Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Asgari ücret ve seçimlerle bağı..

Durmadan değişen gündem, beklentilerden etkilenen öncelikler olsa da, Türkiye her yıl bu günlerde değişmez bir tartışmanın içinde bulur kendini.. Temeli asgari ücrete dayanan ve kapsadığı kesim itibariyle de milyonlarca çalışanın nefesini tutarak beklediği bir tartışma bu.. Üstelik yalnızca asgari ücretlileri değil, farklı ücret alanları da etkileyen, iş verenlerin zam yaparken uyguladığı artış oranlarını da belirleyen, kısaca tüm çalışanların hayatında çok önemli bir yere de sahip olan ve son sözü işçiyle patronun değil ülkeyi yöneten hükümetlerin söylediği bir olgudan söz ediyoruz.. Noktayı iktidarlar koyunca, kendisine uygun ücretle geçinmek zorunda kalan çalışan ve ailesinin beklentisi de, verilecek  ücretin insanca bir yaşamın gerektirdiği asgari harcamaları karşılamasından öte geçmez.. Aslında bu konuda evrensel bir tanım, tüm ülkelerin uyması gereken temel bir kural var.. O kural da ülke olarak kabul ettiğimiz Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde yorum gerektirmeyecek kadar açık bir ifadeyle dile getiriliyor.. Beyannamenin 23. maddesine göre "istihdamda bulunan herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli, adil ve elverişli bir ücret alma hakkı" var… Sadece bu da değil.. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Sosyal Şartı da "tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli ve adil bir ücret alma hakkı” nı taahhüt altına alıyor.. Bu ücret ABD, Almanya ve pek çok gelişmiş ülkede saat başı ücret olarak belirlenirken,Türkiye gibi kimi ülkelerde ise aylık olarak açıklanıyor.. İster aylık, ister saatlik olsun belirlenen bu ücretin altında hiç kimsenin çalıştırılmaması anlamına da geliyor Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde çizilen 'çalışan herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli ve adil ücret' alması.. Türkiye açısından asgari ücreti önemli kılan çok önemli bir faktör daha var: Gelişmiş ülkelerde asgari ücret genel istihdamın içinde çok az bir paya sahip.. Örneğin AB ülkelerinin çoğunda çalışanların 10' un altında kalan bir kesimi asgari ücret alırken Türkiye' de oran 40'lar civarında. Üstelik bu oran 10 ve üstü işçi çalıştıran iş yerlerini kapsamakta ve devasa boyutlardaki kayıt dışı faaliyet gösteren işletmelerdeki neredeyse tüm çalışanların asgari ve altı ücret aldığı düşünülürse 50' lerin üzerinde olması kaçınılmaz… Peki, ' herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli, adil ve elverişli ücreti' ne olmalı ve Türkiye' de nasıl belirleniyor? Çalışma hayatını hatta üretim maliyetlerine etkileri nedeniyle her sektörü etkileyen asgari ücret işçi sendikaları, işveren örgütleri ve kamudan temsilcilerden oluşan bir komisyon eliyle her yıl Aralık ayında belirleniyor. Genelde de işçi talepleriyle işveren teklifleri uyuşmadığı için kamu adına iktidar bir orta yol uzlaştırıcılığıyla bir yıla damgasını vuracak ücreti ilan ediyor. Resmi yönetmeliğe göre komisyon "ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurarak ücret belirler" dense de, bir yıl boyu ortaya çıkan enflasyon oranları bir yıl sonrasının asgari ücretinin belirlenmesinde en önemli kriter.. Öyle ya, sendikalar ağırlığını yitirmiş, toplu sözleşme olanakları kalmamış, grev hakkı tarihe karışmış.. Bu durumda ücretleri enflasyona kurban etmeden en azından olanı yitirmeden koruma dışında fazla da seçenek kalmıyor.. Zaten ülkeyi yönetenlerin on yıllardır tek söylemi; "dar gelirliyi enflasyona ezdirmemek" Asgari ücretlinin aldığı paranın enflasyonla buharlaşmaması ve ülkenin yarattığı yıllık hasıladan hak ettiği payı alması için bir iki veriye bakmak gerekiyor.. Örneğin 1969-2015 arası 45 yıl içinde Türkiye' nin enflasyondan arındırılmış kişi başına düşen milli geliri 1,5 kat artarken, asgari ücretteki artış 0,5' de kalmış.. Bir başka ifadeyle 1969' da 100 olan milli gelir 250' ye çıkarken asgari ücret 150.. Anlamı basit: Ülke ekonomisi her vatandaşının cebindekini 1,5 kat arttıracak kadar büyümesine rağmen 45 yıl sonunda asgari ücretli reel olarak sadece 50 fazlasını alabilmiş.. AKP' nin ülkeyi yönettiği 18 yılda asgari ücretlinin artık kimsenin pek te inanmadığı enflasyona karşı eline geçen ücrete gelince: 2006, 2008, 2011 ve 2016 yıllarında asgari ücret resmi enflasyonun bile altında kalırken diğer yıllarda üstünde zamlanmış.. Özellikle kritik seçim yıllarında zam oranları enflasyonun hayli üstünde artarken, diğer yıllarda ya altında ya da enflasyona yakın ücret belirlenmesi aslında şaşırtıcı değil.. Örneğin 2015' te enflasyon 8,8 iken asgari ücret zammı 30.. 2016' da ise enflasyon 8,53 olurken zam 7,92' de kalmış.. 2018' de enflasyon 20,3 ve zam 26,5… Dar gelirli penceresinden bakacak olursak bugünlerde açıklanacak asgari ücret zammı, genel enflasyondan çok bugün mutfağı yakan gıda enflasyonuna göre belirlenmediği sürece hiçbir yaraya merhem olmaz.. Aralık 2020'de açıklanan TUİK verilerine göre 2020 Kasım ayında 2019 Kasım' ına göre TUFE 14 artarken, gıda enflasyonu 21.. Bakalım komisyon 2021 asgari ücretini kaç TL olarak ilan edecek? 2013' te 451, 2015' te 454 dolara tekabül eden asgari ücret bugün artık 300 dolara gerilemiş durumda. Yapılacak zam 14' lük TÜFE bir yana 21' lik gıda enflasyonuna göre belirlense bile 2015 seviyelerini görmek artık hayal.. Açıklanacak asgari ücret bu oranların üzerinde olursa bu yeni bir seçimin ön habercisi olarak okunmalı diye düşünüyorum.. İzleyip görelim… *Yıllar itibariyle TÜFE ve asgari ücret zamları         2005 7,72 8,7   2006 9,65 8,1   2007 8,39 19.8 Genel seçim 2008 10,06 9   2009 6,53 9,5 Yerel seçim 2010 6,74 9,7 referandum 2011 10,45 11,8 Genel seçim 2014 8,17 12,2 Yerel seçim 2015 8,81 33,5 2 genel seçim 2016 8,53 7,9 - 2017 11,92 14,2 referandum 2018 20,3 26,1 Genel seçim 2019 11,84 15 Yerel seçim 2020 ? ? ??
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2020 - Pazar

