Mersin İstişare Kulübü Mersin’in Yüzünü Denize Çevirmek İçin Toplandı
Mersin İstişare Kulübü (MİK) aylık olarak gerçekleştirmekte olduğu ve her her seferinde Mersin ile ilgili önemli bir konuyu gündeme aldığı toplantılarına Nisan ayı toplantısı ile devam etti. “Hey Mersin, Yüzünü Denize Dön!” başlığı ile gerçekleştirdiği toplantıda bir deniz kenti olan Mersin’in denizle olan ilişkisi tartışıldı.
Raddison Otel’de gerçekleştirilen toplantıya Mersin Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Nur Ece, Mersin Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Birdir, Dicle Üniversitesi Hidrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Ünlü, Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedii Cicik, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Devrim Tezcan, Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP) Ticaret Müdürü Buket Öztürk konuşmacı olarak katıldı.
Toplantıya iş dünyası, akademi ve sivil toplumdan pek çok kişi katıldı.
Açılış konuşmasını MİK Başkanı Ferudun Gündüz’ün yaptığı konuşmada herkesin özgürce konuşma hakkının olduğu bir platformda gündeme aldıkları konuları ilgili uzman kişilerle birlikte tartıştıklarını ifade etti.
Daha sonra bu toplantıların bir özetini bir rapor halinde basın yoluyla kamu ile paylaştıklarını dile getiren Gündüz, toplantıdan çıkan çok önemli sonuçları ise karar vericilerin bilgilerine sunduklarını söyledi.
Nisan ayı toplantısı ile ilgili olarak da, “ Gerçekten denizde dönüp baktığımızda ondan çok faydalanamadığımızı görüyoruz. 321 km bir sahilimiz var.
Yılda 300 gün güneş alan bir kentte yaşıyoruz ama gerçekten bu doğal nimetlerden faydalanamıyoruz.
Buna dikkat çekmek istiyoruz bugün aslında.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Jale Nur Ece: “Yüzümüzü denize dönmedik”
Mersin Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Nur Ece, yaptığı konuşmada dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Ece, Mersin’in jeopolitik konumuna ve denizcilikteki potansiyeline dikkat çekti. “Mersin, sadece bir liman şehri değil” diyen Prof. Dr. Ece, “Gelişmiş limanı, lojistik altyapısı ve geniş hinterlandı ile Mersin, Türkiye'nin dış ticaret yükünü omuzlamaktadır. Doğu Akdeniz ise tarih boyunca ticaretin, kültürün ve medeniyetin buluşma noktası olmuştur ve bu rolünü bugün de sürdürmektedir” dedi.
Doğu Akdeniz’in jeopolitik ve enerji önemi
Doğu Akdeniz’in enerji yatakları, uluslararası ticaret yolları ve jeopolitik konumuyla son derece kritik bir öneme sahip olduğunu belirten Ece, “Bugün dünya ticaretinin %15’i ve konteyner taşımacılığının %30’u Doğu Akdeniz üzerinden yapılmaktadır. Ayrıca bölge, Avrupa'nın enerji ihtiyacının büyük kısmını karşılayan güzergahların merkezindedir” dedi.
Süveyş Kanalı krizi ve Mersin Limanı’na etkisi
Konuşmasında İsrail-Gazze çatışmalarının deniz ticaretine olan etkilerini de ele alan Ece, Süveyş Kanalı’ndan geçişlerin azalmasının Mersin Limanı’nı da etkilediğini ifade etti. Gemilerin Ümit Burnu’nu tercih etmeye başlamasının, lojistik süreleri ve maliyetleri ciddi oranda artırdığına dikkat çekti.
Enerji projelerinde Türkiye’nin rolü
Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının çıkarılması ve transferi konusunda Türkiye'nin merkezi bir rol oynayabileceğini söyleyen Prof. Dr. Ece, “İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması, en düşük maliyetli ve en fizibiliteye sahip seçenektir” dedi.
