Refahı ıskalamak… 2003’ten 2023’ e dönüşemeyen Türkiye… -1

Ekonomi 11.09.2023 - 08:49, Güncelleme: 11.09.2023 - 08:53
 

Refahı ıskalamak… 2003’ten 2023’ e dönüşemeyen Türkiye… -1

Dünya 1960 lı yılların sonundan beri değişimi yaşıyor. Batı ülkeleri katılımcı demokrasi yolunda büyük mesafe kat ederken, Türkiye ne yazık ki sınıfta kaldı.

2003 yılında Ankara AB ile müzakere sürecinin de zorlamasıyla tarihi bir yerel yönetim referandumuna hazırlanıyordu… O heyecanla bundan tam 20 yıl önce yine bir Eylül ayında (26 Eylül 2003) eşiğine geldiğimiz, bir adım sonrasına geçebilsek, AB ile omuz omuza refaha yürüyeceğimizi umut ettiğimiz günlerde hayli uzun bir makale kaleme aldım… 20 yıl sonra okuyacak herkesin kaybedilen yıllara bakıp hüzünleneceği o makaleyi iktidarı muhalefetiyle umutları tüketen bugünün ikliminde bir kez daha yayınlayayım istedim… “ Yerel yönetimler yasası, kaygılar… Yerel Yönetim reform yasasında birileri sekter tutum takınmaz, her zaman üstlendikleri değişimin önüne takoz olma misyonunu sürdürmezlerse, bir mucize gerçekleşecek. Bir yandan kamu yönetim reformu, öte yandan mahalli idareler yasasıyla Ankara’da toplanan çoğu yetki, il özel idareleriyle belediyelere devredilecek. İldeki kütüphanenin temizliğinden, kentin çevre sorunlarına kadar her şeyi kontrol altında tutan merkezi idare yenilgiyi kabul edip, çekilecek. Öğretmen tayininden, köy hizmetlerinin asfalt önceliğine, hastane hemşiresinin görev alanından, kent içindeki trafik düzenlemesine kadar her şeyi yapmaya kalkan, sonunda çuvallayıp sorunların altında boğulan merkezi yönetim, makro politikalar belirleme dışındaki günlük işleri, asli sahiplerine devredecek. Yetişmeye çalıştığımız gelişmiş ülkeler bu değişimi yıllar önce yaptılar. Yüzyıl boyunca tartışılmaz tabu sayılan “ULUS DEVLET MODELİNDE” kalkınmanın tüm insanlık için TEK TİP BİR MODELİ, gelişmenin TEK YOL HARİTASI olduğu sanılıyordu. Oysa gelinen noktada bu varsayımın doğru olmadığı, bizim gibi ülkelerin düştüğü durumla somut biçimde ortaya çıktı. Merkeziyetçi yönetim kalkınma ve gelişmeyi sağlayamadığı gibi, zengin, sağlıklı, mutlu toplumları da yaratamadı. Ve yine aynı yönetim tarzı, GELİŞMEKTE OLAN -Türkiye gibi-ülkelerin geçişi tamamlayıp, GELİŞMİŞ KONUMUNA sıçramalarını sağlayacak demokratik açılımı da sağlayamadı. Aksine merkezi yönetimde kontrolü elinde tutan bürokrasi, halkın kendi kendini yönetme talebini engelleyerek çıkarlarını toplumun gelişimine tercih etti. BİRİLERİNİN KÜÇÜK ÇIKAR HESAPLARI BÜYÜK TOPLUM DÖNÜŞÜMLERİNİN- TRANSFORMASYONUN- ÖNÜNE SET ÇEKTİ. Dünya 1960 lı yılların sonundan beri değişimi yaşıyor. Batı ülkeleri katılımcı demokrasi yolunda büyük mesafe kat ederken, TÜRKİYE NE YAZIK Kİ SINIFTA KALDI. Yetki devrinde cimriliğin ana nedeni, Merkezi idarenin bazı işleri yerel yönetimlere devrederken, aslında “İKTİDARIN DA BİR KISMINI” vermesidir. Bu ise “GÜÇ BENDE” diye haykıran “HE-MAN” lerin, güç kaybına yol açıyor ki, birilerinin EN GÜÇLÜ SİLAH SAYILAN İKTİDARI bırakmak işine gelmiyor. TÜRKİYE BAŞLAYAN SÜRECİ İSTESE DE ARTIK DURDURAMAZ. HATTA ERTELEYEMEZ. TÜRKİYE DEĞİŞMEK, ANKARA YETKİLERİNİN ÇOĞUNU, GERÇEK SAHİPLERİNE DEVRETMEK ZORUNDA. Yeni dünya düzeni değişmeyi talep ediyorsa, bugünkü konjoktörde hiçbir ülkenin karşı durma şansı yoktur. Küreselleşmeyle başlayan entegrasyon, ulusların kapılarını kapatarak dünyadan kendilerine izole etmesini olanaksız kılıyor. Direnmek doğumu daha sancılı kılmaktan başka işe yaramaz. Kamu yönetim reformu ve mahalli idareler yasası da statükonun direnme gücüne bağlı zaman diliminde çıkacaktır. İktidar gücü merkezden yerele geçerken, halkın ve bireylerden oluşan sivil kurumların duruşları, örgütlenme biçimleri, kaderlerine el koyma şanslarını nasıl kullanacakları soruları önem taşıyor. Uzun zamandır temsili demokrasinin tükenmekte olduğunu, onun yerini katılımcılığın alacağını söyleye geliyoruz. Bunu yeni dönemin örgütlenme biçimlerini tartışmak amacıyla yapıyoruz. Karşılamamız gereken çağın değerleri, alacağımız konumu belirleyecektir. YEREL YÖNETİMLERDE SÖZ SAHİBİ OLMANIN EN ETKİN YOLU, KENTLERİN GELECEĞİNE YÖNELİK PROJELERİN KULUÇKA DÖNEMİNDEN UYGULANMASINA KADAR HER AŞAMASINDA AKTİF ROL ALMAKTAN GEÇİYOR..” Eylül 2003’ te kaleme aldığım “Yerel yönetimler yasası, kaygılar…” başlıklı makalemin ikinci bölümü sonraki makalede… Abdullah Ayan
Dünya 1960 lı yılların sonundan beri değişimi yaşıyor. Batı ülkeleri katılımcı demokrasi yolunda büyük mesafe kat ederken, Türkiye ne yazık ki sınıfta kaldı.

