Ulus devleti bugüne kadar ayakta tutan dinamiklerin belki de en güçlüsü sayılan ve yönetici sınıf başta olmak üzere giderleri bir yana sosyal devleti zorunlu kılan harcamaların kaynağı olan vergi gelirleri olgusunun küreselleşme ile birlikte erozyona uğradığı bir gerçek…
Asıl dişe dokunur vergiyi ödemesi gerekenler, bir yandan ülke içinde tanınan çeşitli muafiyetler, bir yandan da sınır ötesi vergi cennetleri sayesinde mükellefiyetlerden kurtulurken, devlet harcamalarının yükü bu iki yola başvuramayanların sırtına yükleniyor.
Ülkelerin varlıklarını silip süpüren ve gelir dağılım pastasının neredeyse tamamına konan bir avuç sermaye sahibi onları koruyup kollayan gücün ayakta kalması için gereken harcamalarına bile yeterince katkı yapmıyor…
Bu sürdürülebilir bir durum değil.
Ya küreselleşmeyle hızlanan finans kapitalin ışık hızına yaklaşan ve her an bir yerden başka yere kanatlanıp uçmasını olanak sağlayan sisteme son verilecek, ya da ulus devletlerin krizi gittikçe ağırlaşan boyutlarıyla çökmelerine kadar sürecek yeni bir dönemin perdesini açacak…
Çoğumuz süreçleri mevcut duruma bakarak anlamaya çalıştığımız için, gelmekte olan önüne geçilemez dalganın dünyayı nasıl değiştireceğini tam olarak kavrayamıyoruz.
Bugün çoğu devlet, asıl vergi ödemesi gerekenlerden o paraları toplayamadığı için kümesten kaçamayan korumasız kazları gözlerine kestirmiş durumda. Gelin görün ki, yoluna yoluna o kazlarda da artık dişe dokunur tüy kalmadı.
Devleti yönetenler artık doğrudan vergiler yerine dolaylı vergilere yönelmekte…
ABD' nin bir döneme damgasını vuran ve gümrük duvarlarını ortadan kaldıran anlaşmaları gözden geçirip, örneğin Çin ile ticaret savaşlarına girişmesinin altında her ne kadar 'yerli üreticiyi koruma' gibi efsunlu gerekçeler öne sürülse de, ithalattan devletin daha fazla kaynak sağlaması yatıyor.
Fransa' da son günlerde boy gösteren 'Sarı Yelekliler' isyanının en önemli görünü gerekçesi akaryakıt zammı…
Macron hükümeti yeterince vergi toplayamadığı için veremediği hizmetleri karşılayacak ek kaynak derdine düştü. Yoksulların, umutsuzların sokağa dökülmesinde lokomotif görevini akaryakıt zammından en çok etkilenecek olan şoförlerin başı çekmesi de bundan…
Ülkemize bakalım…
Bugün Türkiye' de devletin topladığı vergilerin aslan payı dolaylı vergilerden karşılanmakta ve tüm hükümetler bu bozuk sistemi düzelteceklerini vaat etseler de her yıl bu oranlar azaltılacağına arttırılmakta. Örneğin 2017' de toplanan vergilerin içinde dolaylı vergilerin payı 67' yi aşmış durumda. Oysa aynı oran en çok şikayete maruz kaldığı 2000 yılında 59 idi.
Devlet 'çok kazanandan çok, az kazanandan az' vergi toplayamadığı için, herkesin aynı oranda vergi ödemesi anlamına gelen kdv, ötv,gümrük vergileri vs gibi dolaylı vergilere yöneliyor.
Bindiğimiz arabadan o arabaya koyduğumuz yakıta, aldığımız cep telefonundan o telefonla yaptığımız her konuşmaya, tüttürülen sigaradan içilen içkinin her yudumuna kadar devlete hayatımızın her anında farkına varsak ta varmasak ta vergi ödeyip duruyoruz.
Devletin ademi merkeziyetçilikten uzaklaşmasının ve gittikçe merkezileşmesinin altındaki en önemli nedenlerin başında da aynı faktör etkili olmakta…
Kantarın topuzunu kaçıran bazı vergilere karşı kimi vatandaş kendi içkisini üretmeye kalkıyor, bulduğu tütünle sigarasını sarıp tüttürüyor.
