Quo Vadis ? (Nereye doğru?)... Abdullah Ayan yazdı

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 24.05.2018 - 08:05, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Quo Vadis ? (Nereye doğru?)... Abdullah Ayan yazdı

Aslında bugün AK Parti diye tanımladığımız siyasi hareketin ilk kuruluş günlerindeki AK Parti olup olmadığı tartışmalıdır. Tartışmalıdır çünkü, kuruluş felsefesi, ilk günlerde topluma vaat ettikleriyle bugün savunduğu görüşlere bakıldığında çok farklı bir siyasi hareketten söz ediyoruz. Daha özgürlükçü, daha sivil, askeri vesayeti ortadan kaldırıp daha demokratik bir iklim yaratma beklentisiyle iktidara gelen AK Partiʹ nin 16 yıl sonunda ülkeyi getirdiği yer ortadadır. Toplumu kutuplaştıran, yarısını karşısına alarak yeri geldiğinde bırakın rakibi neredeyse düşman gören bir dil kullanıyor son yıllarda ve bu dil yumuşayacağına gün geçtikçe daha da sertleşiyor. Başta komşular olmak üzere tüm dünyayla dost olunacağı iddiasıyla başlayan yolculuğun bugün geldiği yer ortada. Tüm ülke hatta dünya tarafından tartışılan, hatta araştırma konusu yapılan bu alanı bırakıp başlıktaki soruya yanıt aramak istiyorum. Yanıt aramamız gereken soru şu: Her varlık gibi siyasi partiler de günün birinde eskiyor ve ölüyorsa, AK Parti bu olgunun neresinde? Mutlaka bir çerçeveye oturtmak gerekirse, biraz da AB sürecinin desteği ve belirlediği çıpalarla uyum içinde hareket edilmesi sonucu 2002-2007 arası yılları yükselme, 2007-2011 dilimini duraklama ve sonrasını da tedricen hızlanan, bugün artık duvara dayanan gerileme dönemi olarak ta tanımlamak mümkün… Tüm alanlardaki rakamlar aynı trendi anlatıyor. Gayri Safi Milli Hasılaʹ ya bakın, yıllar itibariyle kişi başına düşen milli gelire, ülkenin en önemli ekonomi dinamiği ihracat rakamlarına bakın, hep aynı şeyi göreceksiniz. İlk 5 yılda önemli sıçramalar, ardından yavaşlama ve artık yerinde sayan ihracat, dolar bazında ele alındığında benzer grafiği çizen GSMH ve işsizlik, enflasyon gibi bir çırpıda sıralanacak diğer ekonomik veriler. Basit bir örnek vereyim: 2002ʹ de 36 milyar dolar olan ihracat 2008 yılında 132 milyar dolara ulaşır. Sonraki on yılda %10ʹluk düşüş, kalkışlarla gitmeye çalışan mehteran yürüyüşüdür. Daha da önemlisi, nitelikli ürüne yönelmesi, yöneltilmesi gereken ihracat, taş toprak satarak ve artış ta nitelikten beslenemediği için ancak miktarı arttırarak, daha az döviz girdisine karşı çok daha fazla kilo artışıyla yakalanmaya çalışılıyor. Türkiye başta AB çıpası olmak üzere dünyadaki olumlu rüzgarları arkasına alan AK Parti iktidarının o yükseliş döneminde Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez orta gelir tuzağından çıkma fırsatını yakalamış ve ne yazık ki o tarihi kısmet kuşu yine masallardaki Kaf dağının arkasına uçup gitmiştir.   Bir başka örneği, orta gelir tuzağının göstergesi de sayılan kişi başı milli gelir verileriyle anlatmak mümkün: 2002 sonunda kişi başına düşen milli gelir 3660 dolar iken, 2008ʹ de 10.850 dolara çıkıyor. Buraya kadar her şey gayet iyi. Trend öyle sürdürülse orta gelir tuzağının eşiği 10 bin dolar geçilecek ve beş yıl sonunda 15 bin dolar yakalanacak. 15 bin dolar dediğimiz rakam ise orta gelir tuzağından çıkışımızın müjdecisi… Ama öyle olmuyor… Aynı Türkiyeʹ nin 2017ʹ de kişi başı geliri 10.597 dolar…* Ülke 2008ʹ de ulaştığı 10.500 doları 15 binlere çıkarıp derin nefes alma fırsatını kaçırmakla kalmıyor, o 10 bin dolarlık çıtanın etrafında dönüp duruyor. Bunlar işin vatandaşın mutfağında, cebinde her an hissettiği, yeri geldiğinde yakan ekonomi ayağı… Bir de sosyal siyasal bölümü var 16 yıldır AK Parti ile sürdürdüğümüz yolculuğun… Ekonomide yaşanan hüsrandan farksız bir hayal kırıklığı da orada hâkim… Ve bana göre, ekonomide tanık olduğumuz nicelik nitelik tartışmasının asıl sürdüğü alan da bu… Bir sonraki yazıda yaptığı okul, hastane, yolları anlatan ve eskiye göre okullardaki dershane, hastane yatak sayıları, duble yolları eskiye göre karşılaştıran AK Partinin bu nicelik içeren verileri nitelikli hale getirecek adımları atamayışının neden ve sonuçlarını ele almaya çalışacağım. *Dünya Bankası verileri   2002 2008 2017 İhracat milyar $ 36 132 155   Kişi başı gelir $ 3660 10850 10597   Abdullah Ayan  
