Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdiresince "projenin feshi söz konusu" diye noktalanıncaya kadar, kamuoyu Çukurova Havalimanının ne aşamada olduğu konusunda yeterince bilgi sahibi olamadı.
Seçimden seçime oy istemeye gelen iktidar mensupları, her kampanya döneminde "bitti, bitiyor" gibisinden ara gazlarla durumu idare ediyor, billboardları etkileyici sanal görüntülerle dolduruyorlardı ve insanlar da o görüntüleri gerçeğe dönüştürüp yakında o hayalleri süsleyen terminal binasından uçağa bineceklerini sanıyorlardı.
Oysa yer seçiminden başlayarak, Baharlı yerine Kargılı gibi kamulaştırılması bile hayli sorunlu bölge tercihine kadar geçen süreden başlayarak, projenin ihaleye çıkarılmasına ve ilk ihale tekliflerinin -daha doğru ifadeyle tek teklif vardı ortada- alındığı andan itibaren proje sürecinin hayli zor geçeceği belli olmuştu. (yer seçimiyle ilgili kaleme aldığım 31 Aralık 2009 tarihini taşıyan makale https://abdullahayan.wordpress.com/2009/12/31/cukurova-havaalani-projesinde-son-perde-sapkadan-kargili-ciktiE280A6/)
Havaalanı inşaatı konusunda deneyim sahibi şirketlerden hiç birinin teklif vermemesi zaten yeterince bir şeyler anlatıyordu ama daha önemlisi gelen tek teklifin hiçbir hesaba, kitaba dayanmayışıydı.
'Yap - işlet- devret' yöntemine göre projeyi tamamlayıp, koyduğu parayı işletme süresince almayı ve üstelik para kazanmayı düşünmesi gereken teklif sahibi konuya vakıf olan çoğu kimsenin 22 yıl olarak hesapladığı işletme süresi için, sanki başka rakibi varmış ta ona göre teklifte bulunması gerekiyormuş gibi 9 yıl 9 ay 10 gün gibi altından kalkılmaz, içinden çıkılmaz bir teklif zarfıyla çıkmıştı ortaya…
Zarfların açıldığı andan itibaren, teklifin yapılabilirliğinin neredeyse imkansız olduğunu, fizibl olmayan yatırım planına hiçbir aklı başında bankanın kredi anlamında kaynak aktarmayacağını söylemekle kalmadım, defalarca makale konusu yaptım. (O makalelerden biri havaalanının yeterince zaman yitirilen havaalanının en geç 18 ay içinde hizmete açılacağını söyleyen dönemin Bakan ve yardımcılarına, AKP il başkanına karşın gerçekleri kamuoyuna anlatmaya çalıştığım 25 Mart 2013 tarihini taşıyor. Meraklısı aşağıdaki linkten ulaşabilir:
https://abdullahayan.wordpress.com/2013/03/25/cukurova-havaalani-kahinlere-havale/)
Yakında tamamlanacağını söyleyen iktidar ve yandaşlarına karşı, projenin akamete uğramakta olduğunu ortaya koymaya çalışıyordum. Keşke ben yanılsaydım ama zaman muktedirleri değil beni haklı çıkardı..
Bankalar rantabl bulmadıkları projeyle ilgili kredi taleplerini geri çevirdi.
Ama bu kez de üstlenici, yatırdığı teminatın yanmaması hesabıyla, işi uzatmaya "gerekirse kendi kaynaklarımla yaparım" gibisinden çıkışlarla patinaj yapmaya başladı. (Kim bilir belki de dönemin güçlü siyasi aktörleri, kapalı kapılar ardında 'sen hele bir başla, istim arkadan gelir, gerekirse, anlaşma şartları gözden geçirilir' mesajını vermişlerdi)
O dönemi hatırlayanlar olacaktır. Her üç beş ayda yeni bir senaryo kondu sahneye. Bazı günler projeye yeni ortak bulunduğu iddiasıyla karşılaştık. O kadar ki, İstanbul' da bir ilçenin molozlarını toplayan biri Mersin' e gelip projeyi üstlendiğini, en kısa zamanda havaalanını hizmete açacağını kahvaltılı basın toplantısında müjdeledi.
