Ezop... Bir Özgürlük Hikayesi... Mehmet Çeto yazdı

Kültür-Sanat 26.10.2020 - 15:48, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Ezop... Bir Özgürlük Hikayesi... Mehmet Çeto yazdı

Girişten sonuna kadar tiyatroya ve seyirciye saygılı, Tarsus'a yakışan (bence festivallik) bir oyunla gönülleri fethettiler.

Yenişehir Belediyesi kültür birimi, müthiş bir projeye imza atmış. "Şehir Tiyatroları Yenişehir'de" Bu projede emeği geçenlere teşekkür ederim. Üstelik ücretsiz! Ücretsiz olması iyi mi kötü mü?  Benim fikrim, sembolik de olsa bir ücreti olması yönünde. Ücretsiz olması; eğer tiyatro izleme alışkanlığı olmayanları da salonlara getirebiliyorsanız, bir süre için olumlu. Belediyelerin bu yönde bir çalışma yapması gerekiyor. Yoksa, bu durum olayı değersizleştiriyor, sıradanlaştırıyor. Bu konu ayrıca tartışılmalı, değerlendirilmeli. Gelelim, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen oyuna! 22 ve 23 Ekim 2020 tarihlerinde Tarsus Şehir Tiyatrosu, Yenişehir Belediyesi'nin başlattığı projenin ilk konuğuydu. Büyük bir heyecanla kültür merkezine gittim. İçtenlikle söylemeliyim, beklentim,daha önceki deneyim ve gözlemlerimden dolayı, sıradan bir belediye tiyatrosu oyunu izleyeceğim yönündeydi. Fuayeye adım attığımda, şaşkınlık, hayranlık ve hatta kıskançlık duyguları iç içe geçti. Sanata ve seyirciye saygı ilk gözer çarpan şeyler oldu. Mükemmel bir ön sunumla karşılaştım ve o andan itibaren kendime ve yargılarıma çekidüzen verdim. Oyunla ilgili görseller salonu kaplamıştı. Sizi güler yüzlü insanlar karşılıyor, yardımcı oluyorlardı. Salgın nedeniyle insanların barlar, kafeler, avm'ler dışında (çünkü oralara salgın adım atamıyor!!!) kalabalık ortamlara gidemediği böyle zamanda, oyun izlemek için salonu doldurmaları beni mutlu etti. Elbette salon sosyal mesafeye uygun düzenlenmişti. İkinci şaşkınlık, hayranlık ve  kıskançlık duygularımı salona girip sahnedeki dekoru gördüğümde yaşadım. Oyun tanıtımına baktığımda ve sevgili dostum Seyhan Atamer'in imzasını gördüğümde şaşkınlığım yatıştı. Genellikle Devlet Tiyatroları'nda görebildiğimiz bir dekor, izleyiciyi ikinci kez şaşırtmıştı. Oyunun konusunu yazmayacağım, meraklısı sosyal medyadan bir tıkla öğrenebilir! Oyuna geçmeden, oyunun kısa künyesini yazmalıyım. Yazan: Guliherme Figueiredo Yöneten: Nihat Çapar Dekor Tasarım: Rukiye Ilgın Tekli Dekor Uygulama: Ahmet Seyhan Atamer Kostüm Tasarım: Hülya Sağlık Işık Tasarım: Hasan Tornacı Grafik Tasarım: Şevki Zor OYUNCULAR EZOP: Murat Çapar, KSANT: Özmen Güvençli, KLEİA: Derya Güneri, MELİ: Hacer Öner, AGNOSTOS: Emre Akçiçek, TEOROS: Ertan Rüstem,  KOROBAŞI: Seçil Dedeyi, KÖLELER: Yahya Okat, Ozan Karabulut, Tuğçe Nur Açıkalın ve Emine Tanır, HALK: Damla Yeşil ve İrem Mut (İsimlerini burada yazamadığım, oyunda emeği geçen bütün meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ederim) Edindiğim bilgilere göre çok uzun bir metinden düzenlenmiş ve tek perdeye indirgenmiş oyun başladı. Oyun izlerken mesleğim gereği, oyunla birlikte seyirciyi de gözlemlerim. Hala oyun izleme ve toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğrenemeyen bir iki seyirci dışında tüm seyirci baştan sona pür dikkat oyuna odaklanmıştı. Söze dayalı oyunları oynamak da izlemek de zordur. Burada oyuncuların ve yönetmenin işlerini iyi bilmesi gereklidir. Çünkü bu oyunun her kelimesi çok önemliydi. Bir cümleyi anlamadığınızda, algılayamadığınızda oyundan kopma tehlikesi vardır. Murat Çapar, EZOP ve Özmen Güvençli,  KSANT karakterlerinde enerjileri ve oyunculuklarıyla oyunu mükemmel sürüklediler. Diğer oyuncular da bu ikiliye çok güzel uyum sağladılar. Oyun su gibi akıp gitti ve seyirci neredeyse nefes almadan oyunun içindeydi. Oyunda belli bölümlerde seyirci alkışlama hissi duydu, ama buna oyuncular izin vermedi. Sanırım yönetmen tercihi bu yöndeydi. Hani bir deyim vardır bizim meslekte; "seyirci kucağına oturmak" deriz. Yönetmenin ve oyuncuların seçimi bu olmadı, Seyircinin kucağına değil, yüreğine ve beynine oturmayı tercih etmişler, doğrusu da budur.  Eski öğrencilerim Hacer Öner ve Derya Güneri'yle gurur duyduğumu belirmeliyim. Teknik konulara fazla girmeyeceğim. Sahne çok geride kurulmuş, o nedenle ışıkta ve seste bazı aksamalar oldu. Duyumuma göre ikinci oyun, ilk oyunun üç tık yukarısındaymış. Yeniden izlemem farz oldu! Oyun finalinde (yine yönetmenin tercihi olduğunu varsayıyorum) Murat Çapar bir tık daha yükselirse, seyircide çok daha güçlü bir etki bırakır diye düşünüyorum. Sonuç olarak; bu bir ilkti. Tarsus Belediye Başkanımız Sayın Dr. Haluk Bozdoğan'a mesleğimize katkıları için özel olarak teşekkür ediyorum. Bu tür ilk oyunlarda yönetmenlerin kurnazlığı vardır. Genellikle seyirciyi zorlamayacak, eğlendirecek müzikal ağılıklı ve eğlenceli oyunlar seçerler. Ama sevgili meslektaşım Sayın Nihat Çapar ve ekibi, kolaya kaçmamış, zor ver prestijli bir oyunu tercih etmişler. Girişten sonuna kadar tiyatroya ve seyirciye saygılı, Tarsus'a yakışan (bence festivallik) bir oyunla gönülleri fethettiler. Her fırsatta kaliteli oyun ve oyunculuklar izlemek için Adana Devlet Tiyatrosu'na öğrencilerimle birlikte gidiyordum. Şimdi ilk durağım Tarsus olacak. Bitirmeden bir serzenişim de meslektaşlarıma olacak; elini sallasan oyuncu ve yönetmene değen Mersin'de, ayağımıza kadar gelmiş oyunları izlemeye neden gelmezler? Bir kaç meslektaşım dışında kimseyi göremiyorum. Sonra oturup dertleniyoruz, "Neden seyirci bize gelmiyor" diye. "Sen başka ekipleri izliyor musun?" Mehmet Çeto  
Girişten sonuna kadar tiyatroya ve seyirciye saygılı, Tarsus'a yakışan (bence festivallik) bir oyunla gönülleri fethettiler.

