Düşünürler boşuna ‘yaşadığımız dünya önce dilde kurulur’ dememiş. Dil yaşayan, gelişen bir varlık. Milletin ortak malı sosyal bir müessese. Kültürümüzün ana bileşeni en temel özelliği dildir. Onun üzerine diğer tüm edinimler gelir oturur, yerleşir… Konuğum Mustafa Topaloğlu, dil konusunda ustalaşan bir halk kültürü araştırmacısıdır. O buna kendince ‘Halk Bilgisi’ de demektedir. Çalışmalarını bu güne değin 2014-2018 yılları arasında çıkardığı üç kitapta toplamıştır. Fakat bu alanda yayımlanmayı bekleyen üç kitap dosyası daha bulunmaktadır. ‘Gönül Defteri’ bir sonraki yayımlanacak kitabının adıdır.
Belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan bir halkın, kendisine has hayat anlayışına, dünya görüşüne, yaşayış tarzına ve ortak değerlerinin hepsine birden halk kültürü denir ki içinde elbette müziğe de örf, adet geleneklere de yer vardır. Doğduğu yer olan, Oğulcuk Köyü’nden ( Boğazlıyan- Yozgat) başlayarak, insana dair hallerin, yaşanmışlıkların unutulmasına Topaloğlu’nun gönlü razı olmaz.
O buna, Nazım’ın ölümsüz eseri ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ ile Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köy’ eserlerinin başlıklarından yola çıkarak ‘Bizim Köyden İnsan Manzaraları’ adını vermiştir. İçinde öykücükler, anılar, şiirler, türküler…Söyleşi tadında denemeler, değinmeler, eleştiriler bulunmaktadır. Zamanının büyük bölümünü işte bu halk kültürü çalışmalarına adamıştır. Halk kültürü için; “ Bizi biz eden değerler silsilesidir. Halk kültürünün özünden sapmaması lazım” görüşünü dile getirir.
Mustafa Topaloğlu’nun çabaları karşılıksız da kalmıyor hani. 2017’de merkezi Osmaniye ilimizde bulunan Halk Bilimleri Kültür Akademisi tarafından düzenlenen bir yarışmada ‘Şarkışlalı Aşık Serdari’ ile ilgili bir araştırması birincilik ödülü kazandı.
Topaloğlu 1950 yılı doğumludur. Memleketteki ilk ve orta öğreniminin ardından, yüksekokulu Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’nde okudu. Anadolu Üniversitesi’nde lisansını tamamladı. Yurdun çeşitli yerlerinde Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. 2000 yılında emekli oldu.
Çocukluğundan bu yana içinde ukte kalan, köyündeki yaşanmışlıkları yazma isteğini Ali Kızıltuğ’un şu dörtlüğü ile anlatmak ister: “Köyün sığırını babam yayardı- Aldığı ile yedi nüfus doyardı- Odaya varınca dayım kovardı- Benim o köylerden çok alacağım var.”
Topaloğlu, “Ali Kızıltuğ alacağım var diyor. Ben ise tersine o köylere borcumuz var diyorum. Köy hayatı bitiyor. Köyler boşalırken, kültürü de yok olma sürecine giriyor. Buna seyirci kalamazdım” diyor.
Mustafa Topaloğlu, Türkü söylüyor kabak kemane, bağlama, ney ve kaval çalıyor. Türkü çığırmaya yazıdan önce başlamış. “ Çocukluğumda bir kulak dolgusu vardı. Radyonun da yeri büyüktür bu konuda. Ayrıca dayım tef sanatçısıydı. Annemin sesi güzeldi. Onlardan ilham aldım” diyor. Beş senedir Mersin Halk Müziği Korosu’na gidiyor. Önceleri de on yıl boyunca İçel Sanat Kulübü Anadolu Halk Müziği Korosu’na katıldı. Orada Ayşe Yiğit hocadan solfej, usul dersleri aldı. Koro disiplini ve türkü yorumundaki incelikleri Nihat Hatipoğlu’ndan öğrendi.
Türkü onun için, Türk insanını anlatan bir değerdir. Bundan yola çıkarak bir dosya hazırlıyor. Dosya kitaplaştığında, türküler serisi olacak. Serinin ilk kitabı ‘Türkü Söyledim Sana’ yakında çıkacak.
Şiir yazmayan MEŞYAD üyesi Topaloğlu iyi bir şiir okuyucusudur. Şiire eleştirel gözle yaklaşmasını bilir. “ ‘Bedri Rahmi şiiri ayak seslerinden tanırım der’ ben de öyleyim.” O edebiyatçıları eserlerinin üslubundan tanıyacak kadar, nadir görülen bir yeteneğe sahiptir.
Topaloğlu, Yaşar Kemal’in ‘ O iyi insanlar güzel atlara binip gittiler’ sözüne pek katılmayarak şöyle der: “ İnsan bitmez tükenmez bir varlıktır. Daha niceleri gelecek ve nice unutulmaz eserler bırakacaklar.” Kahramanmaraş’taki bir yerel gazeteye uzun yıllar yazılar veren Mustafa Topaloğlu, edebiyat ve sanat türleri arasında bir üstünlük gözetmez. ‘Hepsi ayrı bir değerdedir’ der.
Kimi zaman öykülerinde yöresel şive de kullanan Topaloğlu; “Edebiyat hayatın olmazsa olmazıdır. Edebiyata yabancı olan bir insan yaşamış sayılmaz. Yöresel ağız dilin tuzu biberidir. Kültürü zenginleştirir” demektedir.
Ömrü ve sağlığı el verdiği müddetçe yazmaya, söylemeye, çalmaya ve araştırmaya devam edeceğini söyleyen hocamıza, bol üretimli, sağlıklı günler diliyorum.