Günlerdir Kâbil havaalanındaki trajik görüntülere baktıkça 1975 Nisan ayındaki Saygon havaalanı ve ABD’ nin Vietnam’ dan çekilirken geriye bıraktığı travmatik öyküler geliyor gözlerimin önüne…
Afganistan’ da mevcut rejimin yıkılmasıyla ortaya çıkan yeni durum, her ne kadar ABD kamuoyunu Vietnam kadar etkilemese de, ABD’ ye bel bağlayan Taliban dışındaki Afgan halkı için çok daha yıkıcı sonuçlara yol açması kaçınılmaz…
Yeni durumun Afganistan ile sınırlı kalacağını beklemek te en hafif deyimle safdillikle tanımlanabilir.
20 yıl her türlü desteği verdiği, eğitip donattığı orduyla beslenen bir rejimin bir gün içinde yıkılması sadece Afganistan’ ın kaosa sürüklenmesiyle sona ermeyecek.
Aksine, son günlerde Biden yönetiminin dillendirdiği Irak’ tan çekilme kararını ve o çekilmenin bir yansıması olarak Suriye’ yi, özellikle de Suriye Kürtlerini derinden etkilemesi nedeniyle önümüzdeki günlerde Çin seddinden Avrupa’ ya kadar uzanan geniş coğrafyada kartların yeniden karılıp dağıtıldığı yepyeni bir döneme hazırlıklı olmak gerekiyor..
ABD’ nin dünyanın en zengin ve verimli petrol yataklarına sahip Irak’ tan çekilmesi elbette yoksul Afganistan’ ı ardına bakmadan terk etmesiyle benzer sahnelere yol açmayabilir..
Ancak unutulmamalı, Obama döneminde başlayıp Trump ile yükselen ve Biden yönetiminin de sürdürmesi kaçınılmaz, Çin odaklı yeni stratejinin adımlarından biri olarak düne kadar küresel jandarmalık görevini üstlenen ABD’ nin, Ortadoğu’ daki yüklerini hafifletmesi başta bölge halkları olmak üzere tüm dünya dengelerini değiştirme potansiyeline sahip…
Örneğin Irak’ tan çekilme hamlesinin Suriye’ yi de kapsaması halinde –ki bu alandaki müzakerelerin Rusya ile ABD arasında aylardır sürdürüldüğü sır değil- ortaya çıkacak yeni tablo nasıl oluşacak?
Bugüne kadar ABD’ ye güvenip, Esad rejimiyle pazarlıklarda çıtayı hayli yukarılarda tutan Suriye’ deki Kürtler ne yapacak?
Rusya’ nın son zamanlarda daha da yüksek perdeden dillendirdiği ‘rejimle uzlaşın, yoksa kazanımları da kaybedersiniz’ uyarılarını bugün çok ta ciddiye almayan Kürtler, ABD’ nin Afganistan benzeri bir çekilmeyi gerçekleştirirse mevcut pazarlık gücünü sürdürebilecek mi?
Soruların yanıtını Rusya dış politikasının en önemli aktörü ve stratejik hamlelerin kurucusu Dış İşleri Bakanı Lavrov aslında Afganistan’ da gerçekleşen ABD ricatından önce şu sözlerle vermiş ve Kürtlere aba altından sopayı göstermişti:
"Kürt örgütleriyle temas halindeyiz.
ABD’ den bağımsız olmalı ve tüm sorunları merkezi hükümetle ele almakla ilgilenmeliler.
Başkan Trump, tüm birliklerin Suriye'den ayrılacağını duyurduğunda, Kürt liderler hemen Şam'la köprüleri kurmaları için bizden yardım istemeye başladı.
Birkaç gün sonra Washington fikrini değiştirdi ve kalacaklarını söyledi.
Bunun ardından Kürt meslektaşlarımız görüşmelerimize ilgilerini kaybetti. Amerikalıların kendileri için her şeye yeniden karar vereceğini düşündüler.
Müzakereleri teşvik etmeye hazırız ancak tarafların tutumlarında tutarlılık olmalı. Amerikalıların açıkça ayrılıkçılığa teşvik ettiği birçok Suriyeli Kürt grup var. Umuyorum ki Şam'la normal ilişkiler arayan Kürtler bu oyunların kışkırtıcı doğasını ve büyük tehlikesini anlar."
ABD’ nin 20 yıldır her alanda etkin olduğu Afganistan’ ı dahi, düne kadar dünya için potansiyel tehdit gördüğü Taliban gibi bir örgüte terk ederken, zaten sınırlı bir alanı kontrol ettiği Suriye’ deki etkinlik alanını Rusya ağırlıklı mevcut rejime bırakması artık hiç kimse için sürpriz sayılmamalı…
ABD’ nin askeri varlığıyla Türkiye ve Suriye Kürtleri arasında tampon görevini bırakması başlangıçta Türkiye’ deki mevcut iktidarı ve sürdürülen politika yapıcılarını ziyadesiyle memnun edebilir ancak derinlemesine bakıldığında çok daha ciddi riskler de barındırdığı da gözden uzak tutulmamalı..
Kürtlerle uzlaşan ve yanına alan bir rejim şüphesiz artık tüm gücünü yıllardır uyutulan İdlib’ e yöneltecektir.
Kimisine göre bir kimisine göre üç milyon her türden radikal İslamcının yer aldığı ve deyim yerindeyse hapsedildiği İdlib’ e yönelik ciddi operasyonlar zaten mevcut mültecilerle baş edemeyen Türkiye için tarihte görülmemiş yeni baş ağrılarına gebe potansiyele sahip…
Görüldüğü gibi ABD’ nin Afganistan’ da gerçekleştirdiği ve Irak’ta hazırlandığı ‘eski dünya düzeninin jandarmalığını bırakıp’ tüm gücünü Çin’ e yöneltme stratejisi küresel dengeleri değiştirme anlamında domino etkisi yaratacak…
ABD bu hamleleri yaparken farklı dinamikleriyle ortaya çıkan yeni ve ekonomi ağırlıklı soğuk savaşın karşı cephesindeki Çin nasıl bir strateji izliyor?
ABD’ nin yıllar önce güçlü desteğini çektiği Pakistan’ da ağırlığını arttıran ve ardından dünya tarihinin ekonomik anlamda en büyük iş birliği anlaşmalarını İran ile sürdüreceği anlaşılan Çin, Afganistan’ da daha tablo tam netleşmemişken Taliban yönetimine sıcak destek mesajlarıyla hangi hamlelere hazırlanıyor?
2013 sonunda Çin Başkanı Xi Cinping ‘ in dünyaya duyurduğu ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinin Afganistan’ da ortaya çıkan yeni durum ve iş başına gelecek Taliban ile nasıl bir değişim potansiyeline sahip olduğunu başka bir makalede ele alacağım