Yerel seçimlere doğru çanlar kimin için çalıyor?... Abdullah Ayan yazdı

05.11.2018 - 10:45, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Yerel seçimlere doğru çanlar kimin için çalıyor?... Abdullah Ayan yazdı

Bugünkü araştırma sonuçlarına bakılırsa, iktidar üç seçmeninden birisini kaybetmiş ama ana muhalefet CHP' de yıllardır kilitlendiği 23-25 bandından çıkamıyor…

24 Haziran seçimleri öncesi 22 Haziran' da kaleme aldığım makale "Kim kaybediyor?" başlığını taşıyor ve içeriğinde soruya yanıt ararken sonuçlar ne olursa olsun kaybedenin Erdoğan olduğunu, olacağını gerekçeleriyle anlatmaya çalışıyordum. Oysa sandıklar açıldığında yüzeysel olarak sonuçlarla yetinenler için tersi bir durum vardı. Erdoğan ikinci tura kalmadan ilk turda Cumhurbaşkanı (sonradan bana başkan diyebilirsiniz ifadesiyle gerçek muradını ortaya koymuştu) seçilirken partisi de 42,5 oranında oyla 295 milletvekili çıkararak Mecliste çoğunluğu kıl payı kaçırsa da tartışılmaz en büyük parti konumunu sürdürmüştü. Sonuçların zafer sarhoşluğu içinde dolaşanlara Erdoğan' ın neden kaybettiğini o gün anlatmak zordu ama bugün ortaya çıkan tablo hem durumu daha belirgin biçimde ortaya koyuyor, hem de daha sakin biçimde tartışmayı gerekli kılıyor… Seçimlerden sonra, kararların daha hızlı alınacağını, ekonomi başta olmak üzere her konuda daha etkin bir yönetim sergileneceği için işlerin kısa zamanda rayına girip, ülkenin şaha kalkacağını iddia eden Erdoğan için işler 24 Haziran sonrasında beklediği gibi gitmedi. Aksine ülke Cumhuriyet tarihi boyunca eşine rastlanmayan bir krizle karşılaştı. Cumhuriyet tarihi boyunca ifadesini durup dururken kullanmıyorum. Gerçekten de 1968' den 2018'e 50 yıldır tanık olduğum hiçbir krize benzemiyor bu sefer ki… Benzemiyor çünkü, sadece ekonomiyle sınırlı değil kriz… Hukuk, dış ilişkiler, eğitim başta olmak üzere hangi alana dönüp bakarsanız bakın, birikmiş yapısal sorunların altında kalan bir ülkenin iniltilerini duyacaksınız. Ve bunun temelinde özellikle son 8 yıldır iyi yönetilmeyen, bulduğu dış kredileri ve iç kaynakların yanlış alanlara cömertçe harcanmasına göz yuman bir Erdoğan iktidarının ekonomik tercihleri yatmakta… Kısaca ülkenin yaşamakta olduğu tüm krizlerin temelinde siyasi bir kriz var. Parlamenter rejimin yerini tek adamın aldığı; ve almakla kalmayıp, her konuda karar verdiği, yargının, medyanın, yasamanın, her türlü denetimden uzak tek kişide toplandığı  bu rejimle ülke tarihinin en büyük ekonomik krizinin altından nasıl kalkacak? Palyatif ve günü kurtarmaya yönelik kimi önlemlerle, dar ve sabit gelirliyi vuran örneğin mutfaktaki yangın nasıl söndürülecek? Doların çıldırmasına önlem olarak faizlerin yükselmesi sonucu batakçı dışında aklı başında hiç kimsenin banka kapısından içeri girmediği bugün, kim nasıl yatırım yapacak ta onca işsiz iş ve aş bulacak? Tablo bu iken gidiliyor yerel seçime… Ve ne ilginçtir, kriz Erdoğan' dan çok muhalefeti abandone etmiş görünüyor… AK Partinin bir zamanlar bazen doğrudan bazen de el altından medyaya sızdırdığı anketlerin yerinde şimdi yeller esiyor. İşleri Erdoğan iktidarına medya üzerinden gerekli desteği vermek olmak yandaş yazar çizer takımı bile sus pus… Konuşanlar ise AK Parti oy oranlarından çok kararsızların yükselen dalgasından söz ederek topu çevirmekte… Bahçeli' nin MHP' si bile önlerine gelmekte olan ekonomik faturadan sıyrılmak için çeşitli manevralar sergilemekte, bir yandan Cumhur ittifakı sürüyor derken, bir yandan da yerel seçimlerde o ittifakın artık söz konusu olmayacağını deklare etmekte… Oysa en iyi Bahçeli biliyor ki, Cumhur ittifakı 24 Haziran akşamı sona erdi ve bugün artık bambaşka bir iklimdeyiz… Kamuoyuna yansımasına Erdoğan' ın AKP' si olanak vermese de, bir biçimde sızan araştırma sonuçlarına göre AK Parti 2002'de aldığı 34' lere kadar inmiş bulunuyor… İniyor da, oradan kaçan oylar nereye gidiyor derseniz, burada da ana muhalefetin krizi çıkıyor ortaya… 52' lik iktidar blokunun oyları konsolide olurken, örneğin CHP' nin hanesine pek bir şey düşmüyor. AK Partiden kaçan oylar ağırlıklı olarak MHP' ye kayıyor. Aynı araştırmalara göre bugün seçim olsa MHP 15' lere yakın oy alacak… Kısaca MHP' nin 24 Haziran trendi yükselerek sürüyor. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan oturduğu yerde böylesine bir  oy kayışını sağlamak Türkiye siyasetine özgü… Bugünkü araştırma sonuçlarına bakılırsa, iktidar üç seçmeninden birisini kaybetmiş ama ana muhalefet CHP' de yıllardır kilitlendiği 23-25 bandından çıkamıyor… AK Parti' nin kaybettiği oyların aslan payını ortağı MHP alıyor, CHP ise elinde tuttuğu veya kazanma olasılığı yüksek belediyelerle ilgili kimlerin aday olacağı kavgalarından başını kaldırıp ta, dar gelirlinin, mutfaktaki yangına çare arayan geniş halk kesimlerine ne çare üretebiliyor, ne umut olabiliyor… Türkiye yanarken İzmir' i, Ankara' nın Çankaya'sını, İstanbul'un Kadıköy'ünü Şişli' sini, Mersin'i kazansanız ne olacak? Demokratik ülkelerde sağ veya sol iktidar düşüşe geçtiğinde karşısındaki alternatif olmaya aday sağ veya sol muhalefet yükselir… Eğer hem iktidar partisi hem ana muhalefet irtifa kaybediyorsa o ülkede ciddi kriz var demektir. Yunanistan' ın son on yılı bu duruma iyi bir örnektir ve ekonomi-politik açıdan ders olarak okutulacak niteliktedir… Umarım geçmekte olduğumuz krizden çıkmak için halk olarak Yunanistan' ın ödediği bedelleri ödemek zorunda kalmayız… Abdullah Ayan  
Bugünkü araştırma sonuçlarına bakılırsa, iktidar üç seçmeninden birisini kaybetmiş ama ana muhalefet CHP' de yıllardır kilitlendiği 23-25 bandından çıkamıyor…

