Yereli güçlendirelim diye yola çıkanların vardığı yer; Kentteki bahçeyi bile merkezi idarenin üstlendiği ülke!.. Abdullah Ayan yazdı

12.12.2019 - 09:46, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Yereli güçlendirelim diye yola çıkanların vardığı yer; Kentteki bahçeyi bile merkezi idarenin üstlendiği ülke!.. Abdullah Ayan yazdı

Bugün geldiğimiz noktada işler o hale geldi ki, Şehircilik Bakanlığı Belediyelerin imar yetkisini bile dilediği biçimde ve son karar merci olarak kullanır durumda..

2002 yılında iktidara geldi AK Parti.. Ve o iktidarın devrim niteliğindeki en önemli hamlesi Türkiye' nin köhnemiş, çağın gerisinde kalmış idari yapısını değiştirip, halkın beklentilerini karşılayamaz hale gelmiş merkezi idarenin kimi yetkilerini yerele devretme girişimiydi. Değişiklik biraz da AB ile uyum sürecinde yapılması gereken yerel özerkliğe uyum çerçevesinde ele alınıyordu ama örneğin AB' nin olmazsa olmaz varlık sebeplerinden biri haline gelen yerel özerklik şartını karşılıyor muydu? Hayır… Hele, o yasaya karşı çıkan statükonun iddia ettiği gibi federasyon falan da getirecek falan getirecek halleri olmadığı gibi, karalama kampanyası açanların 'ülkeyi eyaletlere bölecekler' iddiası da gerçek değildi. Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer' in 2003 yılında binbir emekle hazırladığı 'yerel yönetimler reform tasarısı' AK Parti' nin hazırladığı yol haritasına göre 2004 yerel seçimlerinden önce Meclisten geçecek böylece hedeflenen büyük değişim başlayacaktı. Takvimin belirlenen biçimde yürümesi için de 29 Aralık 2003' te tasarı Meclise sunuldu. Yasa yerel seçimler sonrasına sarksa da sonuçta AK Parti oylarıyla Meclisten geçti ancak Temmuz 2004'te Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 'Valilerin yetkilerini azaltıp, üniter yapıyı bozacağı' gerekçesiyle veto edildi. AK Parti iktidarı yeniden Meclise sevk etti yasayı, Sezer veto yetkisi kalmasa da Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle başvurdu. Bu İl Özel İdarelerini düzenleyen yasal reformların bir daha açılmamak üzere kapanması anlamına geliyordu. Aynı biçimde CHP, Belediyelerle ilgili reform girişimini Anayasa Mahkemesine götürerek kimi maddelerinin iptalini sağladı. O günlerde AB rüzgarının da etkisiyle ülkede bir şeylerin değişebileceğine, ademi merkeziyetçiliğe doğru adımların atılabileceğine dair umutlarımız vardı. O umutlarla etkinlikler düzenliyor, yereli güçlendirecek reformların  yasalaşması halinde hayatımıza dokunuş anlamında meydana gelecek olumlu değişiklikleri bulduğumuz her platformda kamuoyuna anlatmaya çalışıyorduk… Anımsıyorum da reformu n hazırlandığı mutfağın önemli isimlerinden ve geçmişte Konya Belediye Başkanlığı yapmış olması hesabıyla konulara vakıf Halil İbrahim Ürün' ü Mersin'de konuk etmiş, yapılacak değişikliklerin kapsamı ve yerelde ortaya çıkacak olası etkilerini kendisinden dinlemiştik. Değişikliklerin nelere yol açacağını o günlerde kaleme aldığım makalede somut bir örnekle şöyle anlatmıştım: "Merkezi idare yargı,iç ve dış güvenlik, vergi toplama dışında tüm yetkileri aşama aşama yerel yönetimlere devredecek. Örneğin Mersin' de hangi sporu yapacağımıza, o spor için gerekli tesisi nereye nasıl yapacağımıza kent dinamiklerinin de katkısıyla yerel yönetimler karar verecek." Dediğim gibi 2004' te büyük direnişle karşılaşan reform çabaları bir süre sonra tavsadı. AB ile müzakere sürecinin başlamasıyla kısa vadeli beklentileri karşılanan AK Parti bir süre sonra o reform heyecanını kaybetti. Ardından gelen kapatma davası ve sonrasında iktidarın muktedir olma yolculuğu… 2011' den itibaren bırakın yereli güçlendirmeyi, iktidar gücünü pekiştiren AK Parti için artık gücü merkezde toplama dönemi başladı.. Bugün geldiğimiz noktada işler o hale geldi ki, Şehircilik Bakanlığı Belediyelerin imar yetkisini bile dilediği biçimde ve son karar merci olarak kullanır durumda.. Örneğin siz kent olarak ne denli karşı çıkarsanız çıkın, Şehircilik Bakanlığı her hangi bir alanda kat yüksekliği ve yoğunluğuna bile karar verebiliyor. Veya Tarım Bakanlığı sahillerinizin bir bölümünü Balık Çiftliklerine açabiliyor. Bu kadar da değil.. Ülkenin önde gelen tüm Büyükşehir Belediyelerini muhalefet kazanınca, merkezde ülkenin dümenini elinde tutan Erdoğan iktidarı, 'imar yetkisini tek elde toplama' fikrini ortaya attı. Amacın dağınıklığı gidermekten çok, Belediyelerin elinde tuttuğu en önemli rant silahının ellerinden alınmasını söylemek için müneccim olmaya gerek yok.. Merkezi iktidarın gelinen noktada her şeyi kendisine bağladığına dair son örnek ve çarpıcı gelişme Millet Bahçesi adıyla yapımına girişilen proje… Belediye tarafından zaten pek çok benzerinin yapıldığı dolayısıyla deneyim sahibi olduğu bir projeyi neden Ankara üstlenir? Millet Bahçesiyle ilgili detayları ve ortaya çıkacak sorunları merkez-yerel ilişkisi açısından ele alacağım ama bir sonraki makalede…   Abdullah Ayan        
Bugün geldiğimiz noktada işler o hale geldi ki, Şehircilik Bakanlığı Belediyelerin imar yetkisini bile dilediği biçimde ve son karar merci olarak kullanır durumda..