2003 yılında Ankara AB ile müzakere sürecinin de zorlamasıyla tarihi bir yerel yönetim referandumuna hazırlanıyordu…

O heyecanla bundan tam 20 yıl önce yine bir Eylül ayında (26 Eylül 2003) eşiğine geldiğimiz, bir adım sonrasına geçebilsek, AB ile omuz omuza refaha yürüyeceğimizi umut ettiğimiz günlerde hayli uzun bir makale kaleme aldım…

20 yıl sonra okuyacak herkesin kaybedilen yıllara bakıp hüzünleneceği o makaleyi iktidarı muhalefetiyle umutları tüketen bugünün ikliminde bir kez daha yayınlayayım istedim…

“ Yerel yönetimler yasası, kaygılar…

Yerel Yönetim reform yasasında birileri sekter tutum takınmaz, her zaman üstlendikleri değişimin önüne takoz olma misyonunu sürdürmezlerse, bir mucize gerçekleşecek.

Bir yandan kamu yönetim reformu, öte yandan mahalli idareler yasasıyla Ankara’da toplanan çoğu yetki, il özel idareleriyle belediyelere devredilecek.

İldeki kütüphanenin temizliğinden, kentin çevre sorunlarına kadar her şeyi kontrol altında tutan merkezi idare yenilgiyi kabul edip, çekilecek.

Öğretmen tayininden, köy hizmetlerinin asfalt önceliğine, hastane hemşiresinin görev alanından, kent içindeki trafik düzenlemesine kadar her şeyi yapmaya kalkan, sonunda çuvallayıp sorunların altında boğulan merkezi yönetim, makro politikalar belirleme dışındaki günlük işleri, asli sahiplerine devredecek.