24 Haziran seçimleri öncesi 22 Haziran' da kaleme aldığım makale "Kim kaybediyor?" başlığını taşıyor ve içeriğinde soruya yanıt ararken sonuçlar ne olursa olsun kaybedenin Erdoğan olduğunu, olacağını gerekçeleriyle anlatmaya çalışıyordum.

Oysa sandıklar açıldığında yüzeysel olarak sonuçlarla yetinenler için tersi bir durum vardı.

Erdoğan ikinci tura kalmadan ilk turda Cumhurbaşkanı (sonradan bana başkan diyebilirsiniz ifadesiyle gerçek muradını ortaya koymuştu) seçilirken partisi de 42,5 oranında oyla 295 milletvekili çıkararak Mecliste çoğunluğu kıl payı kaçırsa da tartışılmaz en büyük parti konumunu sürdürmüştü.

Sonuçların zafer sarhoşluğu içinde dolaşanlara Erdoğan' ın neden kaybettiğini o gün anlatmak zordu ama bugün ortaya çıkan tablo hem durumu daha belirgin biçimde ortaya koyuyor, hem de daha sakin biçimde tartışmayı gerekli kılıyor…

Seçimlerden sonra, kararların daha hızlı alınacağını, ekonomi başta olmak üzere her konuda daha etkin bir yönetim sergileneceği için işlerin kısa zamanda rayına girip, ülkenin şaha kalkacağını iddia eden Erdoğan için işler 24 Haziran sonrasında beklediği gibi gitmedi.

Aksine ülke Cumhuriyet tarihi boyunca eşine rastlanmayan bir krizle karşılaştı.

Cumhuriyet tarihi boyunca ifadesini durup dururken kullanmıyorum. Gerçekten de 1968' den 2018'e 50 yıldır tanık olduğum hiçbir krize benzemiyor bu sefer ki…

Benzemiyor çünkü, sadece ekonomiyle sınırlı değil kriz…

Hukuk, dış ilişkiler, eğitim başta olmak üzere hangi alana dönüp bakarsanız bakın, birikmiş yapısal sorunların altında kalan bir ülkenin iniltilerini duyacaksınız.

