Seçer ‘Mersin, Türkiye’nin Kardeşlik Kentidir’
Aleviliğin hiçbir zaman devlet yönetimi ile inanç alanını iç içe alan ve yönetimi bir ruhbana dayandıran anlayışta olmadığını belirten Seçer, “Alevilik laik devlet yapısıyla çok uyumlu ve barışıktır. Alevilikte en makbul kişi; mezhep, tarikat, meşrep üzerinden değerlendirilmez, aksine; eline- beline -diline sahip olan kişi makbuldür. İnsanlar inançlarıyla değil, evrensel etikle ve değerleriyle nitelenirler” diye konuştu.
Alevilerin her zaman vatanına bağlı olmuş, Atatürk’e, Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkmış birer yurttaş olduklarına dikkat çeken Seçer, “Hükümetin ‘Alevi Açılımı’ adı altındaki yaklaşımları ne yazıktır ki hiçbir sonuç vermeyen popülist birer girişim olarak kalmıştır” dedi.
Mersin’in, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen insanların yaşadığı bir yer olduğuna değinen ve “Mersininimiz aşure gibi” diyen Başkan Seçer, “Mersin her rengin buluştuğu; bütün kültürlerin, anlayışların, yaşam biçimlerinin bir potada eridiği; barışın, kardeşliğin, birliğin ve beraberliğin hakim ve daim olduğu Türkiye’nin kardeşlik, barış, huzur ve Atatürk’ün kentidir” dedi.
Mersin’i ayrım yapmaksızın yönetmeye devam edeceklerini sözlerine ekleyen Başkan Seçer, “Kendinizi değerli görün, rahat hissedin. Mersin’i sahiplenen bir Başkanınız var. Hepinizi seviyoruz ve kucaklıyoruz” ifadelerini kullandı.
Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Vahap Seçer, eşi Meral Seçer ile birlikte Mersin Cemevi tarafından düzenlenen ‘24. Aşure Etkinliği’ne katıldı.
Mersin Cemevi’nde düzenlenen etkinlik; Mersin Cemevi İnanç Kurulu Başkanı Erdoğan Sevin tarafından Gülbeng okunmasıyla başladı. Gülbengin ardından semah dönüldü ve protokol konuşmalarına geçildi.
“Alevilik ritüellerden çok bir ‘mana’ ve ‘değer’ inancıdır”
Konuşmasına Kerbela’da Hz. Hüseyin ve 74 yoldaşının şehit edilmesinin Alevilik inancı açısından bir milat olduğunu belirterek başlayan Başkan Seçer, “Alevilik muhalif bir inançtır. Mevcut statükoya karşı çıkıp, İslam adına yapılan tüm haksızlıklara ve zulümlere tepki gösteren bir olaydan ilham almıştır. Kerbela’da Hz Hüseyin’in şehadetinden doğmuştur. Bu öyle bir tepkidir ki başta Hz. Hüseyin olmak üzere direnen ve muhalif olan öncüler dik duruşlarını hayatlarını feda ederek göstermişlerdir. Bu tavırları, bedenen şehit olsalar da mana ve değer bakımından onları ölümsüz kılmıştır. Bu sebeple de Alevilik ritüellerden çok bir ‘mana’ ve ‘değer’ inancıdır. Alevilikte dıştan çok iç- öz önemlidir” dedi.
Aleviliğin aynı zamanda bir mağduriyetten doğduğunu aktaran Seçer, sahabe tarafından seçilen hak halifesi Hz. Ali’nin şehit edilmesi ve aynı zamanda bu mağduriyete de karşı çıkan Hz. Hüseyin’in de aynı akıbete uğramasının Aleviliği başka bir değeri sahiplenmeye sevk ettiğini söyledi. Seçer, bu durumun Alevileri her zaman zulme ve haksızlıklara karşı çok duyarlı kıldığını ifade etti.
