Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Dünden bugüne; Evrensel Temel Gelir…

Kırsal bölgede ihtiyacınıza yetecek kadar sebze yetiştiriyor veya deniz kenarında balık avlıyor, güneşleniyor, yürüyüşünüzü yaptıktan sonra eve dönüp, uzandığınız şezlongta uzanıp bitirmeye çalıştığınız kitaba göz atarken kestiriyorsunuz..   İşiniz olmadığı için hayatınızı nasıl sürdüreceğiniz, iaşenizi neyle sağlayacağınız gibi bir derdiniz, mesaiye yetişme kaygınız da yok…   Yok, çünkü devlet size her ay insanca yaşayacağınız kadar ücreti hesabınıza yatırıyor veya çek olarak adresinize yolluyor…   Üstelik bunu salgın gibi özel hallerde değil, tüm yaşamınız boyunca ve hiçbir şart koşmadan yapıyor…   Pandemi ile çok yoğun biçimde yeniden gündeme gelse de ‘evrensel temel gelir’ adı verilen ve bir insanın temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktardaki aylık maaş desteği konusu aslında yeni değil…   İngiliz düşünür Thomas Moore 1516 yılında kaleme aldığı ve hayali bir ülkeyi tasvir ettiği Ütopya isimli ölümsüz kitabında ‘suçun önüne geçmek için’ yoksullara sürekli bir ödeme yapılmasını önermişti…   1797’ de Thomas Paine, Moore’ ın önerisini, sosyal adalet temelinde kişi başına yapılacak ödeme miktarına kadar detaylandırıyordu ‘Tarımsal Adalet’ makalesinde…   Paine’ e göre tüm topraklar prensipte herkese aitti. Bu durumda kamu adına Kraliyet Ailesinin elinde tuttuğu araziler özelleştirilmeli ve büyük tarım arazi sahiplerinden 10 oranında vergi alınıp toplanacak kaynak vatandaşlık maaşı olarak dağıtılmalıydı.   Birleşik Krallıkta ortalama yıllık maaşın 23 Sterlin olduğu o dönem, 50 yaş üzeri emeklilere senelik 10 Sterlin, 21 yaş üzeri her erkek ve kadına senelik 15 Sterlin ücret verilmesini savunurken, toplanan vergilerin kalan kısmının ‘sakat ve körlere’ engelli maaşı olarak bağışlanmasını öneriyordu Paine…   Yakın tarihte de benzer talepleri dillendirenler oldu:   Örneğin ırk ayrımcılığına karşı ABD’ de deki büyük mücadeleyi örgütleyip milyonlarca insanı harekete geçiren Martin Luther King’ te ‘her insanın yaşamını sürdürmesi için gerekli asgari ücretten’ yararlanması gerektiğini savunuyordu…   Asıl ilginci ise ABD’ nin Cumhuriyetçi Başkanlarından Nixon ‘temel gelir desteği’ konusuna yaklaşımı…   Nixon kendisinden önce Başkan Johnson döneminde pilot olarak seçilen iki eyalette dar bir grup üzerinde denenen ve oldukça olumlu sonuç alınan ‘Temel Gelir’ projesini yaygınlaştırıp ülke genelinde uygulanmasının neler getirip neler götüreceğini danışmanlarıyla tartışmış ve kararını vermişti..   Birleşik Devletlerin muhafazakârlığıyla öne çıkmış 37. Başkanı, 1969’ da iş başına gelir gelmez 4 kişilik her aileye yıllık 1600 dolar yardım paketiyle (günümüzdeki 11 bin dolara eş değerde) ilgili tasarıyı yasalaşması amacıyla Ağustos 1969’ da Kongreye sevk etti…   Nixon' a göre, bu nesil önceki nesillerin imkânsız gördüğü iki şeyi yapacaktı. Ay'a insan göndermenin yanı sıra (ki bu rüya bir ay önce 20 Temmuz 1969 günü gerçek olmuştu), insanlığın ilk çağlardan beri kanayan yarası yoksulluğu da ortadan kaldıracaklardı.   Medya, siyasetçiler, neredeyse tüm kamuoyu Nixon’ un önerisini destekliyor, Cumhuriyetçi bir başkanın böylesi sosyal projeyi önerip her platformda savunmasını hayret hatta hayranlıkla karşılıyorlardı…   Beyaz Saray’ ın yaptırdığı bir anket halkın yüzde 90’ ının yoksul tüm ailelere koşulsuz gelir ödemesi yapılmasını desteklediğini gösteriyordu…   Ulusal Kiliseler Konseyi, işçi sendikaları bir yana işveren sendikaları bile olumlu yaklaştığını açıkladı.   