Önceki makalede ülkesinin kendisine tanıdığı olanaklarla para kazanıp, iş o kazancın vergisini ödemeye gelince farklı arayışlara giren, ödememe için çeşitli yollara sapanlarla, engel olmaya çalışan devlet kurumları arasındaki çekişmelere değinmiş, bu konuda biri yıllar öncesine diğeri aktüel iki çarpıcı örneği ele alacağımı yazmıştım…
Yıllar önce dediysem çok gerilere gitmeye gerek yok…
5 yıl süren skandallarla dolu Sarkozy döneminin ardından 2012’ de Fransa halkı farklı arayışla sandığa gitti ve Cumhurbaşkanlığına sosyalist parti adayı Hollande seçildi…
Hollande, 1981-1995 yılları arasında 14 yıl Fransa’ yı yöneten François Mitterrand ardından seçilen ikinci sosyalist parti lideriydi…
Daha eşitlikçi daha adil bir sol program vaadiyle iş başına gelen Mitterand’ ın kısa zaman içinde, ABD’ de Reagan, İngiltere’ de Teacher ile başlayan ve zaman içinde tüm dünyayı etkisi altına alan neoliberal politikalara teslim olmasıyla çöken sosyalist parti, gittikçe bozulan gelir adaletsizliğini düzeltir diye yıllar sonra bu kez Hollande’ e umut bağlamıştı…
Hollande daha seçim kampanyası döneminde iş başına gelir gelmez, toplumsal kesimler arasında gittikçe derinleşen gelir adaletsizliğine karşı vaat ettiği ‘çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasına’ yönelik düzenlemeleri hayata geçireceği sözünü vermişti…
‘Yurtseverlik vergisi’ gibi hayli iddialı bir söylemle dillendiriyordu planı ve ekliyordu:
“Bu herkese gönderilmiş bir mesaj olacak, bir sosyal uyum mesajı... Çaba gösterilmesi gerekli. Ülkenin yeniden ayakları üzerinde doğrulabilmesi için ek vergi ödenmesi, en büyük yurtseverlik göstergesi olacak”
Hollande’ in vergiyle ilgili önerisi aslında çok basitti:
Mevcut düzenlemelere dokunmazken, yılda 1 milyon Euro ve üstü kazananlardan 75 oranında vergi alınacak ve sağlanacak bu ek gelir sosyal düzenlemelere aktarılacaktı…
Söylem buydu ama en zenginlerden alınacak vergiyle bozulan kamu maliyesinin düzeltilmesinin amaçlandığı ve sosyal alanda tükenen denize soluk aldırılmaya çalışıldığı konusunda uzmanlar hemfikirdi…
AB üyelerinin uymakla yükümlü olduğu Maastricht kriterlerine göre ortak ülkelerin kamu borcunun 60 sınırını aşmaması gerekiyordu ve Almanya’ da 59 olan bu oran Hollande’ in ilk bütçeyi meclise sevk ettiği 2012 sonunda 91’ e ulaşmıştı… (bugün artık 100)
Başkan seçilir seçilmez Parlamentoya sevk ettiği bütçede Hollande, AB tavan limitlerini ciddi anlamda aşan kamu açığının kapatılmasının hedeflendiğini, bunun kamu harcamalarını kısmaya değil, zenginlerden alınan vergilerin arttırılmasıyla sağlanacağını amaçladıklarını iddialı dille ifade ediyordu..
O günün parasıyla işletmelerin ödediği vergileri arttırarak ve bir milyondan fazla kazananlara 75 vergi salınarak 20 milyar Euro ek kaynak sağlamayı amaçlayan 2013 bütçesi daha hayata geçmeden vergi yükü artan işletmeler kapanmaya bu ise zaten hayli yüksek oranlara ulaşmış olan işsizliğin daha da artmasına yol açtı…
Ancak Hollande’ in reform olarak tanımladığı yasal değişiklikleri gerçekleştirmek için aşması gereken engeller iş dünyasının ‘dükkanı kapatır, gideriz ha’ tepkisinden ibaret değildi..