Yenişehir Belediyesi kültür birimi, müthiş bir projeye imza atmış.

"Şehir Tiyatroları Yenişehir'de"

Bu projede emeği geçenlere teşekkür ederim.

Üstelik ücretsiz! Ücretsiz olması iyi mi kötü mü?  Benim fikrim, sembolik de olsa bir ücreti olması yönünde. Ücretsiz olması; eğer tiyatro izleme alışkanlığı olmayanları da salonlara getirebiliyorsanız, bir süre için olumlu. Belediyelerin bu yönde bir çalışma yapması gerekiyor. Yoksa, bu durum olayı değersizleştiriyor, sıradanlaştırıyor.

Bu konu ayrıca tartışılmalı, değerlendirilmeli.

Gelelim, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen oyuna!

22 ve 23 Ekim 2020 tarihlerinde Tarsus Şehir Tiyatrosu, Yenişehir Belediyesi'nin başlattığı projenin ilk konuğuydu.

Büyük bir heyecanla kültür merkezine gittim.

İçtenlikle söylemeliyim, beklentim,daha önceki deneyim ve gözlemlerimden dolayı, sıradan bir belediye tiyatrosu oyunu izleyeceğim yönündeydi.

Fuayeye adım attığımda, şaşkınlık, hayranlık ve hatta kıskançlık duyguları iç içe geçti.

Sanata ve seyirciye saygı ilk gözer çarpan şeyler oldu.

Mükemmel bir ön sunumla karşılaştım ve o andan itibaren kendime ve yargılarıma çekidüzen verdim.

Oyunla ilgili görseller salonu kaplamıştı. Sizi güler yüzlü insanlar karşılıyor, yardımcı oluyorlardı.

Salgın nedeniyle insanların barlar, kafeler, avm'ler dışında (çünkü oralara salgın adım atamıyor!!!) kalabalık ortamlara gidemediği böyle zamanda, oyun izlemek için salonu doldurmaları beni mutlu etti.

Elbette salon sosyal mesafeye uygun düzenlenmişti.