Bu kişisel çözümler yanında yüksek vergiler akaryakıt kaçakçılığı gibi daha kurumsal suç örgütlerine ilham veriyor ama örneğin elektrikte her türlü özelleştirmeye rağmen merkezi bir otoriteye bağlısınız.
O merkezi otorite üretilen elektriğe dilediği oranda istediği kadar vergi koyar ve mevcut merkezi hükümetler yapıları, anlayışları gereği merkezileşmeye karşı alternatif çözümlere sıcak bakmaz.
Örneğin tek yerde üretilip, tek elden dağıtılacak nükleer enerjiye her türlü teşvik hatta üretimin yüksek fiyatlardan devletçe satın alınması gibi garantiler veriliyor da, bağımsız olarak kendi elektriklerini örneğin güneşten elde etmek isteyenlere aynı olanakların verildiğini söylemek mümkün mü?
Sorunun yanıtı şimdilik pek olumlu olmasa da, süreç uzun vadede en azından enerji üretiminin bağımsız hale geleceğini gösteriyor.
Bu alanda en çarpıcı gelişmelerden biri geçtiğimiz günlerde kasırga nedeniyle elektrik alt yapısı çöken Porto Riko' da gerçekleşmekte…
Porto Riko son yıllarda tahribatı gittikçe şiddetlenen kasırgalardan fazlasıyla etkilenen Karayiplerin ortasında korunaksız bir ada ülkesi..
Daha önceki kötü hava şartları nedeniyle iletişim sistemi çöken ülkenin imdadına bağlı olduğu ABD hükümeti değil, ABD' li Google şirketi yetişmiş ve ada üzerinde konuşlandırdığı balon sayesinde insanların iletişimini sağlamıştı.
2017' deki Maria kasırgası ise onlarca ölü yanında elektrik dağıtım şebekesini yerle bir etmekle kalmadı. Fosil yakıtlar bakımından dışa bağımlı olan ve enerji maliyetleri ABD' ye oranla iki kat pahalı olan ülke aylarca elektriksiz kaldı.
Diyaliz makinesine, solunum cihazına bağlı hastaların arasında jeneratörlerin de yetersiz kalması sonucu hayatını kaybedenler oldu.
Olumsuz tabloya karşı ilk harekete geçen Tesla şirketi oldu. Google' ın iletişime bulduğu acil çözüme benzer yolla Elon Musk' ın şirketi uçaklarla getirdiği güneş panellerini hastane ve itfaiye gibi yaşamsal önemi olan mekanlara yerleştirip, enerjiye kavuşmalarını sağladı.
Tesla ve benzeri kuruluşların rol model olduğu çözüm bugünlerde tüm ülkenin en geç 30 yıl içinde tamamıyla yenilenebilir enerjiye kavuşmasının önünü açacak gibi duruyor.
Ülke parlamentosu gelecekte yaşanması kaçınılmaz kötü hava koşullarından etkilenmeyecek ve dışa bağımlı olmayan, üstelik çevreyi kirletmeyen yenilenebilir enerji üretim programını hayata geçirmek için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaya karar verdi.
Düzenlemeler hayata geçtiğinde; her ev kendi elektriğini üretmekle kalmayacak, sokaktan mahalleye büyüyen halka içinde mikro enerji hatlarıyla üretilen elektriği komşulardan başlayarak sokaklar birbirine aktaracak, elektrik birimi üzerinden birbirleriyle alış veriş benzeri takas yöntemine başvuracaklar.
Ve sistem yapısı gereği, hiçbir biçimde merkezi bir otoriteye bağımlı olmayacak. Petrole bağımlı araçların yakın zamanda elektrikle çalışır hale geleceğini de düşünürsek, özerk ve bağımsız enerji üretiminin aydınlatma vs. ile sınırlı kalmayacağını, yaşamın her alanında etkili olacağı yeni bir dönemin de habercisi olacağını söylemek mümkün…