Aralık 2012’ de Anayasa Mahkemesi zenginlerin kazançlarından alınacak vergi oranlarını arttıran tasarıyı anayasaya aykırı bularak iptal etti…
Mahkeme ‘yeni vergiye yüksek olduğu için değil, haneler arası eşitsizliğe yol açabileceği için karşı çıktığını’ açıklayarak ironik bir gerekçeye sığınmıştı…
Uzmanlar zaten 1 milyon Euro ve üzeri gelire sahip Fransız sayısının 1500 civarında olduğunu, yasa hayata geçse bile bu zenginlerin ülkeyi terk edip örneğin İsviçre gibi vergi cennetlerine kaçacaklarını, romantik diye tanımladıkları palyatif düzenlemelerle ülkedeki sorunların çözülmesi bir yana, daha da ağırlaşacağı görüşündeydiler…
Özellikle Bankacılık ve Finans gibi yüksek gelir grubunu temsil eden sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda Fransızın ülke dışına çıkacağı yönünde medyada yoğun spekülasyonlar yapılırken, kamuoyuna ilginç kaçış hikâyeleri de yansımaya başladı…
‘giderim ha’ tehdidini icraata döken ilk işadamı önceki Başkan Sarkozy’nin en büyük destekçisi ve yakın arkadaşı, Perakende sektörünün en önemli gruplarından Pinault Printemps Redoute’un sahibi, François Pinault oldu.
Pinault’ un Belçika’ ya gitme kararı sessizlikle geçiştirilirken asıl kıyamet ünlü aktör Gerard Depardieu’ nun yüksek vergi ödeme olasılığına gösterdiği tepki ardından koptu…
Fransız sinemasının kötü çocuğu Depardieu’nün Fransa Belçika sınırını birkaç kilometre geçip (kısa yürüyüş mesafesinde), Paris’in şık bir mahallesinden Belçika’nın ruhsuz bir kasabasına taşınacağı duyulur duyulmaz kimisi alaycı kimisi sert tepkiler yağmaya başladı.
Kamuoyu son dönem Fransız sinemasının yetiştirdiği en önemli aktörün tavrının vatanseverliğe aykırı olduğu, toplumdan kazandığını topluma ödeme borcu olan sanatçının, ve bu zor zamanlarda sırf vergi vermemek için başka bir ülkeye yerleşmesinin kabul edilemez olduğu görüşündeydi..
Asıl kavga Hollande’ nin Başbakanı Jean Marc Ayrault’ un Depardieu’ yu zavallı olarak nitelendirmesiyle alevlendi..
Depardieu’ nun Başbakana tepkisi hayli sert oldu. Gazetelerde yayınladığı açık mektupta özetle Ayrault’ a “Asıl zavallı sensin.” Diye sesleniyordu..
Bugüne kadar Fransa halkına borcunu ödediğini, çok vergi verdiğini ve bugünkü rejimin Fransa’da değer yaratan insanlara karşı olduğunu, kendisine Sarkozy’yi desteklediği için haksızlık edildiğini iddia ediyordu…
Depardieu bu ağır mektupla yetinmedi. Artık Hollande ve Ayrault ile aynı vatanı paylaşmak istemiyor ve ülkenin verdiği pasaportunu iade edecekti…
Tartışma kısa zamanda Fransa vatandaşlarının ve özellikle sanatçıların ülkelerine borçları olup olmadığı, sadık kalıp kalmadığı noktasına evrildi..
Burada da kalmadı Depardieu vakası…
Ülke içi kaynarken Rusya lideri Putin girdi topa ve 2012 yılsonu basın toplantısında soru üzerine verdiği yanıtta; "Gérard gerçekten Rusya'da oturma iznine ya da Rus vatandaşlığına sahip olmak istiyorsa bizce bu konu, olumlu bir şekilde hal olur” ifadesini kullanıyordu…
Putin, belli ki Depardieu’ nun daha önce ilettiği başvuruyu kısa zamanda değerlendirdi ve 3 Ocak 2013 günü Depardieu'ye vatandaşlık verdiğine ilişkin kararnameyi imzaladığı Kremlin tarafından duyuruldu…
Depardieu’ nun ülkesine vergi ödememesiyle pekişen Putin aşkı Rusya vatandaşlığıyla başka aşamaya geçerken Ekim 2021’ de patlayan Pandora belgelerinden ortalığa ne saçıldı dersiniz?
Daha önce de Putin’ den kız çocuğu doğurduğu iddiası ciddi medya organlarında dile getirilen sevgilisi Krivonogikh'in, tam da hamile kaldığı yıllarda vergi cenneti Virjin Adaları'ndaki şirket kanalıyla Monako’ da milyonlarca dolara ev satın aldığı ve işlemlerle ilgili kayıtlar…
Washington Post’ a göre, St. Petersburg'da kalabalık bir dairede büyüyen ve temizlikçilik gibi işlerde çalışan mütevazi bir kadının bugün yüz milyonlarca dolarlık varlığa sahip olmasının Putin desteği ve referansı dışında makul bir açıklaması yok..
Ülkesindeki vergiden kurtulmak için Rusya vatandaşlığına geçen Depardieu ile spot ışıklarından kurtulmak için Rusya’ yı terk edip Fransa’ ya yerleşen bayan Krivonogikh…
Çelişkilerle dolu çağın çelişkilerini yansıtan tablonun şimdilik anlattıkları, yorum okurun…
Abdullah AYAN