Belediye şirketleri kaosun eşiğinde derken altından kalkılamaz borçlardan, o borçlar nedeniyle gittikçe artan faiz yüklerinden, Belediyelerce kaynak aktarılmasa büyük kısmının iflasla karşı karşıya kalacağından söz etmiyorum..
O tehlike dün de vardı, faizler bugünkü gibi yüksek seyrederse önümüzdeki günlerde büyüyerek devam edecek..
Üzerinde konuşmamız gereken konu daha farklı ve şirketlerin yönetilmesi anlamında gerçekten kaosa yol açacak türden..
Neoliberal politikaların hayatımızın her alanına girmeye başladığı 80' li yıllarda Belediyelerin de gidişattan etkilenmesi kaçınılmazdı, öyle de oldu.
İngiltere' den Türkiye' ye varıncaya kadar liberal ekonominin geçerli olduğu ülkelerde o güne kadar yerel yönetimler eliyle yürütülen çoğu faaliyet 'bürokrasiyi azaltmak ve daha hızlı iş yapmak' gerekçesiyle yine belediyeler öncülüğünde kurulan paralel şirketlere aktarılmaya başlandı.
Örneğin İstanbul'da IETT varken 1987' de Ulaşım A.Ş.' nin kurulması gibi..
Belediye kuruluşlarına oranla gözlerden ırak, yasal anlamda engel olmamasına rağmen Sayıştay' ın da çoğu zaman ilgisine mazhar! olmayan şirketler Özal' ın ANAP' ı döneminde hızla kurulmaya ve kısa zamanda tüm Belediyelerde boy göstermeye başladı.
İstanbul BŞ' in bugün konuttan peyzaja, enerjiden ulaşıma, spordan kültüre 30 civarında şirketi var..
Başlangıçta belediye çatısı altında ve belediye başkanlarıyla çekirdek ekibinin oluşturduğu yönetim kurullarıyla sahneye çıkan şirketler zaman içinde holdinglere benzer kuruluşlara dönüştü.
KİPTAŞ, İGDAŞ, BELTUR ve benzeri onlarca kuruluş 1984' te İstanbul Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulduktan sonra ortaya çıkmaya, ardından hızla yayılıp büyümeye başladı.
Örneğin o yıllara kadar İETT (İstanbul Elektrik, Tramvay, Tünel) bünyesinde yer alan Havagazı dağıtımının hayatımıza giren doğal gazın yaygınlaşmasıyla 1987' de İGDAŞ isimli şirketin bünyesine aktarılması gibi..*
Sistem 1987' den 2019 yerel seçimlerine kadar sorunsuz işlerken ve belediye şirketlerinin yönetimini Belediye tüzel kişiliğini temsil eden BŞ başkanları belirlerken, seçimlerde İstanbul, Ankara gibi büyükşehirleri kaybeden iktidar o güne kadar kimselerin hayal edemediği küçük! bir düzenlemeye girişti..
2019 Mayıs ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü 'Belediye Şirketlerinin genel kurullarında belediye ve bağlı şirketleri temsil edecek kişilerin belediye başkanlarınca değil Belediye Meclislerince belirlenmesi' yönünde bir genelge yayınlar.
Bu genelgeye istinaden Ticaret Bakanlığı 15 Mayıs 2019 tarihinde tüm il Ticaret Sicil Memurluklarına talimat gönderir ve Şehircilik Bakanlığı genelgesini dayanak göstererek "Belediye iştiraki şirketlerin yönetim kurulu üyeliklerine Belediye Başkanları tarafından gösterilen isimlerle ilgili taleplerin işleme alınmaması, tüzel kişiliği Başkanın değil Meclislerin temsil etmesi hesabiyle yönetimi belirleme yetkisinin de Belediye Meclislerinde olduğu" , işlemlerin buna göre yapılmasını ister..
Burada amacın ne olduğunu söylememe gerek yok. Başta İstanbul, Ankara olmak üzere Adana, Mersin, Kocaeli gibi illerde Büyükşehir Başkanlığını CHP' li adaylar kazansa da, meclislerde çoğunluk Cumhur ittifakını temsil eden AKP-MHP' dedir.
Ticaret Sicil Memurlukları genelgeye dayanarak kimi Belediye Başkanının bağlı şirketlerin yönetimlerinde yapmak istediği değişiklikleri işleme koymayınca ilk yasal itiraz Kocaeli Büyükşehir Belediyesince yapılır. Ticaret Mahkemesi, istinaf, Yargıtay arasında dolaşan dosya tam sonuca ulaşmazken asıl gelişme Ankara Büyükşehir' de yaşanır.
10 Mayıs 2019 tarihinde yeni Başkan Mansur Yavaş Belediye iştiraki Belko ltd. şirketinin temsil yetkisini o güne kadar aynı görevi sürdüren eski AKP Milletvekili Salih Kapusuz' dan alınıp Kerem Yılmaz' a verir.
Ancak, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü tüzel kişiliği temsilen belirlenen isimle ilgili ticaret sicilinde tescil ve ilanı işlemini yapmaz. Bunun üzerine Ankara 10 Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açılır.
Mahkeme, Kerim Yılmaz’ın tescil işleminin yapılmamasını yasaya aykırı bulur ve Yılmaz, BELKO Genel Müdürü olarak atanır.
Asıl gelişmeler bundan sonra yaşanır. Mahkeme’nin verdiği bu karara itiraz edilir ve dava dosyası Danıştay’a taşınır.
İki dairenin verdiği kararlar itirazlar sonucu bu kez Danıştay Daireler Kuruluna taşınır.
Daireler Kurulu son ve kesin kararı vermek üzere 24 Aralık 2020' de 11 üye ile toplanır ve 5 üyenin muhalefet etmesine karşı 6 oyla Ankara Büyükşehir Belediye başkanının temsil yetkisiyle ilgili itirazını yerinde görür.
Ancak hukuk tarihinde eşine az rastlanır bir gelişme olur. Daireler kurulu Başkanı "dosyanın öneminin göz önünde bulundurularak" tüm üyelerin katılımıyla yeniden görüşülmesi talebiyle dosyayı geri çeker. Ardından Belediye talebi yönünde oy kullanan 3 üyenin İdari Dava Daireler Kurulundaki görevleri sonlandırılıp yerlerine yeni üyeler getirilir. Bu üyelerin katılımıyla 4 Şubat 2021 günü toplanan Daireler Kurulu bu kez 6 oya karşı 7 oyla Belediye itirazını ret eder..
Böylece Danıştay Daireler Kurulu son noktayı koymuş olur.
Buna göre Ticaret Bakanlığının Şehircilik Bakanlığına dayandırıp Ticaret Sicil Memurluklarına gönderdiği talimat geçerli olacak ve bundan böyle süresi dolan Belediye ortaklığındaki şirketlerin yönetimlerine kimlerin gireceğine başkan değil Meclisler karar verecek..
Uygulama Mersin Büyükşehir belediyesini ve bağlı şirketleri nasıl etkileyecek?
Sorularını duyar gibiyim..
Bu da sonraki makale konusu olsun..
*9.1.1987' de kurulan İGDAŞ 500 milyon sermayeye sahipti.(o günkü kurlarla 500 bin dolar) Bugün aynı İGDAŞ 200 milyon dolar ödenmiş sermayeye ve 1 milyar dolar ciroya sahip..
1992' de 39 bin olan abone sayısı 2020'de 6,7 milyona ulaşırken Türkiye' nin en büyük şirketlerini belirlemeye yönelik FORTUNE 500 sıralamasında İGDAŞ 41. sırada yer alan dev bir kuruluş konumunda..