Asgari ücret ve seçimlerle bağı..

Durmadan değişen gündem, beklentilerden etkilenen öncelikler olsa da, Türkiye her yıl bu günlerde değişmez bir tartışmanın içinde bulur kendini..

Temeli asgari ücrete dayanan ve kapsadığı kesim itibariyle de milyonlarca çalışanın nefesini tutarak beklediği bir tartışma bu..

Üstelik yalnızca asgari ücretlileri değil, farklı ücret alanları da etkileyen, iş verenlerin zam yaparken uyguladığı artış oranlarını da belirleyen, kısaca tüm çalışanların hayatında çok önemli bir yere de sahip olan ve son sözü işçiyle patronun değil ülkeyi yöneten hükümetlerin söylediği bir olgudan söz ediyoruz..

Noktayı iktidarlar koyunca, kendisine uygun ücretle geçinmek zorunda kalan çalışan ve ailesinin beklentisi de, verilecek  ücretin insanca bir yaşamın gerektirdiği asgari harcamaları karşılamasından öte geçmez..

Aslında bu konuda evrensel bir tanım, tüm ülkelerin uyması gereken temel bir kural var..

O kural da ülke olarak kabul ettiğimiz Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde yorum gerektirmeyecek kadar açık bir ifadeyle dile getiriliyor..

Beyannamenin 23. maddesine göre "istihdamda bulunan herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli, adil ve elverişli bir ücret alma hakkı" var…

Sadece bu da değil.. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Sosyal Şartı da "tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli ve adil bir ücret alma hakkı” nı taahhüt altına alıyor..

Bu ücret ABD, Almanya ve pek çok gelişmiş ülkede saat başı ücret olarak belirlenirken,Türkiye gibi kimi ülkelerde ise aylık olarak açıklanıyor..

İster aylık, ister saatlik olsun belirlenen bu ücretin altında hiç kimsenin çalıştırılmaması anlamına da geliyor Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde çizilen 'çalışan herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli ve adil ücret' alması..

Türkiye açısından asgari ücreti önemli kılan çok önemli bir faktör daha var: Gelişmiş ülkelerde asgari ücret genel istihdamın içinde çok az bir paya sahip..

Örneğin AB ülkelerinin çoğunda çalışanların 10' un altında kalan bir kesimi asgari ücret alırken Türkiye' de oran 40'lar civarında.

