Önceki makalede öldürücü virüsle ortaya çıkan 'sosyal mesafeyi koruma' ilkesinin yakın gelecekteki günlük yaşamımıza olası etkilerini; AVM' ler, Kongre Turizmi ve Fuarcılık gibi fiziki temasın yoğun olduğu sektörler özelinde ele aldım.
Yoğun insan trafiği nedeniyle koronavirüs tehdidinden etkilenecek bir başka sektör turizm..
Özellikle konaklama ve ulaşım şimdiden komaya girmiş durumda.
İki sektörün birbiriyle olan kopmaz bağları var, ama ortak oldukları kadar ayrıldıkları hayli farklı sorunları da var..
Öncelikle ulaşım sektörü ve bu anlamda artık en önemli paya sahip havayolu, havalimanlarının durumunu ele alacağım.
İkinci bölümde de konaklamanın bundan sonra nasıl şekilleneceği sorusu ve olası yanıtlara..
'İki metreye bir kişi' kuralı koronavirüs tehlikesi bertaraf edilse de bundan sonra göz ardı edilemeyeceğine göre örneğin ulaşıma çok büyük etkileri, yansımaları olacak.
Şimdiden büyük havayolu şirketleri üç koltuklu sıralardan oluşan uçaklardaki genel oturma düzeninde orta koltuğu boş bırakmaya başladı. Büyük olasılıkla bundan sonraki adım, koltuklar arası mesafeyi daha da açarak, insanların yakın temasını mümkün olduğunca azaltmak..
Bu ise daha küçük alana daha çok yolcu sığdırmak ve maliyetleri böylece düşürüp, çok ucuza yolcu taşıma anlayışının sona ermesi demek.
Artık insanları bacaklarını uzatamadıkları, sağa sola dönemedikleri cendereler içine hapsedip uçurma dönemi insanların rahat yolculuk etme arzusundan çok sağlık kaygısıyla sona eriyor.
Ama bunun da hizmet vereni ve hizmet satın alanı etkilemesi kaçınılmaz.
Uçaklardaki yeni oturma düzeni yolcu sayısının zorunlu olarak üçte bir azalması demek.
Sadece koltuk düzenlemesiyle de kalmayacak.
Buradan kaynaklanan bir maliyet söz konusu ve maliyetin bir kısmını havayolu şirketleri kısa ve orta menzilli 3-4 saatlik uçuşlarda sağlık, temizlik kaygısıyla yemek servisine son vererek telafi etmeye çalışacak.
Ulaşımda hayatın durması ve salgının ortaya çıkardığı ileriye yönelik belirsizlikler şimdiden büyük şirketleri radikal önlemler almaya yöneltti bile.
Ekonomik tarifeleriyle ünlü İngiliz EasyJet şirketi İngiltere'deki 4 bin işçisini şimdilik ücretsiz izne çıkardı, Avustralya'da Qantas 20 bin çalışanına izin kullandırıyor..
American Airlines ise daha radikal adım attı ve 700 pilotu erken emekli etme yolunu seçti.
Havayolu şirketleri yanında yolcu uçağı üretiminde dünyanın en büyük iki şirketinden biri olan Boeing şimdiden kapasitesini 10 azalttı.
Küresel salgın sadece uçak üreticilerini, havayolu şirketlerini değil, havalimanı işletmelerini de vurdu.
Vurdu çünkü, havalimanları sadece duran uçuş trafiği nedeniyle değil, o trafik eski haline dönse bile komplekste yer alan mağazalar, restoranlar ve benzeri pek çok yer hizmeti veren işletmenin bundan sonra eskiye dönmeleri hayli zor..
Oysa havalimanının en önemli gelir kalemlerinden biri bu işletmelerden elde ediliyordu ve hayat normale dönse bile yer hizmetlerinin ne yöne evrileceği, gelir anlamında havalimanı işletmelerine katkılarının boyutunun ne oranda olacağı şimdilik meçhul..
Bu konuda küresel havayolu işletmeciliğinin gidişatını gösteren en somut gelişme geçtiğimiz günlerde İngiltere' de yaşandı.
British Airways'in sahibi IAG 42 bin işçisinden 12 bine varan sayıda kişiyi işten çıkarmayı planladığını açıkladı. Gerekçe 12 bin insanın işinden edilmesi kadar kaygı vericiydi. Şirket işlerin birkaç yıl daha normale dönmesinin beklenmediği görüşündeydi..
'İşlerin normale dönmesinin' birkaç yılla sınırlı olacağı, sonrasında yeniden eski normale dönüleceği varsayımları ise iyimser beklentiler olma dışında ortaya çıkan yeni durumla uyuşmuyor.
Dünya üzerinde öne çıkmış tüm havalimanları günümüzde sadece yolcuların inip bindiği mekanlar olma ötesinde yaşam alanları olarak deyim yerindeyse devasa AVM' ler olarak düzenlenmiş durumda.
Oysa, havalimanlarını insanların birbiriyle temas etmeden salt uçağa binecek biçimde yeni duruma uygun hale getirilmesi, onları ayakta tutan pek çok ana damarın kesilmesi demek.
Bu alanda çalışmalar yok değil. Özellikle uzun menzilli iş yolculuklarına ayırdıkları özel bölümlerde ev sahipliği yapan uçakların business class ve first class yolcularını havalimanı operasyonlarına muhatap kılmadan doğrudan uçağın o bölümüne alma modelleriyle ilgili çeşitli modellemeler geliştirilmekte…
Uçakların 'ayrı' bölümünde uçan bu 'özel' yolcular havayolu sektörünün gelir bakımından pek göze çarpmasa da çok önemli bir dilimini oluşturuyor. Öyle ki, sektör gelirlerinin 30'u bu kesimden elde edilirken, uzun mesafe uçuşlarında oran 70'e çıkıyor.
Son salgınla ortaya çıkan online iş yapma, toplantıların sanal ortamda gerçekleşmesi, fuarlar ve kongrelerin bundan sonra eski günlerine dönmeyeceği kaygıları, havayolu şirketlerini 'kaybedecekleri en verimli müşteri' konusunda arayışlara itiyor..
Uçma potansiyeli azalma temayülü gösteren bu 'özel' yolcular için düşünülen yöntem; onları havalimanı trafiğine, uçuş öncesi prosedürlere, bankolara sokmadan, diğer yolcularla temaslarını keserek doğrudan uçağın kendilerine ayrılan 'özel' bölümlere alınmaları…
Tamamen steril bir yolculuk geleceğin 'özel' yolcularına satılmaya çalışılacak..
Alan çıkar mı? Orası meçhul..
Konaklama sektörünün özellikle de turizm tesislerinin nasıl şekilleneceği sorularına yanıt bir sonraki makale konusu olsun..