2002 yılında iktidara geldi AK Parti..

Ve o iktidarın devrim niteliğindeki en önemli hamlesi Türkiye' nin köhnemiş, çağın gerisinde kalmış idari yapısını değiştirip, halkın beklentilerini karşılayamaz hale gelmiş merkezi idarenin kimi yetkilerini yerele devretme girişimiydi.

Değişiklik biraz da AB ile uyum sürecinde yapılması gereken yerel özerkliğe uyum çerçevesinde ele alınıyordu ama örneğin AB' nin olmazsa olmaz varlık sebeplerinden biri haline gelen yerel özerklik şartını karşılıyor muydu? Hayır…

Hele, o yasaya karşı çıkan statükonun iddia ettiği gibi federasyon falan da getirecek falan getirecek halleri olmadığı gibi, karalama kampanyası açanların 'ülkeyi eyaletlere bölecekler' iddiası da gerçek değildi.

Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer' in 2003 yılında binbir emekle hazırladığı 'yerel yönetimler reform tasarısı' AK Parti' nin hazırladığı yol haritasına göre 2004 yerel seçimlerinden önce Meclisten geçecek böylece hedeflenen büyük değişim başlayacaktı. Takvimin belirlenen biçimde yürümesi için de 29 Aralık 2003' te tasarı Meclise sunuldu.

Yasa yerel seçimler sonrasına sarksa da sonuçta AK Parti oylarıyla Meclisten geçti ancak Temmuz 2004'te Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 'Valilerin yetkilerini azaltıp, üniter yapıyı bozacağı' gerekçesiyle veto edildi.