Görünen oydu ki, alt kesimlere temel bir gelir sağlamanın tam zamanıydı…   Nisan 1970’ te Temsilciler Meclisinde görüşüldü tasarı ve 155 aleyhte oya karşı 243 oyla kabul edildi ‘Aile Yardım Planı’ (FAP)…   Gözlemciler Senato’ nun Temsilciler Meclisi’ nden de daha ileride adım atarak çok daha büyük bir farkla yasa tasarısını onaylayacağına kesin gözle bakıyordu…   Cumhuriyetçi Senatörler ‘bugüne kadar ele alınan en kapsamlı refah planını’ desteklerken asıl savunması beklenen Demokratlar ilginç bir tavır sergiledi…   Onlara göre yardım paketi yeterli değildi ve devlet daha yüksek meblağlı bir temel gelir desteği sağlamalıydı…   Aylar süren müzakereler, grupların orta yol bulamaması derken tasarı kadük oldu…   Sadece ABD’ yi değil, dünyayı tümüyle etkileyecek hatta değiştirecek devrim niteliğinde bir reform üstelik asıl savunması gereken Demokratlar eliyle doğmadan boğuluyordu…   Yine de Nixon pes etmedi…   Ertesi yıl, Kongre'ye biraz ince ayarlı bir teklif sundu.   Tasarı bir kez daha Temsilciler Meclisi’ nden geçti..   Üstelik bu kez 288 kabul oyuyla…   Nixon, başkanların her yıl yaptığı geleneksel ‘birliğin durumu’ konuşmasını 1971’ de ‘temel gelir’ konusuna ayırırken “Amerika'da çocuklu her ailenin gelirinin altına bir taban koyma” planını gündemindeki en önemli mevzuat maddesi olarak değerlendirecekti…   Ancak yasa tasarısı Senato'da bir kez daha suya düştü.   İlginçtir, her ihtiyaç sahibine devletin asgari gelir desteği vermesini savunan Martin Luther King 1964’ te suikast sonucu öldürülürken, on yıl sonra 1974’ te ‘temel gelir desteğini’ savunan  Başkan Nixon, Watergate skandalıyla patlak veren gelişmelerin ardından istifa etmek zorunda kalacaktı…   ABD tarihinde benzeri olmayan yöntem, ilk ve belki de son kez Nixon’ a karşı işletildi..   Dönüp geriye baktığımızda tarihe Watergate skandalıyla geçen Başkan, aynı zamanda ülkesindeki tüm yoksul ailelere koşulsuz bir gelir getirmenin eşiğinden dönmüş ilginç bir kişilikti de…   O reformu hayata geçirebilse aya ilk ayak basan Armstrong’ un ‘kendim için küçük, insanlık için büyük bir adım’ tanımlamasındakinden de büyük bir adımı atmış olacak ve yoksullukla savaş anlamında insanlık tarihin en büyük projelerinden biriyle tanışmış olacaktı…   Nixon’ dan sonra ne mi oldu?   Gerald Ford ve Jimy Carter gibi suya sabuna dokunmayan iki başkanın ardından 1980’ de Reagan ile 60-70’ lere damgasını vuran daha adil, daha yaşanır bir dünya arayışının yerini neoliberal politikaların, vahşi kapitalizmin egemen olduğu yeni perde açıldı..   Hayat geçmesine ramak kalmış gelir desteği şöyle dursun, ‘altta kalanın canı çıksın’ dönemiydi bu..   Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasına yol açan küresel soygun yıllarında tabu haline getirilen temel gelir bugün canımızla test edilen Covid-19 salgınıyla yeniden gündemde…   Tüm insanlığı ilgilendiren konuyu güncel boyutlarıyla ele almayı sürdüreceğim…    
Ekleme Tarihi: 18 Kasım 2021 - Perşembe

Dünden bugüne; Evrensel Temel Gelir…

Kırsal bölgede ihtiyacınıza yetecek kadar sebze yetiştiriyor veya deniz kenarında balık avlıyor, güneşleniyor, yürüyüşünüzü yaptıktan sonra eve dönüp, uzandığınız şezlongta uzanıp bitirmeye çalıştığınız kitaba göz atarken kestiriyorsunuz..

