Önceki makalede sağdaki partilerden farklı olarak kendini solda tanımlayan siyasi oluşumlara destek verenlerin şeffaflık konusunda daha duyarlı olduklarını, bu nedenle sağ partilerde çok ta üzerinde durulmayan her türlü çıkara ve ranta dayalı işlemin, ilişkinin kamuoyunda daha fazla tepki çektiğine dikkat çekmiştim.
Şeffaflık konusu bugün de Büyükşehir Belediyelerinin önemli kısmını kazanmış olan CHP' nin 25 yıl sonra yerel iktidarlar üzerinden en önemli sınavı…
Sınav öylesine önemli ki, CHP ya yerelden başlayarak devletin tepesine uzanan iktidara yürüyecek ya da yeniden 1994' tekine benzer sendromla bir daha toparlanmamak üzere yıkılıp gidecek..
Böylesine kritik süreçte şeffaflık, hesap verebilirlik kavramlarıyla CHP' nin Mersin yerelinde ortaya çıkan son günlerdeki performansını birkaç örnekle yansıtmaya çalışayım..
Mersin' de Büyükşehir seçimlerini CHP' li aday kazanınca; vatandaşın yeniden hesap sorabileceği, atanmış ve seçilmişlerin de gönül rahatlığıyla hesap verdiği şeffaf bir yönetim anlayışı Belediyeye hakim olacak diye umutlandım..
Oysa öyle olmadı..
Geçen beş yıl içinde Belediyeye egemen olan, kafasına buyruk, halkı önemsemeyen anlayış aynen sürüyor, bilgi edinme kanunu kapsamında yasal olarak verilmesi gereken bilgi/belgelerle ilgili talepler 'ipe sapa gelmez' bahanelerle geri çevriliyor, savsaklanıyor..
İş bazen iyice zıvanadan çıkıp,vatandaşın aklıyla alay etme boyutuna ulaşıyor…
Nasıl mı?
Tam da Kılıçdaroğlu' nun Afyon' da, saydamlık ilkesini en başa koyarak manifesto yayınladığı gün Mersin Büyükşehir Belediyesi , Belediye iştiraki olan iki şirketle ilgili istemiş olduğum "son 5 yıla ait bilançolarla, seçimlerden sonra bu şirket yönetiminde yer alan kişilerin aldığı 'huzur hakkı' miktarıyla ilgili bilgileri 'TİCARİ SIR' gerekçesiyle geri çeviriyor…
Ben bu tip 'ayak sürümelere', ipe sapa gelmez gerekçelere alışkınım. Başından savdığını sanan bürokrat veya ona o aklı veren şirket yetkilisinin görev süresinden de fazla dirsek eskittim bu yolda.
2005' te Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yürürlüğe girdiğinde çok farklı kurumlardan öylesine akıl almaz yöntemlerle öylesine dirençlerle karşılaştım ki, nefesim yetmese ilk günden havlu atardım.
Öyle yapmadım..
Kanunu yapan TBMM' in, AB' den esinlenerek bu tür olumsuzluklara karşı hakem ve şikayet mercii olarak Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu gibi bir Kurumun oluşturulmasını sağlarken, tam da bu tür savsaklamalara karşı gerekli yasal önlemi almayı amaçladığı olgusundan hareketle haksız ve mesnetsiz bulduğum her geri çevirmeyi bu kurula taşıdım.
Ülkenin en saygın hukukçuları başta olmak üzere alanında saygın üyelerden oluşan Kurul tüm başvurularımı değerlendirdi, bir iki şekle dayalı geri çevirme dışında da hep taleplerimin ilgili kurumlarca yanıtlanması yönünde kararlar aldı.
Ve şunu biliyorum: Belediyelerin nasıl ticari sırrı olamazsa, Belediye şirketlerinin de ticari sırrı olamaz.
Olamaz çünkü, kanun yapıcı Meclis, kamu kurumu niteliğindeki belediye ve il özel idarelerinin kurduğu veya ana ortağı olduğu şirketlerin denetimini nasıl belediyelere verdiyse, bu şirketlerin de tıpkı Belediyeler gibi vatandaşın talep ettiği bilgi/belgeleri 'ama' sız vermekle yükümlü…
Elli dereden su getirmeye kalkan ve başvuranı bürokratik dolambaçlarda yıldırmayı, bıktırmayı amaçlayan atanmış/seçilmişler süreci geciktirebilir ama engellemeleri çok zor..
İyi de, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu' nun içtihat anlamına gelecek onca kararı ortadayken Belediyenin 'kamu Tüzel Kişiliğine' sahip şirketi bu 'ticari sır' perdesinin arkasına neden saklanma gereği duyar?
Hangi ticari sırrınız var da, bunu vatandaşın öğrenmesini engelliyorsunuz?
Belediye bilançolarını kendisi yayınlamazsa bile Sayıştay Denetçileri yıllık inceleme sonucu o bilançoları denetleme raporlarıyla birlikte yayınlıyorlar..
