çıkarmadan sadece izlemekle yetinirken son günlerde önemli bir gelişme yaşanıyor. Çevre konutlardan birinde oturan vatandaş marinadaki yapılaşma nedeniyle mağdur olduğu iddiasıyla dava açıyor. Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi konuyu inceliyor ve şu çarpıcı tespitlerde bulunuyor: "Dava konusu plan değişikliğiyle ön görülen yapı yoğunluğu ve yapı yüksekliği temelinde kıyı kanunu uygulama yönetmelik hükümlerine ve öngörülen yapılaşma koşullarının çevresinde oluşturacağı etkinin incelenmesi temelinde Mekansal Planlar Yapı Yönetmeliği 26. maddesine uygun olmayan tutum geliştirildiği, dava konusu plan notu değişikliğinin plan kademelenmesi ilkesi çerçevesinde üst kadem 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile tutarlılık sağlamadığı, bundan dolayı da planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararına uygun olmadığı" Marina ile ilgili son kararı elbette yargı verecek. Ancak Marina vakası, Liman sahasında yapılmaya çalışılan ve son anda Büyükşehir İmar Komisyonunda ret edilen 18,5 metre yükseklik öngören yapılaşma talebinin kent adına ne kadar ciddi riskler barındırdığını da gösteriyor. Limanda o yüksekliğe izin verilmesi halinde emsal gösterip marinada benzer yükseklik talebinin karşımıza çıkmayacağının, o olasılığın zaten katledilmiş sahili nasıl bir yeni felaketle karşı karşıya bırakmayacağının garantisi var mı? Bugüne kadar marinadaki yasaları zorlayan yapılaşmaya ses çıkarmayan bu kent dinamiklerinin hangisi,  5-6 katlı bina dikilmesine karşı çıkacaktı? Mersinin yağmalanmış sahilleri bugün anayasa ve yasalar çerçevesinde teminat altına alınmış olmasına rağmen rantın yeni saldırı riskleriyle, tehditleriyle karşı karşıya.. Demedi demeyin..   Abdullah Ayan  
Mersinin yağmalanmış sahilleri bugün anayasa ve yasalar çerçevesinde teminat altına alınmış olmasına rağmen rantın yeni saldırı riskleriyle, tehditleriyle karşı karşıya.

2010 yılında Marina' nın işletilme amacıyla bir şirkete nasıl verildiğini önceki makalede ele almıştım.. Denetleme/düzenleme görevini yerine getirmesi gereken devlet kurumlarının devirden sonra sözleşmeyle tanınan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerine ilişkin soruyla sürdüreyim konuyu..

Marina, liman ve her türlü kıyı kanunu kapsamına giren yapılarla ilgili kanun yapıcının zorunlu hale getirdiği ve çerçeveyi bunun içine oturttuğu kural aynen şöyle:

"Doldurma ve kurutma yolu ile kazanılan alanlarda emsal, aynı amaçla ayrılan alanın 3' ünü, yükseklik ise 5,5 metreyi aşmadan idare binaları, çeşitli üniteler yapılabilir."

Bir önemli not daha: "İster dolgu alanı, ister dolgu alanının yanı sıra sahil şeridi de ilave olarak kullanılsın, özelliği olan kıyı yapılarında emsal hesabı yani zorunlu alt ve üst yapı tesislerinin inşaat alanı hesabı, kara alanı üzerinden yapılır"

Bu temel kriterler çerçevesinde Mersin Marina' ya göz atalım ve orada ne yapılmış bakalım:

Mersin Yenişehir Kıyı Dolgu Alanı 1/5000 ölçekli nazım planıyla 1/1000 uygulama imar planları 19.9.2002, 6.6.2003 ve 23.11.2004 tarihlerinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanırken şu hükümler kayıt altına alınır:

"Kıyı kanunun uygulanmasına dair yönetmelik kapsamında tanımlanan yönetim birimleri, destek birimleri bakım ve onarım, teknik sosyal alt yapının içine giren tesisler dışında her hangi bir yapılaşmaya izin verilmeyecektir. Bu tesislere ait toplam emsal yat limanının doldurma kurutma yoluyla kazanılan arazinin 5' ini geçemez. Yükseklik 4,5 metreyi, asma kat yapılması halinde ise 5,5 metreyi aşamaz."

Hep birlikte sorgulamamız gereken hususlar var:

- Bakım onarım, teknik sosyal alt yapı içine giren tesisler dışında yapılaşmaya izin verilmeyeceği hususu bu kadar açık biçimde ortaya konmuşken, onca restoran, içkili eğlence mekanı,  butik, lunapark, AVM gibi donatılar nasıl oldu da marinanın yan müştemilatı bir yana, ana omurgası haline getirildi.