“Alevilik ahde vefa inancıdır. Aleviler 1300 küsur yıldır hak yolunda şehit edilen Hz. Hüseyin ve yoldaşlarını asla unutmamış, ahde vefa göstermişlerdir” diyen Seçer, Alevilerin bu sebeple Muharrem ayında kendileri için Allah’a dönük bir yalvarıştan çok -ki onu her zaman yapabilirler- Hz. Hüseyin’i hatırlayıp anarak ona ve şehit olan yoldaşlarına dua etmeyi yeğlediklerini kaydetti.
“Alevilik laik devlet yapısıyla çok uyumlu ve barışıktır”
Aleviliğin hiçbir zaman devlet yönetimi ile inanç alanını iç içe alan ve yönetimi bir ruhbana dayandıran anlayışta olmadığını belirten Seçer, “Kutsallık üzerinden yürüyen hanedan yönetimini her zaman sorgulamışlardır. Bu sebeple de Alevilik laik devlet yapısıyla çok uyumlu ve barışıktır. Alevilikte en makbul kişi; mezhep, tarikat, meşrep üzerinden değerlendirilmez, aksine; eline- beline -diline sahip olan kişi makbuldür. İnsanlar inançlarıyla değil, evrensel etikle ve değerleriyle nitelenirler” diye konuştu.
“ ‘Alevi Açılımı’ yaklaşımları hiçbir sonuç vermeyen popülist birer girişim olarak kalmıştır”
Alevilerin her zaman vatanına bağlı olmuş, Atatürk’e, Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkmış birer yurttaş olduklarına dikkat çeken Seçer, “Akla, bilime ve çağdaş eğitime büyük önem vererek her zaman toplumun aydın yüzü olmuşlardır. Bildiğiniz üzere Alevi kesiminin Türkiye’de ne yazık ki özellikle devlet katında çözülemeyen adeta katmerleşmiş birçok sorunu vardır. Bu sorunların en başında gelen ise Alevi inancının ne olup olmadığının Aleviler dışındaki kesimler- özellikle de hükümet katında tartışılıyor hale getirilmesi ve Alevi taleplerinin göz ardı edilmesidir. Hükümetin ‘Alevi Açılımı’ adı altındaki yaklaşımları ise ne yazıktır ki hiçbir sonuç vermeyen popülist birer girişim olarak kalmıştır. Hükümet katında Cemevi’nin statüsü bile diyanet ve iktidar mensupları tarafından tartışma konusu yapılarak neredeyse sadece bir dernek ya da kültür faaliyeti olarak addedilmiştir” ifadelerine yer verdi.
“Aleviler kimseden himmet, inayet beklemiyorlar. Ödedikleri vergilerinin karşılığında eşit muamele ve hizmet bekliyorlar”
Alevi kültür ve geleneğinin arkasında bin küsur yıllık bir deneyim ve müktesebat olduğunu aktaran Seçer, Alevilerin, kendilerini, ibadethanelerini nasıl konumlandırıyorlarsa öyle insanlar olduklarını vurguladı. ‘Sen inancını nasıl tanımlıyor ve yaşıyorsan öylesindir’ tanımlama ve nitelemesinin diyanet ya da iktidarın tasarrufunda olamayacağını dile getiren Seçer şunları kaydetti:
“Alevi talepleri çok nettir ve bu taleplerin karşılanması gerekir. Eşit vergiye, eşit hizmet anlayışı bunu gerektirir. Aksi durum aynı zamanda anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Bu anlayış, sayısı ne olursa olsun tüm inanç grupları için de geçerli olmalıdır. Böylesi bir temsiliyet içeren uygulamada iddia edildiği gibi bölünme-ayrışma değil, tam tersine birleşme-bütünleşme olur. Hiçbir inanç kitlesi, kendisini ayrık hissetmez. Aksine kendisini sisteme, devlete daha çok ait hissedip bu bağları güçlendirir. İktidarın bu talepleri karşılamak ve sorunu çözmek yerine, anayasal değişikliklerle ilişkilendirmesi ve işi sürüncemede bırakması ‘Acaba iktidar sorunu çözme iradesi mi ortaya koymak istemiyor mu ya da koymuyor mu?’ sorusunu akla getiriyor. Aleviler kimseden himmet, inayet beklemiyorlar, ödedikleri vergilerinin karşılığında eşit muamele ve hizmet bekliyorlar.”