Mersin için ulaşım projeleri önerisi
Mersin’in denizcilik, lojistik ve enerji merkezi haline gelmesi için ulaşım altyapısının da güçlendirilmesi gerektiğini belirten Ece, Karadeniz’den Mersin’e uzanacak bir karayolu veya demiryolu hattının hem ekonomik hem stratejik olarak önemli olduğunu vurguladı.
Dr. Devrim Tezcan Mavi Ekonomi Atlas’ını anlattı
Prof. Dr Ece’nin ardından kürsüye konuşması için ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Devrim Tezcan davet edildi. Dr. Tezcan yaptığı konuşmada hem 50. yılına giren enstitünün faaliyetlerini hem de Türkiye’nin deniz politikaları ve mavi ekonomi vizyonunu anlattı. Tezcan, “Mavi ekonomi ve sürdürülebilir deniz yönetimi artık bir tercih değil, zorunluluk haline geldi” dedi.
Dr. Tezcan, mavi ekonominin sadece denizden elde edilen doğrudan gelirlerle sınırlı olmadığını belirterek, “Bir tekneye hizmet eden marina, otel, hediyelik eşya dükkanı da bu ekonomiye dahildir. Ama bu büyüme sürdürülebilir olmak zorunda. Ekonomik faaliyet çevreye zarar vermemeli” dedi.
ODTÜ'nün denizlerin “dijital ikizi”ni oluşturmaya çalıştığını da belirten Tezcan, geliştirilen karar destek sistemleriyle yöneticilerin daha bilinçli ve bilimsel verilere dayanan kararlar almasının sağlandığını söyledi.
Deniz Saha Planlaması Şart
Türkiye'de deniz alanlarının planlamasının henüz mevzuata girmediğini belirten Tezcan, bu alandaki çalışmaları şöyle özetledi: “Kara alanları için yapılan planlamalar denizle sınırlı değil. Bu nedenle Çukurova Kalkınma Ajansı iş birliğiyle Mersin Körfezi için Mavi Ekonomi Atlası oluşturduk. Deniz saha planlaması; biyolojik çeşitliliğin, ekosistemlerin ve ekonomik sektörlerin çatışmadan birlikte var olabilmesi için çok kritik.”
Prof. Dr. Kemal Birdir: “Mersin, Turizm Potansiyelini Hâlâ Gerçekleştiremedi”
3 konuşmacı olarak kürsüye çıkan Mersin Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Birdir yaptığı konuşmada, Mersin’in turizm potansiyelinin yeterince değerlendirilemediğini belirterek, “Bu şehir turizmle bir türlü buluşamıyor” dedi.
Mersin’in doğal, kültürel ve tarihi zenginliklerine rağmen turizmde istenilen seviyeye ulaşamadığını vurgulayan Birdir, “Türkiye’nin birçok bölgesinde turizm adeta patlama yaşarken, Mersin bir türlü bu trene binemedi. 2004 yılında başlattığımız ‘discovermersin.com’ projesiyle beş dilde dijital tanıtım yaparken bugün Mersin’in dijital dünyada neredeyse görünmez olduğunu görüyoruz” dedi.
Mersin ve Antalya arasındaki uçurum rakamlar
Konuşmasının devamında Birdir Antalya ile Mersin arasında bir kıyaslama yaparak rakamlar arasında uçurum olduğunu ifade etti. Birdir, Mersin’in 321 kilometrelik kıyı şeridine sahip olduğunu, ancak turizm gelirlerinin son derece düşük kaldığını belirtti. “Antalya'nın iki katı kadar kıyı uzunluğuna sahip olmasına rağmen Mersin 2023 yılında yalnızca 100 bin yabancı turist ağırlamış, bu da sadece 26,7 milyon dolarlık gelir anlamına geliyor. Oysa Antalya’nın yıllık turizm geliri 17,5 milyar dolar civarında” ifadelerini kullandı.
