Çöpün geri dönüşümü, Muratpaşa modeli... Abdullah Ayan yazdı

Çöp bir arada yaşamaya başladığı günden beri insanlığın baş etmesi gereken ciddi bir sorun. Sümerlerden günümüze evrilerek gelmiş, her dönem farklı çözümlerle baş edilmeye çalışılmış. Örneğin Firavun dönemi Mısırʹ da her mahalle sakinleri bir merkeze getirip bıraktıkları çöplerini nöbetleşe yakardı. Binlerce yıllık sorunun içinden çıkılmaz hale gelişi ise son yüzyıla özgü… Özellikle de 1960ʹ lardan sonra hızlanan kırdan kente göç ve sanayileşmenin çılgınca üretim ve tüketim aşamasına geçişiyle tüm dünyanın geleceğini tehdit eden en ciddi çevre sorunlarından biri haline gelişi… Bir elbisenin eskimeye yüz tutunca ters yüz edilmesi, tabanı delinen ayakkabıya pençe yapılması, gömlek yakalarının değiştirilip yeniden giyilmesi çok gerilerde kaldı. Tıpkı yağ veya gaz tenekesinin, cam şişenin yıllarca kullanılmasının hafızalarda anı niyetine de olsa unutulmaya yüz tutması gibi… Plastiğin çeşitli türevleriyle hayatımıza girişinden sonrasını anlatmaya bile gerek yok sanırım. Her şeye artık çok kolay ulaşıyoruz ve çoğu ürünün yenisini almak mevcudu onarmak veya temizlemekten daha ucuza mal oluyor. Bugün gelişmiş diye tanımlananlar bir yana bizim gibi iki ara bir derede kalmış ülkelerde bile giysiye temizleme için ödenen para yenisini almaktan farksız. Sadece giyim de değil, tornavidanın rica minnet varsa komşudan istendiği günler öyle gerilerde kaldı ki, oturup bunları anlatmak yeni neslin anlamakta zorlanacağı türden muhabbetlere döndü. Her şey gibi bu çılgınca tüketimin küçük! birkaç kusuru var. Doğanın milyonlarca yıllık birikimini sorumsuz biçimde ve önüne geçilemez hızda tüketiyoruz. Atık sorunu da cabası… Atık demişken artık neredeyse hiçbir şeyi bir kereden fazla kullanmıyor, işimiz bittikten sonra ne olacağını fazla da önemsemeden başımızdan savıyoruz. Benim nesil, eve giren bir gazetenin haftalarca neredeyse aşınıncaya kadar elden ele okunması, yenisi gelince de eskisinin yemek sofrası niyetine serildiği, camların silindiği, daha da fazla gazete varsa kese kağıdı yapılıp manavlarda, bakkallarda yeniden değerlendirildiği bir kuşaktı. Oysa bugün bakkalların yerini marketlerin almasıyla kese kağıdı da işlevini plastik ambalajlara bırakmış durumda. Pazar filelerinin ne olduğunu bilmeyenler veya o günleri özleyenlerin, 50-60ʹ lı yıllarda çevrilen Yeşilçam filmlerini pür dikkat izlemeleri gerekiyor. Baş edilemez hale gelen ama evrensel kaynaklar da sınırlı olduğuna göre eninde sonunda çok ağır bedelli faturalarını bizim veya günahları olup olmadığına bakılmaksızın bizden sonraki nesillerin ödeyeceği bu sorumsuz gidişi bir yana bırakıp çöp veya günümüzdeki tanımıyla atık sorununa dönecek olursak… Bugün dünyada ortalama kişi başına 1,2 kg çöp üretiyoruz. Bu ABD ve AB gibi tüketimin fazla olduğu ülkelerde ortalama 2,5 kgʹ ya yaklaşıyor. Türkiye ise ortalamalara yakın… Çöpün bertarafı kadar ve özellikle günümüzde çöpün barındırdığı içerik nedeniyle ayrıştırılması ve yok etme aşamasına kadar azaltılması önemli bir hedef. Sadece bu açıdan da değil, ayrıştırma aynı zamanda kazanılan ürünler nedeniyle ekonomik açıdan oldukça