“Mersin, Türkiye’nin kardeşlik kentidir”
Mersin’in, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen insanların yaşadığı bir yer olduğuna değinen ve “Mersininimiz aşure gibi” diyerek konuşmasını sürdüren Başkan Seçer, “Mersin her rengin buluştuğu; bütün kültürlerin, anlayışların, yaşam biçimlerinin bir potada eridiği; barışın, kardeşliğin, birliğin ve beraberliğin hakim ve daim olduğu Türkiye’nin kardeşlik, barış, huzur ve Atatürk’ün kentidir” dedi.
“Mersin’i sahiplenen bir Başkanınız var”
Mersin’in 5 yıldır evrensel etik ve değerlerle yönetildiğine vurgu yapan Başkan Seçer, “Beş yılın sonunda halkın karşısına çıktık, anlayışımızın, tavırlarımızın, uygulamalarımızın ve kullandığımız barış ve kardeşlik dilinin doğru olduğunu gördük” diye konuştu. Mersin’i ayrım yapmaksızın yönetmeye devam edeceklerini sözlerine ekleyen Başkan Seçer, “Kendinizi değerli görün, rahat hissedin. Mersin’i sahiplenen bir Başkanınız var. Hepinizi seviyoruz ve kucaklıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz daim olsun”
Başkan Seçer, Kerbala’nın sadece tarih bilgisi olarak değil, içeriğiyle ve verdiği derslerle önemli bir kılavuz olduğuna vurgu yaparak, “Kerbela, onun için Alevi topluluğunda değerlidir. Onun için matem ayıdır, onun için zulme karşı mazlumların mücadelesini ifade eder. Biz yöneticiler zalim değil, şefkatli olmak zorundayız. Sevmek durumundayız. Bu böyleydi, böyle devam edeceğiz. Muharrem ayındayız, matem ayındayız. Tuttuğunuz matem oruçları hak katında kabul olsun. Birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz, dayanışmamız, bolluk ve bereketimiz daim olsun. Sizleri seviyorum” dedi.
Kılavuz: “Aşure günümüzün barış ve kardeşliğe vesile olmasını diliyorum”
Cemevi Başkanı Hasan Kılavuz, Muharrem Ayı ve Aşurenin önemini anlattı. Kerbela’da yaşananlara değinen Kılavuz, Muharrem ayının yas ve matem ayı, tutulan oruçların da yas orucu olduğunu ifade etti. Dünün Kerbelası’nın bugün de var olduğunu söyleyen Kılavuz, “Bugün dünyada 42 ülkede savaş, kavga ve acılar var. Bakın bütün dünyanın gözü önünde aylardır Gazze’de 10 binlerce yoksul, yetim ve kimsesiz insan katlediliyor. Bütün dünya gözü açık seyrediyor, ‘Dur’ diyen yok. O insanlar orada aylardır Kerbela yaşıyorlar. Bu zulme bir son vermeli. Bu zulmü yapanları bu mübarek ayda, aşure gününde şiddetle kınıyoruz” dedi ve bu konuda inanç önderlerine büyük görev düştüğünü kaydetti.
Alevi yurttaşların taleplerine değinerek eşit yurttaş olmak istediklerini sözlerine ekleyen Kılavuz, “Kutsal mübarek Muharrem ayı, aşure lokmaları, siz cümle canlara helali hoş olsun. Bu kutsal mübarek aşure günümüzün ülkemizde; barışa, birlikteliğe, kardeşliğe vesile olmasını yürekten diliyorum” diye konuştu.
Konuşmaların ardından aşure dağıtımı ile devam eden etkinlik, sanatçı Zeynep Karababa’nın konseriyle sona erdi.