Kiribati’ nin ölüm çığlığı -2... Abdullah Ayan
Kiribati’ nin ölüm çığlığı -2... Abdullah Ayan
Yüz yıl içinde dünyayı saracak felaketin bu ülkelerle sınırlı kalmayacağını herkesin görmesi, algılaması lazım.
Yüz yıl içinde dünyayı saracak felaketin bu ülkelerle sınırlı kalmayacağını herkesin görmesi, algılaması lazım.
Önceki makalede 2003 Ağustos’ unda kaleme aldığım küresel ısınma sonucu yükselecek okyanus sularının yutacağı Kiribati’ nin dramını aynı günlerde manifesto anlamına gelecek bilgilerin yer aldığı George Monbiot’ un kapsamlı araştırması ışığında ele almıştım…
Monbiot’ un ‘gözler tamamen kapalı’ olarak tanımladığı gidişata karşı uyarılarına kaldığım yerden devam edeyim…
“…
İklim değişikliği sonucu görülen aşırı olaylar, geçen yüzyılda küresel sıcaklıklardaki ortalama 0,6C'lik artışı yansıtıyor. Oysa iklim uzmanları 21. yüzyılda sıcaklıkların 1,4 ila 5,8 derece arasında 10 kata varan şimdiye kadar gördüğümüz en yüksek artışın önüne geçilemez biçimde yaşanacağı uyarılarında bulunuyor.
…
Bu büyüklükteki iklim değişikliği, Dünya'nın üretkenliğini mahvedecek. Avustralya'da yapılan yeni bir araştırma, nehirlere ulaşan su miktarının, kuraklık nedeniyle dört kat daha hızlı azalacağını öne sürüyor. Bu, buzulların ortadan kalkmasıyla birlikte sulu tarımın da sonu anlamına geliyor. Kışın sel ve yazın toprak neminin buharlaşması, yağmurla beslenen çiftçilik üzerinde benzer etkiler yapacaktır. Ekinler gibi, insanlar da dünyanın bazı sıcak bölgelerinde basitçe solacak…
(..) Dünya yüzeyinin altında gezegeni pişirmeye yetecek kadar petrol var ve fiyat yükseldikçe onu çıkarma isteği de artacak. İş dünyası, katran kumu ve şist kullanımı vb yöntemlerle enerji elde etmek için daha da kirletici araçlara yönelecek. Ancak, çıkarmanın ilk aşamalarındaki petrol en ucuz ve en verimli yakıt olduğundan, enerji maliyetleri yükselecek…
Gerçekler ortadayken inancımızı teknolojiye bağlamaya yöneliyoruz. Bilimin bir zamanlar Tanrı kadar otoriter ama çoğu kişi için anlaşılmaz olduğu bir çağda, bilimin ürünlerine ortaçağ insanlarının ilahi takdire baktığı kadar bakıyor, nasılsa "onlar" sorunları çözüp yaşam tarzımızda hiçbir değişiklik yapmamamıza gerek kalmadan rüzgar türbinleri veya güneş panelleriyle gidişatın tersine çevrileceği gibi hayallerle yaşamayı seçiyoruz..
Ancak bu teknolojilerin yaygın olarak kullanılması, artan fiyatlar ticari bir zorunluluk haline gelene ve o zamana kadar çok geç olana kadar gerçekleşmeyecek.
(…) Ekonomik hayatımızın kontrolünü ele alırsak ve enerji kullanımımızı mevcut seviyelerin yüzde 10 hatta yüzde 20'sine indirebileceğimiz araçları yaratırsak, rasyonel benliğimizin kavrayabileceği felaketi önleyebiliriz. Bu, gaddarca! Düzenleme kimi yasaklamaları da gerektirir.
Bu yüzden kriz boyunca uyuyakalırız. Uyanmak, bilincimizin merkezini alt üst etmemizi, derin mantıksızlığımızı tahttan indirmemizi ve rasyonel ve öngörülü zihinlerimizle onu gasp etmemizi gerektirir. Bunu yapabilecek miyiz, yoksa uyurgezerlikle yok olmaya mı mahkûmuz?”