 

İşiniz olmadığı için hayatınızı nasıl sürdüreceğiniz, iaşenizi neyle sağlayacağınız gibi bir derdiniz, mesaiye yetişme kaygınız da yok…

 

Yok, çünkü devlet size her ay insanca yaşayacağınız kadar ücreti hesabınıza yatırıyor veya çek olarak adresinize yolluyor…

 

Üstelik bunu salgın gibi özel hallerde değil, tüm yaşamınız boyunca ve hiçbir şart koşmadan yapıyor…

 

Pandemi ile çok yoğun biçimde yeniden gündeme gelse de ‘evrensel temel gelir’ adı verilen ve bir insanın temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktardaki aylık maaş desteği konusu aslında yeni değil…

 

İngiliz düşünür Thomas Moore 1516 yılında kaleme aldığı ve hayali bir ülkeyi tasvir ettiği Ütopya isimli ölümsüz kitabında ‘suçun önüne geçmek için’ yoksullara sürekli bir ödeme yapılmasını önermişti…

 

1797’ de Thomas Paine, Moore’ ın önerisini, sosyal adalet temelinde kişi başına yapılacak ödeme miktarına kadar detaylandırıyordu ‘Tarımsal Adalet’ makalesinde…

 

Paine’ e göre tüm topraklar prensipte herkese aitti. Bu durumda kamu adına Kraliyet Ailesinin elinde tuttuğu araziler özelleştirilmeli ve büyük tarım arazi sahiplerinden 10 oranında vergi alınıp toplanacak kaynak vatandaşlık maaşı olarak dağıtılmalıydı.

 

Birleşik Krallıkta ortalama yıllık maaşın 23 Sterlin olduğu o dönem, 50 yaş üzeri emeklilere senelik 10 Sterlin, 21 yaş üzeri her erkek ve kadına senelik 15 Sterlin ücret verilmesini savunurken, toplanan vergilerin kalan kısmının ‘sakat ve körlere’ engelli maaşı olarak bağışlanmasını öneriyordu Paine…

 

Yakın tarihte de benzer talepleri dillendirenler oldu:

 

Örneğin ırk ayrımcılığına karşı ABD’ de deki büyük mücadeleyi örgütleyip milyonlarca insanı harekete geçiren Martin Luther King’ te ‘her insanın yaşamını sürdürmesi için gerekli asgari ücretten’ yararlanması gerektiğini savunuyordu…

 

Asıl ilginci ise ABD’ nin Cumhuriyetçi Başkanlarından Nixon ‘temel gelir desteği’ konusuna yaklaşımı…

 

Nixon kendisinden önce Başkan Johnson döneminde pilot olarak seçilen iki eyalette dar bir grup üzerinde denenen ve oldukça olumlu sonuç alınan ‘Temel Gelir’ projesini yaygınlaştırıp ülke genelinde uygulanmasının neler getirip neler götüreceğini danışmanlarıyla tartışmış ve kararını vermişti..

 

Birleşik Devletlerin muhafazakârlığıyla öne çıkmış 37. Başkanı, 1969’ da iş başına gelir gelmez 4 kişilik her aileye yıllık 1600 dolar yardım paketiyle (günümüzdeki 11 bin dolara eş değerde) ilgili tasarıyı yasalaşması amacıyla Ağustos 1969’ da Kongreye sevk etti…

 

Nixon' a göre, bu nesil önceki nesillerin imkânsız gördüğü iki şeyi yapacaktı. Ay'a insan göndermenin yanı sıra (ki bu rüya bir ay önce 20 Temmuz 1969 günü gerçek olmuştu), insanlığın ilk çağlardan beri kanayan yarası yoksulluğu da ortadan kaldıracaklardı.