Aslında bugün AK Parti diye tanımladığımız siyasi hareketin ilk kuruluş günlerindeki AK Parti olup olmadığı tartışmalıdır. Tartışmalıdır çünkü, kuruluş felsefesi, ilk günlerde topluma vaat ettikleriyle bugün savunduğu görüşlere bakıldığında çok farklı bir siyasi hareketten söz ediyoruz. Daha özgürlükçü, daha sivil, askeri vesayeti ortadan kaldırıp daha demokratik bir iklim yaratma beklentisiyle iktidara gelen AK Partiʹ nin 16 yıl sonunda ülkeyi getirdiği yer ortadadır. Toplumu kutuplaştıran, yarısını karşısına alarak yeri geldiğinde bırakın rakibi neredeyse düşman gören bir dil kullanıyor son yıllarda ve bu dil yumuşayacağına gün geçtikçe daha da sertleşiyor. Başta komşular olmak üzere tüm dünyayla dost olunacağı iddiasıyla başlayan yolculuğun bugün geldiği yer ortada. Tüm ülke hatta dünya tarafından tartışılan, hatta araştırma konusu yapılan bu alanı bırakıp başlıktaki soruya yanıt aramak istiyorum. Yanıt aramamız gereken soru şu: Her varlık gibi siyasi partiler de günün birinde eskiyor ve ölüyorsa, AK Parti bu olgunun neresinde? Mutlaka bir çerçeveye oturtmak gerekirse, biraz da AB sürecinin desteği ve belirlediği çıpalarla uyum içinde hareket edilmesi sonucu 2002-2007 arası yılları yükselme, 2007-2011 dilimini duraklama ve sonrasını da tedricen hızlanan, bugün artık duvara dayanan gerileme dönemi olarak ta tanımlamak mümkün… Tüm alanlardaki rakamlar aynı trendi anlatıyor. Gayri Safi Milli Hasılaʹ ya bakın, yıllar itibariyle kişi başına düşen milli gelire, ülkenin en önemli ekonomi dinamiği ihracat rakamlarına bakın, hep aynı şeyi göreceksiniz. İlk 5 yılda önemli sıçramalar, ardından yavaşlama ve artık yerinde sayan ihracat, dolar bazında ele alındığında benzer grafiği çizen GSMH ve işsizlik, enflasyon gibi bir çırpıda sıralanacak diğer ekonomik veriler. Basit bir örnek vereyim: 2002ʹ de 36 milyar dolar olan ihracat 2008 yılında 132 milyar dolara ulaşır. Sonraki on yılda %10ʹluk düşüş, kalkışlarla gitmeye çalışan mehteran yürüyüşüdür. Daha da önemlisi, nitelikli ürüne yönelmesi, yöneltilmesi gereken ihracat, taş toprak satarak ve artış ta nitelikten beslenemediği için ancak miktarı arttırarak, daha az döviz girdisine karşı çok daha fazla kilo artışıyla yakalanmaya çalışılıyor. Türkiye başta AB çıpası olmak üzere dünyadaki olumlu rüzgarları arkasına alan AK Parti iktidarının o yükseliş döneminde Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez orta gelir tuzağından çıkma fırsatını yakalamış ve ne yazık ki o tarihi kısmet kuşu yine masallardaki Kaf dağının arkasına uçup gitmiştir.   Bir başka örneği, orta gelir tuzağının göstergesi de sayılan kişi başı milli gelir verileriyle anlatmak mümkün: 2002 sonunda kişi başına düşen milli gelir 3660 dolar iken, 2008ʹ de 10.850 dolara çıkıyor. Buraya kadar her şey gayet iyi. Trend öyle sürdürülse orta gelir tuzağının eşiği 10 bin dolar geçilecek ve beş yıl sonunda 15 bin dolar yakalanacak. 15 bin dolar dediğimiz rakam ise orta gelir tuzağından çıkışımızın müjdecisi… Ama öyle olmuyor… Aynı Türkiyeʹ nin 2017ʹ de kişi başı geliri 10.597 dolar…* Ülke 2008ʹ de ulaştığı 10.500 doları 15 binlere çıkarıp derin nefes alma fırsatını kaçırmakla kalmıyor, o 10 bin dolarlık çıtanın etrafında dönüp duruyor. Bunlar işin vatandaşın mutfağında, cebinde her an hissettiği, yeri geldiğinde yakan ekonomi ayağı… Bir de sosyal siyasal bölümü var 16 yıldır AK Parti ile sürdürdüğümüz yolculuğun… Ekonomide yaşanan hüsrandan farksız bir hayal kırıklığı da orada hâkim… Ve bana göre, ekonomide tanık olduğumuz nicelik nitelik tartışmasının asıl sürdüğü alan da bu… Bir sonraki yazıda yaptığı okul, hastane, yolları anlatan ve eskiye göre okullardaki dershane, hastane yatak sayıları, duble yolları eskiye göre karşılaştıran AK Partinin bu nicelik içeren verileri nitelikli hale getirecek adımları atamayışının neden ve sonuçlarını ele almaya çalışacağım. *Dünya Bankası verileri   2002 2008 2017 İhracat milyar $ 36 132 155   Kişi başı gelir $ 3660 10850 10597   Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.