Yetişmeye çalıştığımız gelişmiş ülkeler bu değişimi yıllar önce yaptılar.

Yüzyıl boyunca tartışılmaz tabu sayılan “ULUS DEVLET MODELİNDE” kalkınmanın tüm insanlık için TEK TİP BİR MODELİ, gelişmenin TEK YOL HARİTASI olduğu sanılıyordu.

Oysa gelinen noktada bu varsayımın doğru olmadığı, bizim gibi ülkelerin düştüğü durumla somut biçimde ortaya çıktı.

Merkeziyetçi yönetim kalkınma ve gelişmeyi sağlayamadığı gibi, zengin, sağlıklı, mutlu toplumları da yaratamadı.

Ve yine aynı yönetim tarzı, GELİŞMEKTE OLAN - Türkiye gibi-ülkelerin geçişi tamamlayıp, GELİŞMİŞ KONUMUNA sıçramalarını sağlayacak demokratik açılımı da sağlayamadı.

Aksine merkezi yönetimde kontrolü elinde tutan bürokrasi, halkın kendi kendini yönetme talebini engelleyerek çıkarlarını toplumun gelişimine tercih etti.

BİRİLERİNİN KÜÇÜK ÇIKAR HESAPLARI BÜYÜK TOPLUM DÖNÜŞÜMLERİNİN- TRANSFORMASYONUN- ÖNÜNE SET ÇEKTİ.

Dünya 1960 lı yılların sonundan beri değişimi yaşıyor. Batı ülkeleri katılımcı demokrasi yolunda büyük mesafe kat ederken, TÜRKİYE NE YAZIK Kİ SINIFTA KALDI.

Yetki devrinde cimriliğin ana nedeni, Merkezi idarenin bazı işleri yerel yönetimlere devrederken, aslında “İKTİDARIN DA BİR KISMINI” vermesidir.

Bu ise “GÜÇ BENDE” diye haykıran “HE-MAN” lerin, güç kaybına yol açıyor ki, birilerinin EN GÜÇLÜ SİLAH SAYILAN İKTİDARI bırakmak işine gelmiyor.

TÜRKİYE BAŞLAYAN SÜRECİ İSTESE DE ARTIK DURDURAMAZ. HATTA ERTELEYEMEZ. TÜRKİYE DEĞİŞMEK, ANKARA YETKİLERİNİN ÇOĞUNU, GERÇEK SAHİPLERİNE DEVRETMEK ZORUNDA.

Yeni dünya düzeni değişmeyi talep ediyorsa, bugünkü konjoktörde hiçbir ülkenin karşı durma şansı yoktur.

Küreselleşmeyle başlayan entegrasyon, ulusların kapılarını kapatarak dünyadan kendilerine izole etmesini olanaksız kılıyor.

Direnmek doğumu daha sancılı kılmaktan başka işe yaramaz. Kamu yönetim reformu ve mahalli idareler yasası da statükonun direnme gücüne bağlı zaman diliminde çıkacaktır.

İktidar gücü merkezden yerele geçerken, halkın ve bireylerden oluşan sivil kurumların duruşları, örgütlenme biçimleri, kaderlerine el koyma şanslarını nasıl kullanacakları soruları önem taşıyor.

Uzun zamandır temsili demokrasinin tükenmekte olduğunu, onun yerini katılımcılığın alacağını söyleye geliyoruz. Bunu yeni dönemin örgütlenme biçimlerini tartışmak amacıyla yapıyoruz.

Karşılamamız gereken çağın değerleri, alacağımız konumu belirleyecektir.

YEREL YÖNETİMLERDE SÖZ SAHİBİ OLMANIN EN ETKİN YOLU, KENTLERİN GELECEĞİNE YÖNELİK PROJELERİN KULUÇKA DÖNEMİNDEN UYGULANMASINA KADAR HER AŞAMASINDA AKTİF ROL ALMAKTAN GEÇİYOR..”

Eylül 2003’ te kaleme aldığım “Yerel yönetimler yasası, kaygılar…” başlıklı makalemin ikinci bölümü sonraki makalede…

Abdullah Ayan

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.