Yazı dizisinin önceki bölümlerinde Mersin’ e liman yapılması hakkında kurulmakta olan genç Türkiye Cumhuriyeti’ nin bakışını yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki tartışmaları, Meclise sevk edilen ve Mersin’ e Fransız Gronblad isimli şirket ile hükümet adına Nafia Vekaleti ile imzalanan sözleşmeyi esas alan kanun tasarısı ışığındaki müzakereleri ele almıştım…
100 yıllık Cumhuriyet dönemi boyunca ilk ve muhtemelen son kez Mersin’ in TBMM’ de bu denli adının geçtiği, konumunun ve stratejik öneminin böylesine kapsamlı ele alındığı 14 Nisan 1924 günkü genel kurulun, bir gün boyu sürecek görüşme tutanaklarına baktığımızda;
Özet olarak limanın yapılmasına tek bir milletvekilinin karşı çıkmadığını ancak temelde iki modelin masaya yatırıldığına ve kapsamlı biçimde tartışıldığına tanık oluyoruz…
Nafıa Encümeni hükümetin kıt kaynakları nedeniyle finansman sağlayabilecek işi bilen bir yabancı kuruluşun liman yapımını üstlenmesini savunurken, Muvazenei Maliye Encümeni projenin devlet kaynaklarıyla ve hükümet eliyle gerçekleştirilmesini daha uygun bulmaktadır…
Aşağıda o 14 Nisan 1924 günü hayli zaman alan iki encümen raporu ve hükümetin imzaladığı sözleşme ile eklerinin görüşüldüğü oturumun sonuna doğru Milletvekillerinin kişisel görüşlerinin yer aldığı bölümü tüm detaylarıyla bulacaksınız…
Örneğin daha önceki Meclis oturumlarında İçel Milletvekili Niyazi Ramazanoğlu’ nun sürekli gündeme getirmeye çalışmasına rağmen liman yapımı ile ilgili görüşleri merak edilen Nafıa Vekâletinin görüşleri ilk kez somut biçimde dönemin Bakanı Süleyman Sırrı Bey tarafından açıklanır ve görülür ki, artık Nafıa bakışı da projenin hükümetçe yapılmasından yanadır. Bunun nedenlerini de aşağıda yer alan mütalaasında S.Sırrı Bey açık biçimde ifade etmektedir.
Reis — Buyurun Besim Bey, zatiâliniz söz istemiştiniz.
Besim Bey* (Mersin) — Efendiler!
Bendeniz Mersin'in ehemmiyeti mevkiiye ve iktisadiyesi (önemli konumu ve ekonomisi) hakkında Heyeti Celilerine karşı mâruzâtta bulunmayı zait (fazlalık, gereksiz) addederim. Çünkü bunun için refiki muhteremim Niyazi Bey daha evvelki celsede gerek ehemmiyeti siyasiyesinden ve gerekse ehemmiyeti mevkiiyesinden Heyeti Celilelerine kâfi derecede izahat vermişler ve mâruzâtta bulunmuşlardır.
Kezalik gerek Nafıa Encümeni, gerek Muvazenei Maliye Encümeni takdim ettikleri mazbatalarında Mersin'in ehemmiyeti mevkiiye ve iktisadiye ve siyasiyesini, müttefikan ve bertafsil (ayrıntılı) arz ve izah etmişlerdir. Binaenaleyh, ben deniz bu hususta söz söylemeyi zait addederim.
Yalnız Mersin'in bu güzel müstesna memleketin bir kusuru vardır ki bendeniz ondan bahsedeceğim. Bu dert; öteden beri Mersin'in reha bulmayan bir marazı deva na peziridir (çaresi olmayan hastalık). Limansızlık!..
Efendiler!
Mersin'in, bu güzel muhitin yegâne kusuru limanın olmamasıdır. Heyeti Celilenizden Mersin'e teşrif edenler veyahut işitip kitapta okuyanlar pek iyi bilirler ki Mersin; gayet açık ve limansız bir sahilde bulunuyor. Anadolu'nun en mühim bir mahreci iktisadisi olan bu yerin böyle limansız kalması, herhalde çok muzır ve atii iktisadimiz (ekonominin geleceği için) için çok zararlı bir şeydir. Mersin'in ehemmiyetine ve limansızlıktan çektiği müşkülâta binaen gerek Hükümeti münkarize (görevini tamamlayan, eski hükümet) zamanında ve gerekse bilâhare bunun için birçok teşebbüsatta bulunulmuştur.