Bir başka gün, yabancı grupların projeyle ilgilendikleri, kısa zamanda milyonlarca doları havalimanı yapımına aktaracakları gibisinden masalımsı hikayeler dinledik.
Sonrasında artık mızrağın çuvala giremeyeceği ortaya çıkınca ihalenin feshi yoluna gidildi. Sonrasında yap-işlet-devret yönteminden vazgeçildi, projenin Devlet kaynaklarıyla ve DHMİ eliyle yürütülmesi kararı alındı.
Başta Mersin olmak üzere tüm bölge süreci izlemeye çalışırken, İstanbul' da çok önemli bir gelişme yaşanıyor, Çukurova havalimanı aynı günlerde dillendirilmeye başlanan yeni havaalanı için düğmeye basılıyordu.
Sonuçta bir tercih söz konusuydu. AK Parti ya da tek karar verici olarak Erdoğan iktidarı tercihini Çukurova yerine; İstanbul' un yükünü biraz daha arttıracak, metropolün sorunlarını iyice içinden çıkılmaz hale getirecek yeni bir havalimanından yana kullanacaktı.
Öyle de oldu…
Son günlerde Çukurova havalimanı ile ilgili haberler yoğunlaşınca yerel medyada ve sanal ortamdaki kimi mecralarda projenin Adana lobisinin çabalarıyla akamete uğradığı gibisinden görüşlerle sıkça karşılaşmaya başladık.
Oysa Çukurova havalimanı Adana' ya rakip olmaktan çok, içine Adana' yı da alan çok daha büyük bir bölgesel kalkınma hikâyesinin en önemli lokomotiflerinden biri, Mersin Hub Limanı ile birlikte düşünüldüğünde, İstanbul' un yükünü alacak ve Anadolu' nun dünyayla entegrasyonunu sağlayacak, İstanbul' a alternatif bir bölge yaratacak projeydi.
Şakirpaşa yıllardır kent içine sıkışmışlığın, başta güvenliğin getirdiği ek sigorta yükleri nedeniyle çoğu yabancı şirketin çok istemesine rağmen uçmaktan kaçındığı bir havaalanı.
Çukurova havalimanı ilk günlerdeki yol haritası çerçevesinde ilerlese, Adana-Mersin hızlı tren güzergahına eklemlenecek ve Adanalıların mevcut havaalanından çok daha hızlı ve konforlu biçimde ulaşmalarını sağlayacaktı. Üstelik bölgeyle ilintili tüm illerin hatta komşu ülkelerin hub limanı olarak dünyaya erişimleri İstanbul yerine bu havalimanıyla karşılanacaktı.
Sadece bu da değil…
Çukurova Havalimanı çevresinde yer alacak Dünya Ticaret Merkezi gibi nitelikli serbest bölgeler, uluslar arası fuar merkezleri ve konaklama, dinlenme kompleksleriyle Rusya' dan, Mısır' a, Irak ve İran' dan Kıbrıs' a uzanan 400 milyon nüfuslu coğrafyanın tam ortasında, bölgenin her noktasına 2-3 saatlik uçma mesafesine sahip yepyeni bir vaha olarak yerini alacaktı…
Bunları yeniden niye mi kaleme alıyorum?
Adana, Mersin ve komşu diğer iller başta olmak üzere tüm ülke aslında ne kaybettiğini bir kez daha görsün istedim.
Çukurova Havalimanı, tüm yükü sırtlanmış İstanbul' a bile derman olacak yeni bir gelişme bölgesinin mihenk taşıydı, olmadı..
Umarım ileride bugünleri araştıracak, yazıp çizecek olanlar, ülkenin kalkınma tercihlerini ele alırken, Çukurova bölgesinin göz ardı edilişine bir de bu pencereden bakarlar…