(Baban’ ın kaleminden bir liman masalı)
Baban 1944’ te geldiği Mersin’ de narenciyeyi neredeyse uzman derinliği ve titizliğinde ele aldıktan sonra benzer bir işe kentin varlık sebebi limanın zaman içindeki serencamını anlatarak girişir…
Kendi ifadesiyle ‘bir liman masalı’ dır kaleme aldığı mevzu…
Önemi ve kapsadığı bilgiler açısından hayli kapsamlı bulduğum makaleyi olduğu gibi paylaşacağım ancak Baban’ ın liman projesinin gecikmesini 1924-1927 yılları arasında İçel Milletvekilliği yapan Niyazi Ramazanoğlu’ na yüklemesini, 1924’ te konu hakkındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi müzakere tutanaklarını tüm detaylarıyla okuyan biri olarak haksızlık olarak gördüğümü vurgulamak zorundayım..
Yazı dizisinin bu bölümünü olduğu gibi Baban’ ın liman hakkındaki ‘mektubuna’ ayırıyorum. Sonrasında 22 Mart ve 12-14 Nisan 1924 günleri TBMM’ de yapılan ‘Mersin Limanı yapımı’ hakkındaki görüşmeleri ele alacağım…
“Evet!...
Meşrutiyetten hemen biraz sonra, Hallaçyan Nafia Nazırı iken, Mersin’ in beş kilometre doğusundan başlayıp, Karaduvar köyüne kadar uzayacak muazzam bir liman projesi yapılıyor.
Bir müddet sonra, Nafia Nezaretine Cavid Bey geliyor ve bu arada Mersini de ziyaret ediyor. Devir İttihat ve Terakki’ nin en parlak devridir. Cavid Beyin şöhreti de hayli büyüktür, onun için hatıratında da bahsettiği gibi Mersin’ de muazzam bir resmi kabul görüyor, geçeceği yollara kilimler yayıyorlar, şerefine büyük ziyafetler veriliyor ve bu arada Cavid Bey de halka hitabede bulunmak lüzumunu hissederek, eski Belediye dairesinin balkonuna çıkıyor. Sözlerinde Mersinlileri coşturacak bir müjde var, o da limanın muhakkak yapılacağını söylüyor ve alkışlar arasında nutkuna nihayet verirken; “ilk taşı atmak için buraya bir daha geleceğim” diyor.
Sonrası malüm… Araya Birinci Dünya Harbi felâketi giriyor, kimsenin liman işlerine bakacak hali kalmıyor… Derken mütareke gelip çatıyor. Mersin de Fransız işgali altına düşüyor.
Milli mücadeleden muzaffer çıkıp ta memleketimizde gözü olan o zamanın müstevlileri kapı dışarı edildikten sonra, gene dertlerimizle başbaşa kalıyoruz ve tabii Mersinin liman işi yeniden nüksediyor.
Karşımıza Kromblat*isminde Fransız sermayedar grubu çıkmıştır. Bu şirketle müzakereler yapılıyor, mutabık kalınıyor, mukavele hazırlanıyor… Fakat mesele Büyük Millet Meclisine intikal edince, Mersinin o zamanki mebusu Niyazi Ramazanoğlu çok subjektif ve hissi sebeplerden dolayı, bu liman inşaatının bir Fransız şirketine verilmesine taraftar olmuyor. Uzun zamanlar, işgal kuvveti olarak Cenup Anadolu’ da yerleşen bir milletin kendi arzusu hilâfına ayrıldığı bu topraklardan çekilip gittikten sonra, sermaye ve para yolu ile tekrar aynı maksatlar peşinde koştuğu zehabı kuvvetleniyor. Büyük Millet Meclisi de o zaman ecnebiden gelen her şeye hassas olduğu için, bir gürültü bir patırtı, bir muhalefet derken mukavele suya düşüyor. Mersinliler, Niyazi Ramazanoğlu’ nun vehmine çok kızıyorlar, mebusla seçicileri arasında nahoş telgraf düelloları oluyor ve binnetice Niyazi Ramazanoğlu da mebusluğunu kaybediyor. **
Hükümet Mersin’ e mutlaka bir liman yaptırmak azmindedir. Bir taraftan Fransız şirketinin teklifi ret edilirken, diğer taraftan da bu işin bir ecnebi firmaya verilmeyerek devletçe yapılması hakkında altı maddelik bir kanun kabul ediliyor, numarası 489 ve tarihi de 19 Nisan 1340 olan bu kanunun içinde şu hükümler var:
Limanın inşaatı 1343 senesinin nihayetine kadar ikmal edilecektir ve bunun için 8 milyon lira tahsis edilmiştir. Bu işe ait tahsisat tediyeden evvel Divanı muhasebat vizesine tabi tutulmayacaktır. Kanun neşri tarihinden itibaren meri olacak ve tatbikatına Nafia ve Maliye vekilleri memur olacaklardır.