Bilhassa Meşrutiyet zamanlarında Mersin'de liman yapılmak üzere söz verilmiş ve o vaktin Maliye nazırı olan Cavit Bey** ile Nafıa Nâzırı olan Cemal Paşa merhum bizzat Mersin'e liman yapmayı ve ilk temel taşını kendileri atmayı taahhüt etmiş olmalarına rağmen ahali buna uzun müddet intizardan başka bir neticeye vasıl olamamıştır. *
Efendiler! Mersin'in limansızlığı o kadar mühim dir ki, değil kış zamanında hatta yazın bile ufak bir fırtınadan veyahut yağmurdan dolayı deniz tuğyan (azgınlaşır) eder, bütün sevahilde ebniyeyi (kıyıdaki yapılar, binalar) minare boyu dalgalarıyla döver, içinde bulunan ufak tefek merakibi bahriye (deniz taşıtları) bazen kâmilen gark (batar) olur. Bütün emvali ticariye ve eşya zayi olur. Hatta nüfusça, hayvanca telefat vukua gelir. Bundan dolayı birçok vapurlar millerle uzak mesafede demir atmaya ve uzaktan tahmil ve tahliye muamelesi yapmaya ve aylarca uğraşmaya mecbur olurlar. Onun için bunun biran evvel kabul edilmesini ve ahalinin dört gözle beklediği limanın yapılmasını Heyeti Celilenizden rica ederim.
Ahmet Mahir Efendi ***(Kastamonu) — Kabul edeceğiz beyhude uğraşma!
Besim Bey (Devamla) — Bunun için Heyeti Celilenize iki mazbata takdim edilmiştir. Birisi Nafıa Encümeninden, birisi Muvazenei Maliye Encümenin den…
Nafıa Encümeninden gelen mazbatada Hükümetin bir Fransız şirketiyle akdettiği bir mukavele mucibince şirket tarafından yapılması deruhte edilen liman ve rıhtımların bir anonim Türk Şirketi halinde teşekkül edecek şirketle yapılmasına, Muvazenei Maliye Encümeninden gelen mazbata da Hükümet tarafından yapılmasına mütedairdir. Bendeniz vasıtalara bakmıyorum. Gayeyi düşünüyorum.
Mersinlilerin efkâr ve hissiyatına tercüman olarak Heyeti Celilelerinden şunu niyaz ederim ki;
Gerek Hükümet tarafından yapılsın, gerek şirket tarafından yapılsın, herhalde Mersin için yapılması zaruret halinde bulunan bu limanın yapılmasını ve birçok eşya ve emvali ticariyenin zarar ve ziyanına ve telef ve hasarına badi olan bu limansızlıktan Mersin'in kurtarılmasını çok rica ve istirham eylerim.
Maruzatım bundan ibarettir.
Reis— Efendim! Bundan evvel geçen müzakerede bazı rüfeka (arkadaşlar); Nafıa Vekilinin ve Maliye Vekilinin mütalâasını dinlemenin zarurî olduğunu beyan buyurmuşlardı. Maliye ve Nafıa vekilleri buradadır. Bu noktai nazardan Meclisi Âliyi tenvir buyuracak olurlarsa çok faydalı olur.
Nafıa Vekili Süleyman Sırrı Bey ****(İstanbul) — Efendim! Mersin limanı meselesini Nafıa Encümeni tetkik ederken Anadolu hattı, henüz şirket elinde olduğu için bunu da bir şirkete vermekte beis görmemiştik. Hâlbuki bilâhare Hükümet Anadolu hattını satın almaya karar verdi ve keza bunun bir ucu olan Haydarpaşa limanını da almaya karar verdi. Binaenaleyh Mersin limanını da Hükümetin satın alması lâzım gelir.