değerli… Atıkların içindeki kağıt ve türevleri, plastik, tekstil ve çeşitli metaller yeniden ürüne dönüştürülerek hem doğanın tahribi nispeten azalıyor hem de ekonomiye kazandırılıyor. Burada iş uzun zamandır belediyelere bırakılmış durumda. Büyükşehir (Türkiyeʹ de günümüzdeki tanımıyla Bütünşehir) Belediyeleri ilçe belediyelerinin toplayıp getirdikleri katı atıkları depoluyor. Kimi çeşitli yöntemlerle bertaraf ediyor, kimi gömerek çürümesini sağlıyor. İlçe belediyeleri açısından ise evsel atıkların toplanması, taşınması başlı başına bir külfetli organizasyonu gerektiriyor. Oysa yukarıda belirttiğim gibi atıkların içinde geri dönüşüme kazandırılması halinde oldukça değerli ve belediye bütçesinden götürdüğünü tam karşılamasa da belli oranda getiren bir olgu söz konusu. Hatırlıyorum da yılda milyonlarca lirayı bulan gazete vs gibi kağıt ve türevleri için 2004ʹ te kaleme aldığım bir yazıda Mersinʹ e bir model önermiştim. Buna göre gazete/kartonlar evlerde biriktirilecek, biriktirilen bu atıklar alışveriş merkezlerinde oluşturulan standlara teslim edenlere miktarla orantılı biçimde örneğin MİY maçlarına giriş için bir veya birkaç bilet verilecek, atıklar ise satılıp yine MİYʹ una istikrarlı bir gelir sağlanacaktı. Geçtiğimiz günlerde bir konuyu araştırırken Antalya Muratpaşa Belediyesinin hayata geçirdiği projeyi görünce, ˮişte budurˮ dedim. Belediye yetki alanındaki ailelere “Çevreci Komşu Kart” adını verdiği digital bir kart veriyor. Atıklar sokağa atılmadan önce evde ayrıştırılıyor. Kağıdı, kartonu, plastiği, camı ve plastiği ayrı ayrı toplanıyor. Buraya kadar çoğu belediyenin yıllardır yapmaya çalıştığı bir işlem. Ama Muratpaşa Belediyesi çoğunluğun pek te ilgilenmediği ayrıştırma işini bu süreçte teşvik edici bir uygulamaya dönüştürüyor. Evsel atıkların bu ön ayrıştırma sonucu ortaya çıkan ürünleri için birkaç kuruluşla anlaşmış. Bu kuruluşlar belirlenen gün ve saatte evlerin kapısını çalıp ayrıştırılan ürünleri teslim alıyor. Alırken de tartıp ürünün Belediye ile ortak belirlenen değerini POS cihazıyla karta işliyor. O kartta biriken puanları aile isterse ilçe genelinde belirlenen marketlerde değerlendirip, ekmek, süt, gıda veya çocuklarına oyuncak alabiliyor, sinemaya gidebiliyor. İsterse de puanları belirlenen Belediyeye ait havuza aktararak, biriken parayla okuyan muhtaç durumdaki Üniversite öğrencilerine burs verilmesine katkı sağlıyor. Herkesin kazandığı, aynı zamanda doğanın yükünün hafifletildiği bir sistem bu. Projeden esinlenerek yapılan hesaplamalara göre, ayrıştırma işlemi benzer teşvik yöntemiyle ülkeye yaygınlaştırılsa Türkiye genelinde 6 milyon civarında geri dönüşümlü ürün ekonomiye kazandırılabilir. Tüm Türkiyeʹ de belediyelerin 2017ʹ de 32 milyon evsel atık topladığı TUİK verilerinden yola çıkarak bilindiğine göre bertaraf yöntemi için sarf edilen onca emeğin en azından %20ʹ si önlenir. Önlemekle kalmaz, ülke ekonomisine, aile bütçesine karınca kararınca kazandırılabilir. Yol, asfalt, kaldırım dışında da yerel yönetimlerin yapabileceği işler var. Yetkilerimiz, gelir kaynaklarımız sınırlı diye durmadan şikayet eden ilçe belediyelerine hatırlatayım istedim.  Abdullah Ayan