Kısaca Belediye bilançosu ticari sır kapsamına girmiyor da, belediyenin sermaye koyduğu, denetimi altında tutmakla yükümlü olduğu, çoğu işlemde kamu gücü ayrıcalığıyla donattığı şirket ve o şirkette görev alan yönetim kurulu üyelerine yılda ödenen huzur hakkı toplamı neden ticari sır olsun?
Bir kez daha anımsatayım ve uyarayım:
Belediye ve belediye şirketinin ticari sırrı olmaz, o bahane arkasına sığınanlar eninde sonunda bağlayıcı 'Bilgi Edinme Değerlendirme Kurul' kararıyla vatandaşın istediği belge/bilgileri vermek zorunda kalırlar.
Olan kuruma ve kurumun imajına olur. Çizilen algıyı düzeltmek, bozmaktan hayli zordur.
Üstelik bu kurumlar, 'saydamlığı' manifestonun baş maddesi haline getiren bir siyasi partinin şemsiyesi altındaki seçilmişlere emanet edilmişse…
* Not: Seçer seçildikten sonra Belediye iştirakleri ile ilgili ilk talebi 3.5.2019 tarihinde yaptım. Belediye Başkanlığı yanıtında Bilgi Edinme Hakkı kanunu 7, 8 ve 23. maddeye dayanarak Belediye iştiraklerinin borç tutarlarını veremeyeceğini bildirdi. Oysa Madde 7, 8 ve 23 bakın neleri içeriyor:
madde 7) Bilgi edinme başvurusu kurum ve kuruluşun ellerinde olan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi belgelere ilişkin olmalıdır. Kurumlar özel çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden belge veya bilgi için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilir. İstenen belge bilgi başvurulan kurumdan başka yerde bulunuyorsa başvuru dilekçesi o kuruma gönderilir ve durum ilgiliye yazılı olarak bildirilir. (Başvurum zaten kurumun her sabah bakmakla yükümlü olduğu borç listesi idi. Özel bir analiz gerektirmediği gibi araştırılacak bir konu da değildi.)
madde 8)Kurumca yayınlanmış veya yayın, broşür, ilan ve benzeri yollarla kamuya açıklanmış bilgi ve belgeler bilgi edinme başvurularına konu olamaz. Ancak yayınlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi veya belgelerin ne şekilde, ne zaman ve nerede yayınlandığı başvurana bildirilir. (Böyle bir bildirimde bulunulmadığı gibi belediye iştiraki şirketlerin ne borç listesini gösterir broşürleri var, ne de kamunun ulaşabileceği internet siteleri bugüne kadar yapılmamış ki, böylesi bilgiler yer alsın)
madde 23) Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile kurumlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler kanun kapsamı dışındadır. (Burada kanun yapıcının ticari sır kavramından kast ettiği kamu kurumunun borç dökümü değildir, bankaların müşterileriyle ilgili bilgileri ve bunun yanında kurumların çalışanları hakkında gizli kalması gereken bilgilerdir. Halkın vergilerini emanet ettiği yerel yönetimin kurduğu bir başka ifadeyle vatandaşın vergileriyle hizmet vermesi gereken belediye şirketinin nasıl bir ticari sırrı olabilir ki? Borsaya kote edilmiş özel şirketler bile kar zarar cetvellerini ve bilançolarını her yıl periyodik olarak yayınlarken, halkın şirketinin halktan bilgi gizlemesi nasıl bir mantıkla açıklanabilir)
** Seçer dönemindeki son başvuruyu 22.7.2019 tarihinde yaptım. Bu başvuruda da Belediye iştiraki iki şirketin 2018 yılı kar/zarar cetveli ile aynı yıla ait bilançoyu ve 1 Nisan 2019 tarihinden itibaren yönetim/denetim kurulu üyelerine yapılan ödeme tutarlarını gösterir listeyi talep ettim. 25.7.2019 tarihli cevap yazısında İmar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ali Uyan imzasıyla gelen yanıtta istediğim belge ve bilgilerin ticari sır kapsamında değerlendirildiği ve gizli kalması gereken bilgilerden meydana geldiği için verilemeyeceği yer alıyor.
Oysa daha önce bir başka nedenle Büyükşehir'e bağlı birimde çalışan memurların aldığı ücretlerle ilgili bilgileri vermeyen Belediye kararına karşı şikayette bulunduğum bu alanda en yüksek karar mercii olan Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu; " Katılımcı, saydam, hesap verebilir, insan hak ve özgürlüklerini esas alan yerel yönetimlerin bu ilkeler doğrultusunda ve hemşehri hukukunu da gözeterek, hemşehrilerin Belediye karar ve hizmetlerine katılma, faaliyetler hakkında bilgilenme haklarının en doğal hakları olduğu" gerekçesiyle istediğim bilgi/belgelerin verilmesi gerektiği hususunda bağlayıcı karar almıştı.