İkincisi; Mersin, Şark vilâyetlerimizin cenubuna müsadif olan (rastlayan) vilâyetlerin mahrecidir. Bu hat da zaten Hükümetin malıdır. Yani Bağdat hattı ile diğer bir hat, Mersin limanı bunların her ikisinin müntehasıdır. Binaenaleyh bu limanın başka bir elde bulunması pek o kadar tecviz edilemez. Onun için Mersin limanının Hükümet tarafından yapılmasını Hükümet de kabul etmiştir. Müsaade buyurursanız o tarzda yapalım. (Muvafık sesleri, alkışlar)
*Ahmet Besim Özek 1298 Tarsus doğumludur. İstanbul Hukuk Mektebinden 1911 pekiyi derece ile mezun olur. Adliye Bakanlığının sınavları başarıyla tamamlayarak 14 Kasım 1910’da Mersin Sancağı Bidayet Mahkemesi üyeliğine atanır. 1914’te Kilis Bidayet Mahkemesi Başkanlığına, 1919’da Gaziantep İstinaf Mahkemesi üyeliğine, 1920’de terfi ederek Birinci Sınıf Sulh Hâkimliğine getirilir. 1921’de Rumkale Bidayet hâkimliğinde 3 ay çalıştıktan sonra istifa ederek Gaziantep’te avukatlığa başlar. 1923’ te memleketi Mersin’ den Müdafaa-ı Hukuk adayı olarak Milletvekili seçilir. Mersin liman görüşmelerinin yapıldığı Nisan 1924 sonrası Kasım 1924’ te dönemin tek partisi Cumhuriyet Halk Fırkasından “faaliyetlerini daha serbest bir sahada gerçekleştirebilmek üzere” istifa eder.
İstifanın hemen ardından 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) nizamname ve programını İçişleri Bakanlığına, Trabzon mebusu Muhtar ile birlikte sunan isim de Besim beydir.
Böylelikle, Besim Bey, Cumhuriyet Dönemi ilk muhalefet partisinin kuruculuğu yanında sözcülüğünü de üstlenecektir. Muhalif duruşu nedeniyle gözler sürekli üzerinde olan Besim Özek 1926’ da Mustafa Kemal’e suikast davasında TCF’nin tutuklanan üyeleri arasında yer alır ve İzmir İstiklal Mahkemesinde görülen davada idamla yargılanırken beraat eder. Besim Özek milletvekilliğinden sonra politikayı bırakıp mesleğine döner. 1947’de Mersin Bölge Muhakemat Müdürlüğünden emekli olur ve 21 Ocak 1965’te hayata gözlerini yumar…
** Cavit Bey; Efsane maliyeci ve iktisatçı. 1910 yılında Mersin limanıyla ilgili ilk projeyi hazırlayan dönemin Nafıa Nazırı Hallaçyan’ ın ardından Mersin’ e gelir ve çok yakında yapımına başlanacak liman müjdesini verirken “temele ilk harcı kendisinin koyacağını” söyler. Konuya oldukça geniş biçimde “Mersin dedikleri bir limandı aslında” kitabımda yer vermiştim. İlgilenenler oradan yararlanabilir…
*** Ahmet Mahir Efendi Kastamonu Milletvekili, kendisi de Besim Özek gibi hukukçudur, İstinaf mahkemelerinde başkanlık yapmış ve 2. Dönem milletvekili iken 1925’ te vefat etmiştir. Vefatından sonra aile Ballı soyadı ile anılacaktır..
**** Süleyman Sırrı bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi ve Mühendislik mektebi (İTÜ) öğretim üyeliği yapan Süleyman Sırrı Türk su Mühendisliğinin öncüsü kabul edilir. Annesi Mustafa Kemal’ in annesi Zübeyde Hanımın kuzenidir. Konya sulama projesinin mimarlarındandır. Bayındırlık Bakanlığı döneminde pek çok demiryolu yapımına başlanmıştır. ‘Demirağlarla ördük anayurdu dört baştan’ deyimi kendisine aittir. Tıpkı Ahmet Mahir Efendi gibi 1925’ te vefat eden S. Sırrı bey’ in ailesi ölümünden sonra Aral soyadını alacaktır.