Mersin’de turizm dönüşümünün mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Birdir, yeni nesil turist deneyimi odaklı bir turizm planının yapılması gerektiğini aktardı. Ayrıca kıyı turizmini canlandırmanın şart olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Birdir yerli turizmin de ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Göksu Deltası Alarm Veriyor: "Artık Alüvyon Taşımıyor, Hayati Tehlikede"
Porf. Dr Birdir’in ardından kürsüye Dicle Üniversitesi Hidrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Ünlü davet edildi. Göksu Deltası’nın ekolojik açıdan kritik bir dönemeçte olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ünlü, delta için “hastanede yatan hasta gibi” benzetmesinde bulundu.
Prof. Dr. Ünlü, Mersin’in en önemli doğal ve biyolojik zenginliklerinden biri olan Göksu Deltası’nın yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Bu tehlike ile ilgili “12 bin yıldır Toros Dağları’ndan Akdeniz’e taşınan alüvyonlarla oluşan delta, bugün artık yeni alüvyonla beslenmediği için gerilemeye başladı.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ünlü, Göksu Deltası’nın Ramsar Sözleşmesi ile tescillenmiş uluslararası öneme sahip bir kuş cenneti olduğunu hatırlattı. Bölgedeki bitki çeşitliliğinin de dikkat çekici olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ünlü, sadece Göksu Deltası’nda görülen türler arasında pamuk pancarı ve boylu çuvan gibi endemik türlerin bulunduğunu belirtti. Kum zambağı ise delta için sembol bir tür olarak öne çıkıyor.
“Bataklıkları Kurutmayın”
Konuşmasında bataklık, sazlık ve kumluk habitatların önemine değinen Prof. Dr.Ünlü, bu alanların birçok canlı türü için yaşamsal alanlar olduğunu ve kesinlikle korunmaları gerektiğini ifade etti. “Bizde bir kültür var: Bataklıkları kurutalım... Hayır, bataklık yaşatılmalı!” dedi.
Toplantı sonunda Prof. Dr. Ünlü, Göksu Deltası’nda bir arazi gezisi düzenlenmesi önerisinde bulundu. “Bizzat yerinde görerek farkındalık artmalı” diyerek, bölgenin doğal ve kültürel değerlerinin korunmasının herkesin sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Bedii Cicik: “Mersin Denizle Bağını Kaybediyor”
5. konuşmacı olan Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedii Cicik ise yaptığı konuşmada, Türkiye ve Mersin özelinde su ürünlerinin ekonomik, kültürel ve çevresel boyutlarını ele aldı. Cicik, Türkiye'nin denizle bağını yeterince kuramadığını belirtirken, Mersin’in de bu konuda önemli fırsatları kaçırdığını vurguladı.
Konuşmasında balık etinin besin değeriyle ilgili bilgiler paylaşan Prof. Dr. Cicik, “Avrupa’da kişi başına düşen yıllık balık tüketimi 24-25 kilogramken, Türkiye’de bu miktar sadece 6-7 kilogram. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke için bu kabul edilemez.” dedi. Dünya genelinde su ürünleri üretiminin giderek arttığını belirten Cicik, 2022 yılında üretimin 186 milyon tona ulaştığını ve bu üretimin %55’inin yetiştiricilikten geldiğini ifade etti. Çin’in bu alandaki liderliğini vurgulayan Cicik, Türkiye’nin sahip olduğu deniz potansiyeline rağmen üretim ve tüketimde oldukça geride olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Cicik, Mersin’in 321 kilometrelik kıyı şeridine, 6 balıkçı barınağına, çok sayıda gölet ve dereye sahip olduğunu, ancak üretim ve tüketimde yeterince ilerleme kaydedilemediğini dile getirdi. Porf. Dr. Cicik, “Mersin’de 2024 yılında sadece 7.250 ton su ürünleri avcılığı yapıldı. Oysa bu rakam sahip olunan kaynaklarla kıyaslandığında çok düşük. En çok avlanan türler barbun, sardalya, dil balığı, sübye ve karides.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının ilerleyen bölümlerinde kentleşme ve yanlış yapılaşmanın deniz turizmini ve balıkçılığı nasıl etkilediğine dikkat çeken Cicik, “Sahil şeridi ikinci konutlarla doldu, denize ulaşmak bile zorlaştı. Oysa bu alanlar kıyı turizmi ve balıkçılık için kullanılabilirdi. Antalya’nın kıta sahanlığı dar olmasına rağmen bir turizm kenti olabildi. Biz ise sanayiye teslim olduk” dedi.