AK Parti iktidarı yeniden Meclise sevk etti yasayı, Sezer veto yetkisi kalmasa da Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle başvurdu.

Bu İl Özel İdarelerini düzenleyen yasal reformların bir daha açılmamak üzere kapanması anlamına geliyordu.

Aynı biçimde CHP, Belediyelerle ilgili reform girişimini Anayasa Mahkemesine götürerek kimi maddelerinin iptalini sağladı.

O günlerde AB rüzgarının da etkisiyle ülkede bir şeylerin değişebileceğine, ademi merkeziyetçiliğe doğru adımların atılabileceğine dair umutlarımız vardı.

O umutlarla etkinlikler düzenliyor, yereli güçlendirecek reformların  yasalaşması halinde hayatımıza dokunuş anlamında meydana gelecek olumlu değişiklikleri bulduğumuz her platformda kamuoyuna anlatmaya çalışıyorduk…

Anımsıyorum da reformu n hazırlandığı mutfağın önemli isimlerinden ve geçmişte Konya Belediye Başkanlığı yapmış olması hesabıyla konulara vakıf Halil İbrahim Ürün' ü Mersin'de konuk etmiş, yapılacak değişikliklerin kapsamı ve yerelde ortaya çıkacak olası etkilerini kendisinden dinlemiştik.

Değişikliklerin nelere yol açacağını o günlerde kaleme aldığım makalede somut bir örnekle şöyle anlatmıştım: "Merkezi idare yargı,iç ve dış güvenlik, vergi toplama dışında tüm yetkileri aşama aşama yerel yönetimlere devredecek. Örneğin Mersin' de hangi sporu yapacağımıza, o spor için gerekli tesisi nereye nasıl yapacağımıza kent dinamiklerinin de katkısıyla yerel yönetimler karar verecek."

Dediğim gibi 2004' te büyük direnişle karşılaşan reform çabaları bir süre sonra tavsadı.

AB ile müzakere sürecinin başlamasıyla kısa vadeli beklentileri karşılanan AK Parti bir süre sonra o reform heyecanını kaybetti. Ardından gelen kapatma davası ve sonrasında iktidarın muktedir olma yolculuğu…

2011' den itibaren bırakın yereli güçlendirmeyi, iktidar gücünü pekiştiren AK Parti için artık gücü merkezde toplama dönemi başladı..

Bugün geldiğimiz noktada işler o hale geldi ki, Şehircilik Bakanlığı Belediyelerin imar yetkisini bile dilediği biçimde ve son karar merci olarak kullanır durumda..

Örneğin siz kent olarak ne denli karşı çıkarsanız çıkın, Şehircilik Bakanlığı her hangi bir alanda kat yüksekliği ve yoğunluğuna bile karar verebiliyor. Veya Tarım Bakanlığı sahillerinizin bir bölümünü Balık Çiftliklerine açabiliyor.

Bu kadar da değil..

Ülkenin önde gelen tüm Büyükşehir Belediyelerini muhalefet kazanınca, merkezde ülkenin dümenini elinde tutan Erdoğan iktidarı, 'imar yetkisini tek elde toplama' fikrini ortaya attı.

Amacın dağınıklığı gidermekten çok, Belediyelerin elinde tuttuğu en önemli rant silahının ellerinden alınmasını söylemek için müneccim olmaya gerek yok..

Merkezi iktidarın gelinen noktada her şeyi kendisine bağladığına dair son örnek ve çarpıcı gelişme Millet Bahçesi adıyla yapımına girişilen proje…

Belediye tarafından zaten pek çok benzerinin yapıldığı dolayısıyla deneyim sahibi olduğu bir projeyi neden Ankara üstlenir?

Millet Bahçesiyle ilgili detayları ve ortaya çıkacak sorunları merkez-yerel ilişkisi açısından ele alacağım ama bir sonraki makalede…

 

Abdullah Ayan

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.