 

Medya, siyasetçiler, neredeyse tüm kamuoyu Nixon’ un önerisini destekliyor, Cumhuriyetçi bir başkanın böylesi sosyal projeyi önerip her platformda savunmasını hayret hatta hayranlıkla karşılıyorlardı…

 

Beyaz Saray’ ın yaptırdığı bir anket halkın yüzde 90’ ının yoksul tüm ailelere koşulsuz gelir ödemesi yapılmasını desteklediğini gösteriyordu…

 

Ulusal Kiliseler Konseyi, işçi sendikaları bir yana işveren sendikaları bile olumlu yaklaştığını açıkladı.

 

Görünen oydu ki, alt kesimlere temel bir gelir sağlamanın tam zamanıydı…

 

Nisan 1970’ te Temsilciler Meclisinde görüşüldü tasarı ve 155 aleyhte oya karşı 243 oyla kabul edildi ‘Aile Yardım Planı’ (FAP)

 

Gözlemciler Senato’ nun Temsilciler Meclisi’ nden de daha ileride adım atarak çok daha büyük bir farkla yasa tasarısını onaylayacağına kesin gözle bakıyordu…

 

Cumhuriyetçi Senatörler ‘bugüne kadar ele alınan en kapsamlı refah planını’ desteklerken asıl savunması beklenen Demokratlar ilginç bir tavır sergiledi…

 

Onlara göre yardım paketi yeterli değildi ve devlet daha yüksek meblağlı bir temel gelir desteği sağlamalıydı…

 

Aylar süren müzakereler, grupların orta yol bulamaması derken tasarı kadük oldu…

 

Sadece ABD’ yi değil, dünyayı tümüyle etkileyecek hatta değiştirecek devrim niteliğinde bir reform üstelik asıl savunması gereken Demokratlar eliyle doğmadan boğuluyordu…

 

Yine de Nixon pes etmedi…

 

Ertesi yıl, Kongre'ye biraz ince ayarlı bir teklif sundu.

 

Tasarı bir kez daha Temsilciler Meclisi’ nden geçti..

 

Üstelik bu kez 288 kabul oyuyla…

 

Nixon, başkanların her yıl yaptığı geleneksel ‘birliğin durumu’ konuşmasını 1971’ de ‘temel gelir’ konusuna ayırırken “Amerika'da çocuklu her ailenin gelirinin altına bir taban koyma” planını gündemindeki en önemli mevzuat maddesi olarak değerlendirecekti…

 

Ancak yasa tasarısı Senato'da bir kez daha suya düştü.

 

İlginçtir, her ihtiyaç sahibine devletin asgari gelir desteği vermesini savunan Martin Luther King 1964’ te suikast sonucu öldürülürken, on yıl sonra 1974’ te ‘temel gelir desteğini’ savunan  Başkan Nixon, Watergate skandalıyla patlak veren gelişmelerin ardından istifa etmek zorunda kalacaktı…

 

ABD tarihinde benzeri olmayan yöntem, ilk ve belki de son kez Nixon’ a karşı işletildi..

 

Dönüp geriye baktığımızda tarihe Watergate skandalıyla geçen Başkan, aynı zamanda ülkesindeki tüm yoksul ailelere koşulsuz bir gelir getirmenin eşiğinden dönmüş ilginç bir kişilikti de…

 

O reformu hayata geçirebilse aya ilk ayak basan Armstrong’ un ‘kendim için küçük, insanlık için büyük bir adım’ tanımlamasındakinden de büyük bir adımı atmış olacak ve yoksullukla savaş anlamında insanlık tarihin en büyük projelerinden biriyle tanışmış olacaktı…

 

Nixon’ dan sonra ne mi oldu?

 

Gerald Ford ve Jimy Carter gibi suya sabuna dokunmayan iki başkanın ardından 1980’ de Reagan ile 60-70’ lere damgasını vuran daha adil, daha yaşanır bir dünya arayışının yerini neoliberal politikaların, vahşi kapitalizmin egemen olduğu yeni perde açıldı..

 

Hayat geçmesine ramak kalmış gelir desteği şöyle dursun, ‘altta kalanın canı çıksın’ dönemiydi bu..

 

Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasına yol açan küresel soygun yıllarında tabu haline getirilen temel gelir bugün canımızla test edilen Covid-19 salgınıyla yeniden gündemde…

 

Tüm insanlığı ilgilendiren konuyu güncel boyutlarıyla ele almayı sürdüreceğim…

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.