“Balık kültürü oluşturulmalı”
Balık tüketiminin artırılması için toplumsal farkındalığın önemine değinen Cicik, balığın sadece mangal ya da fırınla sınırlı olmadığını, farklı pişirme yöntemleriyle sofralarda yer alması gerektiğini belirtti. “Kültürel ve ekonomik nedenlerle balık tüketimi düşük. Fast food zincirleri gibi çalışan balık ekmek stantları kurulmalı, etkinliklerle farkındalık yaratılmalı” önerisinde bulundu.
“Karetta’yı markalaştıralım”
Cicik, 2013 Akdeniz Oyunları’nda kullanılan ‘Karetta’ maskotunun kent için önemli bir kültürel değer olduğunu hatırlatarak, “Neden Portakal Çiçeği Festivali Adana’da varsa, biz de Karetta Festivali’ni Mersin’de yapmayalım? Sardalya Festivali de eklenirse bu kentin tadı bambaşka olur” dedi.
MIP Ticaret Müdürü Buket Öztürk: Mersin Limanı, Doğu Akdeniz’in Yükselen Yıldızı Olma Yolunda
Kürsüye son konuşmacı olarak davet edilen Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP) Ticaret Müdürü Buket Öztürk, limanın geleceği ve sektöre etkileri üzerine bir konuşma yaptı. Öztürk, MIP’in yaptığı yatırımlar ve projelerle hem Mersin'e hem de Türkiye'ye ekonomik anlamda büyük kazanımlar sağladığını vurguladı.
Türkiye’nin jeopolitik konumu gereği deniz yolu taşımacılığında önemli bir merkez olduğunu ifade eden Buket Öztürk, ülkemizde yıllık yaklaşık 12,8 milyon TEU konteynerin elleçlendiğini ve bu rakamın giderek arttığını söyledi. Doğu Akdeniz havzasının, özellikle hinterland yapısıyla Marmara ve Ege bölgelerine göre daha dengeli bir ithalat-ihracat yapısına sahip olduğunu belirtti.
Öztürk konuşmasını MIP hakkında verdiği bilgiler ile sürdürdü. PSA’nın dünya genelinde 66 liman işlettiğini ve MIP’in bu uluslararası ağın önemli bir halkası olduğunu vurguladı. 2016 yılında 175 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirilen kapasite artırımı projesi ve 2022’de şehir trafiğini rahatlatan 30 milyon dolarlık modern giriş kapısı projesi, limanın büyüme sürecinde öne çıkan adımlardan olduğunu aktardı.
En dikkat çekici açıklama ise halen devam eden ve 2025’te tamamlanması planlanan EastMed Hub II projesine yönelikti. Proje kapsamında 880 metre uzunluğunda, 17 metre derinliğinde modern bir rıhtım inşa ediliyor. Bu rıhtım sayesinde dünya üzerindeki en büyük konteyner gemileri aynı anda Mersin Limanı’na yanaşabilecek. Bu sayede Mersin, bölgedeki aktarma limanlarına olan bağımlılığı azaltarak doğrudan büyük gemileri ağırlayabilecek. Bu proje tamamlandığında 3,6 milyon TEU kapasiteye ulaşacağız. Bu da Mersin’i Doğu Akdeniz’in HUB limanı yapacak.” diyen Öztürk, transit sürelerin kısalması, maliyetlerin düşmesi ve karbon emisyonunun azaltılması gibi birçok avantajın da beraberinde geleceğini belirtti.