Yıllar önce noktayı koyduğum Akkuyu Nükleer Güç Santrali hakkındaki makalelere, taşeron şirketin Türk ortağının devre dışı bırakılması ardından başlayan tartışmalardaki kafa karışıklığına bir nebze yararı olur diye yeni bir takım makalelerle katkı vermeye çalıştım…
Bu son makalede tüm gözlemlerinden yola çıkıp, TBMM’ den geçen ve her kurumun en küçük virgülüne kadar uyması gereken anlaşmaya karşı bugüne kadar tanık olduğumuz uygulamaları ve projenin bundan sonraki süreçlerine ilişkin öngörülerle konuya yeni ve radikal bir gelişme olmadıkça burada ara vermek istiyorum…
12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanan anlaşma, 15 Temmuz 2010 tarihinde Mecliste kanunla kabul edilir ve 6 Ekim 2010 günü Resmi Gazetede Milletlerarası Andlaşma olarak yayınlanıp başta tahkim olmak üzere her açıdan Uluslararası nitelik kazanır…
Demek ki, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu andlaşmaya temel teşkil eden ‘anlaşmayı esas alacak ve anlaşma hükümlerine uygun hareket edecektir…
Teorik olarak durum bu, kakofoniye savrulmadan pratikte sürecin nasıl geliştiğine bakalım:
Örneğin projenin uygulanmasıyla ilgili 6. Maddenin 3. Bendine göre NGS inşası için genel yüklenici, JSC "Atomstroyexport" (ASE) olacaktır.
Tartışılmaz netlikteki hükme rağmen genel yüklenici bir başka ifadeyle ana müteahhit Atomstroyexport şirketi mi oluyor?
Aslında Atomstroyexport, Akkuyu NGS A.Ş.’ nin kurulduğu günden itibaren beş ortağından biri..
Ve kuruluş sırasında %33,33 ile en büyük paya sahip şirket Rusatom’ un kurulduktan hemen sonra Akkuyu’ da ipleri ele almasıyla birlikte hisselerinin %90’ ını devrediyor ve yapım işinin TBMM’ den geçen anlaşmayla kendisine verilmesi hüküm altına alınmış olmasına rağmen bu yükümlülüğü yerine getirmiyor..
Oysa referanslarına bakıldığında Atomstroyexport A.Ş.’ nin, nükleer enerji alanında yarım asırlık tecrübe ve birikimine sahip olduğu, Doğu Avrupa’da ve Finlandiya’da 30 civarında NGS güç ünitesinin inşaatına katıldığı görülüyor…
Çin’deki ‘TianwanNGS’ de olduğu gibi yeni nesil referans güç ünitelerine sahip ve ; İran, Hindistan, Bulgaristan, Slovakya, Çekya’da çalışmalarını sürdürüyor…
Türkiye’ de ise inşaat işi Titan 2 isimli Rus şirketiyle İC İçtaş ortaklığında götürülürken, Temmuz 2022’ de tanık olduğumuz üzere İçtaş’ ın devre dışı bırakılması ve Titan 2’ nin tümüyle sahip olduğu Mersin’ de kurduğu TSM isimli şirkete geçti…
İleride olası iktidar değişikliğinde andlaşma ve ekindeki anlaşma hükümleri yeniden gündeme gelir mi? Gelirse tartışmalar ne yöne evrilir soruları bugünün değil gelecekte yanıt aranacak sorular bunlar…
Bundan çok daha önemli ve önümüzdeki dönem asıl tartışma konuları Türkiye ile Rusya’ nın inişli çıkışlı son dönem ilişkilerinin yansıması olarak ta görülmesi gereken Akkuyu NGS AŞ’ ye ve projeye tanınan, imtiyaz olarak ta tanımlanabilecek ayrıcalıklar, teşvikler…
Örneğin, anlaşma imzalandığında o günlerdeki dünya fiyatlarının çok üzerinde alım garantisi verilerek yeterince avantaj tanınan sermayesinin tamamı Rusya’ ya ait Akkuyu NGS’ ye 15 Temmuz darbe girişimi ardından gelişen ilişkilere uyumlu biçimde verilen süper teşvikler…
9 Ağustos 2016 günü Rusya ziyaretinde Erdoğan; "Akkuyu projesiyle ilgili buranın stratejik yatırım haline getirilmesi konusuydu. Bu karar alınacak ve Akkuyu stratejik yatırım konusu içerisinde yerini alacaktır"
Erdoğan’ ın söz ettiği o teşviklerle ilgili karar 17 Kasım 2017'de Resmi Gazete'de yayınlanan teşvik belgesiyle“yatırım için harcanacak 76 milyar TL KDV'den, 4 milyar 508 milyon 259 bin 804 ABD Doları da gümrük vergisinden muaf tutuluyor, santralin yer aldığı deniz kıyısını da kapsayan saha” yer tahsisi anlamında Akkuyu NGS AŞ’ ye tahsis ediliyordu…
Örneğin anlaşmada yer almamasına karşın tümüyle Rusya’ ya Akkuyu NGS gibi bir şirkete deniz kıyısında liman kurma işletme, depolama ve benzeri her türlü deniz lojistik üssü kurulmasına olanak tanınması…
2019’ da Akkuyu NGS AŞ’ nin kuruluş sözleşmesine eklediği bu faaliyetler 2010 yılındaki anlaşmada yer almıyordu…
Ve bu imtiyazdan farksız anlaşmayı temel alan Milletlerarası Andlaşmaya aykırı liman tahsisi ileride bir gün normalleşen Türkiye’ de mutlaka tartışılacaktır…
Tartışılacaktır çünkü yine TBMM’ de onaylanan anlaşmanın arazi tahsisini düzenleyen 7. Maddesine göre “Türk Tarafı, santralin kurulacağı sahayı Proje şirketine (Akkuyu NGS) tahsis eder ancak Proje ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan, özel mülkiyete konu diğer tüm arazilerin kamulaştırılması hususunda kolaylık sağlayacağını “deklare ediyor.
Bunun dışında Proje Şirketi, gerek duyduğu takdirde ilave arazi için Orman Fonu'na gerekli ödemeleri yapmakla yükümlü gibi hükümler de yer alıyor 7. Maddede…
Akkuyu NGS özel mülkiyete konu bir arazi sorunuyla karşılaştı mı? Karşılaştıysa herhangi bir kamulaştırma söz konusu oldu mu?
Tahsis edilen saha sınırlarına girmeyen orman kapsamında herhangi bir arazi söz konusu oldu mu?
Olduysa Orman Fonu’ na her hangi bir ödeme yapıldı mı?
Bugün için Bilgi Edinme Kanunu dahil hangi yönteme başvurursak vuralım, yanıtsız kalacak pek çok soru…
Umarım bir gün ülkede iklim değişir de merak ettiğimiz tüm soruların yanıtını alma şansımız olur…