İkinci şaşkınlık, hayranlık ve  kıskançlık duygularımı salona girip sahnedeki dekoru gördüğümde yaşadım. Oyun tanıtımına baktığımda ve sevgili dostum Seyhan Atamer'in imzasını gördüğümde şaşkınlığım yatıştı. Genellikle Devlet Tiyatroları'nda görebildiğimiz bir dekor, izleyiciyi ikinci kez şaşırtmıştı.

Oyunun konusunu yazmayacağım, meraklısı sosyal medyadan bir tıkla öğrenebilir! Oyuna geçmeden, oyunun kısa künyesini yazmalıyım.

Yazan: Guliherme Figueiredo

Yöneten: Nihat Çapar

Dekor Tasarım: Rukiye Ilgın Tekli

Dekor Uygulama: Ahmet Seyhan Atamer

Kostüm Tasarım: Hülya Sağlık

Işık Tasarım: Hasan Tornacı

Grafik Tasarım: Şevki Zor

OYUNCULAR

EZOP: Murat Çapar, KSANT: Özmen Güvençli, KLEİA: Derya Güneri, MELİ: Hacer Öner, AGNOSTOS: Emre Akçiçek, TEOROS: Ertan Rüstem,  KOROBAŞI: Seçil Dedeyi, KÖLELER: Yahya Okat, Ozan Karabulut, Tuğçe Nur Açıkalın ve Emine Tanır, HALK: Damla Yeşil ve İrem Mut

(İsimlerini burada yazamadığım, oyunda emeği geçen bütün meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ederim)

Edindiğim bilgilere göre çok uzun bir metinden düzenlenmiş ve tek perdeye indirgenmiş oyun başladı. Oyun izlerken mesleğim gereği, oyunla birlikte seyirciyi de gözlemlerim. Hala oyun izleme ve toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğrenemeyen bir iki seyirci dışında tüm seyirci baştan sona pür dikkat oyuna odaklanmıştı.

Söze dayalı oyunları oynamak da izlemek de zordur. Burada oyuncuların ve yönetmenin işlerini iyi bilmesi gereklidir. Çünkü bu oyunun her kelimesi çok önemliydi. Bir cümleyi anlamadığınızda, algılayamadığınızda oyundan kopma tehlikesi vardır.

Murat Çapar, EZOP ve Özmen Güvençli,  KSANT karakterlerinde enerjileri ve oyunculuklarıyla oyunu mükemmel sürüklediler. Diğer oyuncular da bu ikiliye çok güzel uyum sağladılar.

Oyun su gibi akıp gitti ve seyirci neredeyse nefes almadan oyunun içindeydi.

Oyunda belli bölümlerde seyirci alkışlama hissi duydu, ama buna oyuncular izin vermedi. Sanırım yönetmen tercihi bu yöndeydi. Hani bir deyim vardır bizim meslekte; "seyirci kucağına oturmak" deriz. Yönetmenin ve oyuncuların seçimi bu olmadı, Seyircinin kucağına değil, yüreğine ve beynine oturmayı tercih etmişler, doğrusu da budur.  Eski öğrencilerim Hacer Öner ve Derya Güneri'yle gurur duyduğumu belirmeliyim.

Teknik konulara fazla girmeyeceğim. Sahne çok geride kurulmuş, o nedenle ışıkta ve seste bazı aksamalar oldu. Duyumuma göre ikinci oyun, ilk oyunun üç tık yukarısındaymış. Yeniden izlemem farz oldu!

Oyun finalinde (yine yönetmenin tercihi olduğunu varsayıyorum) Murat Çapar bir tık daha yükselirse, seyircide çok daha güçlü bir etki bırakır diye düşünüyorum.

Sonuç olarak; bu bir ilkti. Tarsus Belediye Başkanımız Sayın Dr. Haluk Bozdoğan'a mesleğimize katkıları için özel olarak teşekkür ediyorum.

Bu tür ilk oyunlarda yönetmenlerin kurnazlığı vardır. Genellikle seyirciyi zorlamayacak, eğlendirecek müzikal ağılıklı ve eğlenceli oyunlar seçerler. Ama sevgili meslektaşım Sayın Nihat Çapar ve ekibi, kolaya kaçmamış, zor ver prestijli bir oyunu tercih etmişler.

Girişten sonuna kadar tiyatroya ve seyirciye saygılı, Tarsus'a yakışan (bence festivallik) bir oyunla gönülleri fethettiler.

Her fırsatta kaliteli oyun ve oyunculuklar izlemek için Adana Devlet Tiyatrosu'na öğrencilerimle birlikte gidiyordum. Şimdi ilk durağım Tarsus olacak.

Bitirmeden bir serzenişim de meslektaşlarıma olacak; elini sallasan oyuncu ve yönetmene değen Mersin'de, ayağımıza kadar gelmiş oyunları izlemeye neden gelmezler? Bir kaç meslektaşım dışında kimseyi göremiyorum.

Sonra oturup dertleniyoruz, "Neden seyirci bize gelmiyor" diye.

"Sen başka ekipleri izliyor musun?"

Mehmet Çeto

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.