Aradan üç yıl geçiyor, ne olup ne bittiğini bilmiyoruz, fakat 19 Haziran 1927 tarihinde 1094 sayılı kanunla yukarıda mevzuu bahsettiğimiz maddelerde değişiklik yapılıyor. Tahsisat on milyona çıkarılıyor ve bu on milyonun dört yılda sarf edilmesi derpiş ediliyor.
1094 sayılı kanunun, on sekiz yıldan beri yürürlüğe girmediğine ve unutulmuş olmasına ihtimal vermeyeceğimize göre, sonradan tecil edilmiş olduğuna hükmediyoruz. Ve milli iradenin kanun şeklinde tecelli etmesine rağmen talihsiz Mersin gene limana kavuşamıyor…
Dava burada da neticelenmiyor. İhtiyaç sıkıştırıyor ve nihayet son zamanlarda bu indirme-bindirme iskelesinin inşası üzerinde fikirler birleşiyor. Bu iskele bugünkü malzeme fiyatlarının yüksekliği hesaba katılmak şartıyla dört buçuk milyona çıkacaktır, masrafı da iki vekalet aralarında paylaşacaklardır. Biri bir buçuk milyon verecek, diğeri de üç milyon…
İşe başlanacağı sırada mali yılın sonu gelmiştir. Bir buçuk milyonu verecek olan Vekalet paraları başka ve kendi noktai nazarına göre daha lüzumlu yerlere sarfetmiştir. Üç milyonu verecek olan Vekalet ise evvelâ bir buçuk milyonla işe başlanacağını hesaplayarak bütçesine tahsisat koymamıştır. Ve binnetice bu teşebbüs te diğerleri gibi bir kere daha suya düşmüştür.
**
Tahmin etmiyorum ki, bugün yapılacak ve Mersinin harp sonrası faaliyetini de hesaba katacak olan rantabilite (verimlilik) hesapları burada 70-80 milyona yükselecek geniş liman tesisatının inşasını haklı göstersin!... Senevi üç dört yüz bin tonluk bir indirme- bindirme ihtiyacını, bu ihtiyaç üç misli artsa da, güzel ve modern bir iskele mükemmel surette karşılayabilir.
Bu itibarla, işi daha küçük tutup ve pratik yoldan yürüyerek yalnız iskelenin yapılmasıyla iktifa etmek (yetinmek) en ehven yoldur ve Mersinliler şimdi ancak bu kadar istemektedirler.
Ve gene Mersinliler son yapılan hesaplara nazaran dört buçuk milyona mal olacak olan bu iskeleyi, İskenderun inşaatını yapan müteahhit şirketin üzerine almasını muvafık görmektedirler. İskenderun’ da şantiyesini kurmuş, aletlerini getirmiş olan bu müessese bir kere tasını toprağını toplayıp memleketimizi terk ettiği takdirde, aynı iş çok daha pahalıya mal olacak ve bugüne kadar kaçan fırsatlara bir yenisi daha katılacaktır.
Beliren hakikat şudur: Mersin iskelesinin inşaatı artık şu veya bu sebeple şu veya bu kırtasî tertiple ve gene şu veya bu mülahazalarla geciktirilmemelidir.”
*Şirketin doğru ismi K. Gronblad ve Şürekası .. (Fransız şirket Mersin liman ve rıhtımları işi yanında elektrik üretim ve dağıtımı konusunda da bir anlaşma imzalamıştı.)
**Cihad Baban’ ın Niyazi Ramazanoğlu ve özellikle de Mersin limanı özelinde öne sürdüğü iddialarla 1924 yılında Büyük Millet Meclisinde yapılan müzakereler ve Niyazi Bey’ in dile getirdiği öneri ve görüşler örtüşmüyor.
O döneme ve Cumhuriyet’ in ilk yılarında Mersine atfedilen konum ve öneme ışık tutacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyu ele alışı, görüşmelere damgasını vuracak Mersin Milletvekilleri Niyazı ve Besim Beyler’ in (Ahmet Besim Özek) dile getirdiği görüşleri yazı dizisi çerçevesinde ayraç açıp özel bir bölüm halinde ele alacağım…