Ve bunun temelinde özellikle son 8 yıldır iyi yönetilmeyen, bulduğu dış kredileri ve iç kaynakların yanlış alanlara cömertçe harcanmasına göz yuman bir Erdoğan iktidarının ekonomik tercihleri yatmakta…

Kısaca ülkenin yaşamakta olduğu tüm krizlerin temelinde siyasi bir kriz var.

Parlamenter rejimin yerini tek adamın aldığı; ve almakla kalmayıp, her konuda karar verdiği, yargının, medyanın, yasamanın, her türlü denetimden uzak tek kişide toplandığı  bu rejimle ülke tarihinin en büyük ekonomik krizinin altından nasıl kalkacak?

Palyatif ve günü kurtarmaya yönelik kimi önlemlerle, dar ve sabit gelirliyi vuran örneğin mutfaktaki yangın nasıl söndürülecek?

Doların çıldırmasına önlem olarak faizlerin yükselmesi sonucu batakçı dışında aklı başında hiç kimsenin banka kapısından içeri girmediği bugün, kim nasıl yatırım yapacak ta onca işsiz iş ve aş bulacak?

Tablo bu iken gidiliyor yerel seçime…

Ve ne ilginçtir, kriz Erdoğan' dan çok muhalefeti abandone etmiş görünüyor…

AK Partinin bir zamanlar bazen doğrudan bazen de el altından medyaya sızdırdığı anketlerin yerinde şimdi yeller esiyor.

İşleri Erdoğan iktidarına medya üzerinden gerekli desteği vermek olmak yandaş yazar çizer takımı bile sus pus…

Konuşanlar ise AK Parti oy oranlarından çok kararsızların yükselen dalgasından söz ederek topu çevirmekte…

Bahçeli' nin MHP' si bile önlerine gelmekte olan ekonomik faturadan sıyrılmak için çeşitli manevralar sergilemekte, bir yandan Cumhur ittifakı sürüyor derken, bir yandan da yerel seçimlerde o ittifakın artık söz konusu olmayacağını deklare etmekte…

Oysa en iyi Bahçeli biliyor ki, Cumhur ittifakı 24 Haziran akşamı sona erdi ve bugün artık bambaşka bir iklimdeyiz…

Kamuoyuna yansımasına Erdoğan' ın AKP' si olanak vermese de, bir biçimde sızan araştırma sonuçlarına göre AK Parti 2002'de aldığı 34' lere kadar inmiş bulunuyor…

İniyor da, oradan kaçan oylar nereye gidiyor derseniz, burada da ana muhalefetin krizi çıkıyor ortaya…

52' lik iktidar blokunun oyları konsolide olurken, örneğin CHP' nin hanesine pek bir şey düşmüyor. AK Partiden kaçan oylar ağırlıklı olarak MHP' ye kayıyor. Aynı araştırmalara göre bugün seçim olsa MHP 15' lere yakın oy alacak…

Kısaca MHP' nin 24 Haziran trendi yükselerek sürüyor.

Elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan oturduğu yerde böylesine bir  oy kayışını sağlamak Türkiye siyasetine özgü…

Bugünkü araştırma sonuçlarına bakılırsa, iktidar üç seçmeninden birisini kaybetmiş ama ana muhalefet CHP' de yıllardır kilitlendiği 23-25 bandından çıkamıyor…

AK Parti' nin kaybettiği oyların aslan payını ortağı MHP alıyor, CHP ise elinde tuttuğu veya kazanma olasılığı yüksek belediyelerle ilgili kimlerin aday olacağı kavgalarından başını kaldırıp ta, dar gelirlinin, mutfaktaki yangına çare arayan geniş halk kesimlerine ne çare üretebiliyor, ne umut olabiliyor…

Türkiye yanarken İzmir' i, Ankara' nın Çankaya'sını, İstanbul'un Kadıköy'ünü Şişli' sini, Mersin'i kazansanız ne olacak?

Demokratik ülkelerde sağ veya sol iktidar düşüşe geçtiğinde karşısındaki alternatif olmaya aday sağ veya sol muhalefet yükselir…

Eğer hem iktidar partisi hem ana muhalefet irtifa kaybediyorsa o ülkede ciddi kriz var demektir.

Yunanistan' ın son on yılı bu duruma iyi bir örnektir ve ekonomi-politik açıdan ders olarak okutulacak niteliktedir…

Umarım geçmekte olduğumuz krizden çıkmak için halk olarak Yunanistan' ın ödediği bedelleri ödemek zorunda kalmayız…

Abdullah Ayan

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.