“Şansızlık gibi addedilen bazı şeyler; günün birinde iyi bir sebebe dönüşebilir” A. Gezek
Sosyal bir varlık olan insanın başkalarıyla iletişimde bulunması, önemli bir gereksinimdir. İnsan, başkalarından destek görmek, onlar tarafından kabul edilmek ve değerli bulunmak ister. Bu türden gereksinimlerin karşılanmasında dernekler önemli işlevler üstlenir. Meşyad üyelerini köşemde tanıtım süreci de sosyalliğin ve iletişim ihtiyacının bir parçasıdır. Bugünkü konuğum Meşyad yönetim kurulu sayman üyesi Atifet Gezek.
Gezek; Adıyaman- Gölbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini babasının memuriyeti nedeniyle çeşitli ilçelerde tamamladı. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi hemşirelik lisansını bitirdi. Öğrencilik yıllarında şiire ilgi duymaya başladı. Bu özellik ona babasından geçti. On beş senedir Mersin’de yaşayan şairimiz, hemşirelik mesleğini de sürdürmektedir.
Kalıcı alışkanlıklar daha çok küçük yaşlarda edinilir. Gezek, ilkokul çağında okuma alışkanlığı edindi. Okula erken gider, okulun yanındaki kütüphanede kitap okurdu. Çocuk hikayeleriyle çıktığı okuma yolculuğuna, dünya klasikleriyle devam etti. İleriki yıllarda bunlara kişisel gelişim ve felsefe kitaplarını da ekledi. Sevginin, iyiliğin gücünü kitaplarında keşfetti. O, hayatı ve insanları hep iyi tarafından görmek isteyen, iyiliğin ve sevginin gücüne inanan biri.
Atifet Gezek’in yayımlanmış ilk ve tek şiir kitabının adı ‘İki Mavi’ dir. Bu isim havayı ve suyu temsil eder. Gökyüzü ve deniz onun için özgürlüğün, sonsuzluğun ve gücün simgeleridir. Her şair en güzel şiiri yazmanın peşindeyken…Tabii şiir de en iyi yazarını bekler…Oysa en güzel şiir henüz daha yazılmamış şiirdir. Gezek, en güzel şiiri yazma idealini şöyle aktarır dizelere:
Öyle bir şiir yazsam
Dillerden düşmese
Yıllanmış şarap gibi
Eskidikçe değerlense
Herkes kendinden bir şey bulsa
Susuz dereler çağlasa
Arsız bebeler melekler gibi uyusa okuyunca
Sevdalar alevlense
Ayrılanlar vuslata erse
Mutsuzlar neşelense okuyunca
Öyle bir şiir var mı
Yaşamın ve evrenin sırrı onu çocukluğundan itibaren hep meşgul etti. Dünyaya gelişinin amacını sürekli sorguladı. Ta ki ‘Falun Dafa’ öğretisiyle tanışana dek. O, yaşamını Falun Dafa’ dan önce ve Falun Dafa’dan sonra’ diye ikiye ayırır. Şişkin egolarla dolaşmak, günümüz insanının baş etmesi gereken önemli sorunlardandır. Yazarımız bu sorunu Falun Dafa ile aşmayı başarmış. Söyleşimiz boyunca Falun Dafa’ya övgü dolu o kadar çok atıfta bulundu ki Atifet hanım; ben de bu öğretiyi ikinci bir yazı konusu yapmaya söz verdim. Falun Dafa da neymiş diyenlere şimdilik şu kısa bilgiyi vermekle yetineyim: “Falun Dafa evrenin karakteristiği olan doğruluk, merhamet ve hoşgörü ilkelerinin rehberliğinde zihinsel ve bedensel gelişimi sağlayan yüksek düzeyde bir uygulamadır. Bu, evrensel ilkelerle daha iyi uyum sağlamak için, devamlı çabalamak anlamına gelmektedir.”
Edebi sanatlara meraklı olan yazarımızın kitap tanıtımı yaptığı yazıları da mevcut. Ayrıca dernek üyelerinin şiirlerinden yola çıkarak hazırladığı üç bölümlük bir edebi sanatlar inceleme çalışması yaptı. İkinci şiir kitabının tüm hazırlıklarını da tamamlayan Gezek’in şu önermeleri ile bitiriyoruz: “ Bir şair şiir yazmaya soyunduğunda kendini sosyoloji, mitoloji, felsefe, tarih, psikoloji ve edebiyat alanlarında beslemeli. Bunlar olmaksızın iyi bir şiir çıkmaz ortaya- Dünyada iyi de kötü de var ama ben polyannacıyım- Dünya evrende bir toz zerreciği ve ben bu toz zerreciğinin her yerinde yaşayabilirim- İnsan her yere uyum sağlar ve yaşar…”