Liman özelliğini yitiren Mersin, emekli kenti olarak ayakta durabilir mi?
Elbette, en önemli dinamiği liman olan bir kent bu özelliğini ve avantajını neden yitirsin, dış ticaretle nefes alan Mersin neden emekli kentine dönüşsün? Diye soranlar olacaktır…
Can alıcı soruları henüz ne olup bittiğini tam olarak anlamakta güçlük çekenlerin yanıtlamasını beklemiyorum.
Ancak dilimin döndüğünce en azından olanları ve orta vadede olacakları en azından konteyner ana limanının Mersin’ den kaçırılmasından doğrudan etkilenecek olanlara anlatmaya çalışayım…
Mersin Ana konteyner limanı yatırım anlamında ‘olsa iyi olur ama olmasa da dünyanın sonu değil’ diye savuşturulacak, geçiştirilecek her hangi bir liman projesinden ibaret değildir…
Mersin’ in geleceğine yön verecek, büyümesini ya da gerilemesini belirleyecek,150 yıllık maziye sahip genç Mersinin bundan sonraki yolculuğunu bir başka ifadeyle kaderini çizeceği hayati öneme sahip, ilk ve tek stratejik projedir.
Kentin uzun vadeli gelişimi, bu projenin hayata geçirilmesine bağlıdır..
Deniz bağlantılı lojistik avantajı çıkarıldığında, Mersin, emekliler kenti kimliğine bürünür, diğer tüm özelliklerini, bir adım ötesinde çok sesli, çok renkli, evrensellik kimliğini yitirir, zaman içinde kendisini ayakta tutan dinamiklerin çekilmesiyle çöker…
Hub limanı yatırımını gerçekleştiremeyen bir Mersin bugün kendisini diğer tüm kentlerden farklı kılan ‘dünyalı özelliğini yitirir. Bu durumun hem ekonomik hem de sosyal açıdan olumsuz sonuçları olması kaçınılmazdır…
Tarsus’ un, Pompeipolis’ in, Elosa Sebaste’ nin liman özelliklerini doğal nedenler sonucu yitirmesiyle başlarına ne geldiyse, eğer kaderimize yerel dinamikler olarak yön veremezsek, kısa bir zaman sonra liman avantajını yitirmiş bir Mersin’ in karşılaşacağı son o liman şehirlerinden farklı olmayacak..
Mevcut limana kimse bel bağlamasın, önümüzdeki 5-10 yıl içinde Antep Hassa üzerinden denizle buluşacak ve Dörtyol civarındaki limanla Antep’ in limana olan mesafesi 90 km’ ye inecek…
Taşıma maliyetlerinin acımasız küresel rekabet nedeniyle minimize edildiği günümüzde 325 km olan Mersin-Antep mesafesi, Dörtyol-Hassa üzerinden 90 km’ ye, 800 km olan Mersin-Irak sınırındaki Habur gümrük sahasına uzaklığı 565 km’ ye düşecek…
Antepli sanayici veya Irak’ lı iş insanı o durumda hangi limanı tercih eder?
Mersin önünde sonunda ortaya çıkacak ve ölüm fermanı anlamına gelen G.Antep limanının devreye girmesiyle kaybedeceği avantajları ancak Konteyner Aktarma limanıyla koruyabilir, farklı bir büyüme trendi yakalayabilirdi.
Antep’i Hassa üzerinden limana kavuşturacak ve tüm Ortadoğu transit taşımacılığının yükünü alacak projeyle ilgili Mersin’ in karşılaşacağı yıkım etkisi gösterecek tehdidi 2013’ ten beri dile getirip dikkat çekmeye çalışıyorum.
Günü kurtarmaya çalışan eyyamcıların beni dinlerken bıyık altından güldükleri sayısız konuşma, para kazanmaktan süreci algılamaya fırsat bulamayanların dikkatini çekmeyen onca makale yazdım ama sözün uçması bir yana, makaleler de buza yazılmışçasına eriyip gitti.
Ve geldik bugüne…
Mersin bugün itibariyle yalnızca konteyner aktarma limanını kaybetmedi, liman kenti olma vasfını da adım adım yitirecek..
15 milyon konteyner aktaracak bir ana liman sadece liman değildi, kentin refahına 15 milyar dolar katma değer eklenmesini sağlayacak bir büyük sıçrama tahtasıydı..
Artık o refah olasılığı da yitip gitti..
Orta gelir tuzağında debelenip duran Türkiye’ nin yüzde 20 gerisine düşmüş kişi başı gelire sahip Mersin, Türkiye’ nin iki katına çıkacak gelire sahip refah kenti olacaktı.
Olmadı, olamadı…
Yara sıcak olduğu için farkında değiliz, neyi kaybettiğimizi zaman içinde anlayacağız…
Benim limanla ne işim var? Sorusunun bir dönem sıkça duyduğumuz “ben 50 liralık mazot alıyorum, zamdan bana ne? Umursamazlığından farkı yok…
Mersin’ e otel yatırımı yapmaya hazırlananlar, işini büyütmeyi düşünen tantuniciler, restoran, kafe zincirleri, yap saçtılar, taksiciler, gümrükçüler, taşımacılar, kargocular…
Yazmaya elimin varmadığı her türden mesleği icra edenler…
Hepiniz bu yazdıklarıma kulak verin…
Gün gelir, yaşarsam anımsatırım, gidersem de arşivim duruyor…
Abdullah Ayan