Üstelik bu oran 10 ve üstü işçi çalıştıran iş yerlerini kapsamakta ve devasa boyutlardaki kayıt dışı faaliyet gösteren işletmelerdeki neredeyse tüm çalışanların asgari ve altı ücret aldığı düşünülürse 50' lerin üzerinde olması kaçınılmaz…

Peki, ' herkesin kendine ve ailesine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli, adil ve elverişli ücreti' ne olmalı ve Türkiye' de nasıl belirleniyor?

Çalışma hayatını hatta üretim maliyetlerine etkileri nedeniyle her sektörü etkileyen asgari ücret işçi sendikaları, işveren örgütleri ve kamudan temsilcilerden oluşan bir komisyon eliyle her yıl Aralık ayında belirleniyor. Genelde de işçi talepleriyle işveren teklifleri uyuşmadığı için kamu adına iktidar bir orta yol uzlaştırıcılığıyla bir yıla damgasını vuracak ücreti ilan ediyor.

Resmi yönetmeliğe göre komisyon "ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurarak ücret belirler" dense de, bir yıl boyu ortaya çıkan enflasyon oranları bir yıl sonrasının asgari ücretinin belirlenmesinde en önemli kriter..

Öyle ya, sendikalar ağırlığını yitirmiş, toplu sözleşme olanakları kalmamış, grev hakkı tarihe karışmış.. Bu durumda ücretleri enflasyona kurban etmeden en azından olanı yitirmeden koruma dışında fazla da seçenek kalmıyor..

Zaten ülkeyi yönetenlerin on yıllardır tek söylemi; "dar gelirliyi enflasyona ezdirmemek"

Asgari ücretlinin aldığı paranın enflasyonla buharlaşmaması ve ülkenin yarattığı yıllık hasıladan hak ettiği payı alması için bir iki veriye bakmak gerekiyor..

Örneğin 1969-2015 arası 45 yıl içinde Türkiye' nin enflasyondan arındırılmış kişi başına düşen milli geliri 1,5 kat artarken, asgari ücretteki artış 0,5' de kalmış.. Bir başka ifadeyle 1969' da 100 olan milli gelir 250' ye çıkarken asgari ücret 150..

Anlamı basit: Ülke ekonomisi her vatandaşının cebindekini 1,5 kat arttıracak kadar büyümesine rağmen 45 yıl sonunda asgari ücretli reel olarak sadece 50 fazlasını alabilmiş..

AKP' nin ülkeyi yönettiği 18 yılda asgari ücretlinin artık kimsenin pek te inanmadığı enflasyona karşı eline geçen ücrete gelince:

2006, 2008, 2011 ve 2016 yıllarında asgari ücret resmi enflasyonun bile altında kalırken diğer yıllarda üstünde zamlanmış.. Özellikle kritik seçim yıllarında zam oranları enflasyonun hayli üstünde artarken, diğer yıllarda ya altında ya da enflasyona yakın ücret belirlenmesi aslında şaşırtıcı değil..

Örneğin 2015' te enflasyon 8,8 iken asgari ücret zammı 30..

2016' da ise enflasyon 8,53 olurken zam 7,92' de kalmış..

2018' de enflasyon 20,3 ve zam 26,5…

Dar gelirli penceresinden bakacak olursak bugünlerde açıklanacak asgari ücret zammı, genel enflasyondan çok bugün mutfağı yakan gıda enflasyonuna göre belirlenmediği sürece hiçbir yaraya merhem olmaz..

Aralık 2020'de açıklanan TUİK verilerine göre 2020 Kasım ayında 2019 Kasım' ına göre TUFE 14 artarken, gıda enflasyonu 21..

Bakalım komisyon 2021 asgari ücretini kaç TL olarak ilan edecek?

2013' te 451, 2015' te 454 dolara tekabül eden asgari ücret bugün artık 300 dolara gerilemiş durumda.

Yapılacak zam 14' lük TÜFE bir yana 21' lik gıda enflasyonuna göre belirlense bile 2015 seviyelerini görmek artık hayal..

Açıklanacak asgari ücret bu oranların üzerinde olursa bu yeni bir seçimin ön habercisi olarak okunmalı diye düşünüyorum..

İzleyip görelim…

*Yıllar itibariyle TÜFE ve asgari ücret zamları

 

 

 

 

2005

7,72

8,7

 

2006

9,65

8,1

 

2007

8,39

19.8

Genel seçim

2008

10,06

9

 

2009

6,53

9,5

Yerel seçim

2010

6,74

9,7

referandum

2011

10,45

11,8

Genel seçim

2014

8,17

12,2

Yerel seçim

2015

8,81

33,5

2 genel seçim

2016

8,53

7,9

-

2017

11,92

14,2

referandum

2018

20,3

26,1

Genel seçim

2019

11,84

15

Yerel seçim

2020

?

?

??

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.