**
Yazı böyle noktalanıyor…
Her bilinçli insanın, özellikle çevrecinin, yükselen bu feryadı, duyması duyurması gerekiyor.
Nüfus artışında dünya son yüzyılda patladı. Keşke bu artışa paralel, bilim çağının yaşam kalitesini arttıran buluşlarını enerjide, doğayı tehdit eden endüstri alanlarında görebilseydik.
1820 yılında 1 milyar olan dünya nüfusu, 1930 da iki, 1960 ta üç, 1974 te dört, 1988 de beş, 2000 yılında ise 6 milyara ulaştı.
1820 den 1930 a kadar 110 yılda meydana gelen artış ile 1988/ 2000 arasındaki 12 yıllık dönemde meydana gelen artış aynı.
Çevresel felaketlerden, günümüz savaşlarina kadar her belanin nedeni olan petrole gelince;
2002 sonu rakamları sinyal veriyor. Günde 74 milyon varil üretilirken, tüketim 76.2 milyon varile ulaştı. Günlük talep ilk kez arzın 2.2 milyon varil üstüne çıktı (BP son istatistikler)
Bu petrolün 20 milyon varilini (%26 sını) ABD tek başına tüketiyor. Nüfus toplamları 757 milyon olan ABD, Japonya ve AB nin günlük petrol tüketimi 38 milyon varil. Kısacası dünya nüfusunun %12 si çıkarılan petrolün %50 sini hortumluyor.
Şimdilik Amerikalı mutlu. O nedenle de rüyadan uyanmak, Kiribati halkının feryadını duymak istemiyor. Yıllık milli gelir toplamı 79 milyon dolar olan noktadan küçük ülkenin dünyada sesini kaç kişi duyabilir?.
Oysa yüz yıl içinde dünyayı saracak felaketin bu ülkelerle sınırlı kalmayacağını herkesin görmesi, algılaması lazım.*
Aslında yazılanların özetini Cumhuriyetçi Oklahoma Senatörü JAMES INFOHE geçtiğimiz günlerde alaycı bir ifadeyle dile getirdi:
"Sakın bu küresel ısınma Amerikan halkına karşı şimdiye kadar düzenlenmiş en büyük komplo olmasın”
2003’ te kaleme aldığım makaleyi yeniden yayına hazırlarken, yirmi yıl içinde dünyanın artık önlenemez yok oluşa sürüklendiğini ortaya koyacak, son birkaç günlük gelişmeyi paylaşmam gerektiğini düşünüyorum:
-Güney Amerika ve güney Avrupa kuraklıktan kırılırken, 50 dereceyi bulan sıcaklıklar nedeniyle İtalya ve İspanya’da zorunlu olunmadıkça 10-16 saatleri arasında sokağa çıkılmaması uyarısı yapıldı.
-Güney Kore’ de aşırı yağışlar sonucu sellere kapılan en az 40 kişi hayatını kaybetti, onlarca insanın aranmasına devam ediliyor..
-İran’ ın Basra körfezi yakınlarındaki bir havaalanında 17 Temmuz 2023 günü hava sıcaklığı 67 derece santigrat, deniz suyu sıcaklığı ise 32 derece olarak ölçüldü…
-Çin Halk Cumhuriyeti, tarihteki en yüksek sıcaklığını yaşadı ve ülke 52.2°C sıcaklıkla zirveye ulaştı. Bu, ülkenin tüm zamanların en yüksek seviyesinin 1,7 derece üstündeki rekora işaret ediyor..
-Kiribati’ nin 20 yıllık çığlığını duymazdan gelen ABD de artık alarm zilleri çalıyor..
Son olarak Güney Kaliforniya’ da 125 Fahrenheit (52 derece santigrat) sıcaklık ölçüldü ve yaşlıların gün içinde evlerinden dışarı çıkmamaları tavsiye edildi..
Abdullah Ayan
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.