Koca kent ve deniz kenarına kondurulan onca restoran ve gece kulübüne karşı haksız rekabetle karşı karşıya olan çevre esnafı başta olmak üzere Mersin' deki tüm dinamikler neden sessiz kaldı?

- Yoğunluk ve yükseklik kesin rakamlarla ortaya konmasına rağmen nasıl oldu da, yat limanı adı altında kentin tüm eğlence potansiyelini tek başına emen bir yapılaşmaya, akıl almaz bir cazibe merkezinin doğmasına yol açıldı?

Sorular birkaç nedenle önemli..

Önemli çünkü, 2010 yılında marinayı teslim alan işletmeci, kiraya verdiği butiklerden, eğlence mekanlarından, gece kulübü ve restoranlardan, AVM' lerden öylesine para kazanmaya başlıyor ki, 2013 yılında bu kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kapısını çalıyor.

Bakanlığa bağlı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü 6.7.2013 tarihinde basit bir plan notu değişikliğiyle yapılaşma yoğunluğu kat sayısını 0,05' ten 0,10' a arttırıyor.

Bununla kalsa iyi..

Yapı yüksekliğini de 4,5 (çekme katı söz konusuysa 5,5) metreden 6,5 metreye yükseltiyor.

6,5 metre önemli çünkü böylece iki katlı yapıların önü açılmış oluyor.

Marinanın yer aldığı dolgu alanı 210 bin metre kare..

2003 imar planı ışığında 2010 yılında marina işletmeciye belli süre ve koşullarla verilirken 10.500 metrekareyle ve münhasıran 'bakım ve onarım, teknik sosyal alt yapı' amacıyla sınırlı tutulan alana 2013' te yatlara hizmet dışında kente dönük her türlü işlevi üstlenen ve başta bölge olmak üzere neredeyse kentin tamamında konumu itibariyle diğer işletmelere hayat hakkı tanımayan 21 bin metrekarelik yapılaşma çıkıyor ortaya…

Yükseltiyle yat limanı arka bölgesinde kalan sakinlerin ön görünüm manzaralarını kapatan 6,5 metrelik iki katlı yapılaşma da cabası…

Kentin kalbinde yer alan cazibe merkezine akmaya başlayan araçlar yüzünden yaşanan çevre kirliliği, içinden çıkılmaz hale gelen trafik çilesinden söz etmeye gerek bile yok sanırım..

Marina hakkında Mersin' deki hiçbir STK, Oda, Dernek, Yerel yönetimler sesini çıkarmadan sadece izlemekle yetinirken son günlerde önemli bir gelişme yaşanıyor.

Çevre konutlardan birinde oturan vatandaş marinadaki yapılaşma nedeniyle mağdur olduğu iddiasıyla dava açıyor. Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi konuyu inceliyor ve şu çarpıcı tespitlerde bulunuyor:

"Dava konusu plan değişikliğiyle ön görülen yapı yoğunluğu ve yapı yüksekliği temelinde kıyı kanunu uygulama yönetmelik hükümlerine ve öngörülen yapılaşma koşullarının çevresinde oluşturacağı etkinin incelenmesi temelinde Mekansal Planlar Yapı Yönetmeliği 26. maddesine uygun olmayan tutum geliştirildiği, dava konusu plan notu değişikliğinin plan kademelenmesi ilkesi çerçevesinde üst kadem 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile tutarlılık sağlamadığı, bundan dolayı da planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararına uygun olmadığı"

Marina ile ilgili son kararı elbette yargı verecek.

Ancak Marina vakası, Liman sahasında yapılmaya çalışılan ve son anda Büyükşehir İmar Komisyonunda ret edilen 18,5 metre yükseklik öngören yapılaşma talebinin kent adına ne kadar ciddi riskler barındırdığını da gösteriyor.

Limanda o yüksekliğe izin verilmesi halinde emsal gösterip marinada benzer yükseklik talebinin karşımıza çıkmayacağının, o olasılığın zaten katledilmiş sahili nasıl bir yeni felaketle karşı karşıya bırakmayacağının garantisi var mı?

Bugüne kadar marinadaki yasaları zorlayan yapılaşmaya ses çıkarmayan bu kent dinamiklerinin hangisi,  5-6 katlı bina dikilmesine karşı çıkacaktı?

Mersinin yağmalanmış sahilleri bugün anayasa ve yasalar çerçevesinde teminat altına alınmış olmasına rağmen rantın yeni saldırı riskleriyle, tehditleriyle karşı karşıya..

Demedi demeyin..

 

Abdullah Ayan

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.