Eğer bir iş yanlış gidiyorsa onu düzeltmenin ilk adımı hatanın kim tarafından ve nerede yapıldığını tespit etmek gerekir. Eğer hata yapan yönetimse, bu hatayı kabullenmeden onu düzeltmenin yolu yoktur. Türkiye’nin ekonomideki son yıldaki sıkıntılı durumu da bundan kaynaklanmaktadır. Yanlış uygulamaların nerede ve kim tarafından yapıldığı bilinmesine rağmen, hata yapanın bunu kabul etmemesi çözüm yollarını tıkamaktadır.
Ekonomi ve siyasetteki bariz hataların nerede ve kim tarafından yapıldığı net bir şekilde bilinmesine rağmen, “iktidara yakınlık, çoğu zaman insanın kendisi olmasına izin vermiyor.” Yani, konuşması gereken iş camiası, odalar, sanatçılar, aydınlar, üniversiteler, dernekler ve sendikalar sessiz kalınca ya da gerçekleri saklayarak konuştukça, iktidar da kendisini iyi yolda görüyor ve hatalarını yeni hatalarla düzeltme yoluna giriyor.
İşte, tam bu noktada YSK’nın İstanbul Büyükşehir seçiminin yeniden yapılması kararı büyük bir yanlış olarak karşımıza çıkıyor. Böylesine adaletten ve hukuktan uzak bir kararın iktidarın baskısıyla verilmesi yeni travmalara yol açacaktır. Seçim kurullarını oluşturan ve denetleyen YSK, seçim kurulları yasaya uygun bir şekilde oluşturulmamış diye seçimi iptal eden de YSK. Aptalca alınan bu iptal kararını kimseye açıklayamazsınız.
Siyasetin ekonomik krizi derinleştirdiği bir ortamda, TÜSİAD bir öyle bir böyle, TOBB bildiğiniz gibi, büyük sendikalar sararmış, üniversiteler imam yetiştirmekle meşgul, TESK figüranlık rolünden memnun, devlet parti devleti olmuş, Merkez Bankası sahibinin sesi, medya büyük çoğunlukla çamur ve yüksek yargıçların ise alçak çıktığı bir düzende, demokratik güçlerin İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya ve diğer Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını kazanması önemli bir başarı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi YSK’nın bir sivil darbe kararıyla 23 Haziran’da yeniden yapılacak. Seçimin sonucu ne olursa olsun Türkiye derin bir ekonomik ve siyasi krizden uzun bir müddet çıkamayacak. Çünkü, “Tek Adam” rejimi çöktü. Değişim süreci çok zor ve çetin geçecek. Kibir ve kin siyaseti toplumu üzmeye devam edecek.
Geçenlerde bir televizyon programında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu Fatih Sultan Mehmet’in şu sözleriyle çok güzel açıkladı: “Aklı öldürürsen ahlakta ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”
Aslında insanlar, her zaman iyi olanı ve iyi buldukları şeyi severler; yanıldıkları yer neyin iyi ve doğru olduğunun değerlendirilmesindedir. İşte, Ekrem İmamoğlu’nun başarısı buradan geliyor. Neyin iyi ve doğru olduğunu sevgi, huzur ve barış diliyle halka o kadar güzel anlattı ki, tüm Türkiye’de çığır açtı. Belediye başkanlığı standardını yükseltti. 19 günlük bir belediye başkanlığı performansının tadı halkın damağında kaldı. Gördüğümüz kadarıyla İstanbul halkı İmamoğlu’nu yeniden başkanlık koltuğuna oturtmakta kararlı.
Güçlü bir Türkiye istiyorsak, toplumdaki bütün grupların ve sosyal yapının maddi ve manevi tüm unsurları ile bir araya gelerek, birbirlerini tamamlamaları ve kaynaşmaları temel hedefimiz olmalıdır.