*“Dünyayı Mersin’e bağlayacak” Havalimanımız her nedense10 yıldır tamamlanamıyor.
*“Mersin’e Turizmi getirecek” Kumkuyu Stol Havaalanı, 20 yıl önce planlanıp ihalesi yapılmasına rağmen unutuldu.
*Mersin’i Batı Akdeniz’e bağlayacak Akdeniz Sahil Yolu yıllardır tamamlanamadı.
*Mersin’i İç Anadolu’ya bağlayacak Hızlı Tren projesi gerçekleşmedi.
*Mersin’i Ortadoğu’nun Merkezi yapacak Limanın genişlemesi, Konteyner Limanı, Lojistik Merkez projeleri hayata geçemedi.
Sonuç ne oldu?
Mersin elindeki, özellikle stratejik alanda sahip olduğu tüm zenginliklere rağmen bunlardan yararlanamadı; adeta iç ve dış dünyadan tecrit edildi.
Bu kayıp hizmetlerde etkisi, kusuru ve ihmali olanlar belki de Mersin’e istemeden ve bilmeden bir yarar(!) sağlamış oldular!
Mersin şu anda her yere uzak, kendi haline kalmış bir kent.
Bu sıkıntılı günlerde ekonomik olarak birçok konuda zarara uğrayabilecek Mersin, en azından turizm alanında önemli bir zarar görmeyecek.
Antalya’ya gelen 10 milyonun üzerinde turiste karşılık, Mersin 20 bin turist sayısının avantajını(!) yaşayacak.
Daha az turist, Mersin’e daha az gelen insanlarımız, komşu illerle daha az ilişkimiz, daha az ticaretimiz, daha az denizden yararlanmamız, daha az nakliye ve transit hareketleri… tüm bunlar sosyo-ekonomi ve turizm alanında zaten tecrit konumunda yaşayan Mersin’i, bu salgın zamanında doğal karantinaya sokmuş durumda.
Mersin için olumsuzlukların sonucu olan olumlu konumu bir tarafa bırakıp, güncel duruma bakalım.
Ülkemiz, kentimiz yakın yılların belki en ölümcül olmayan, ama sosyal ve ekonomik hayat yanında toplum psikolojini de derin travmaya sokan bir virüs salgınıyla devlet ve toplum düzeyinde savunmaya geçmiş durumda…
Bugünler sosyal dayanışma, yardımlaşma, kurallara uyma, başkalarına saygı ve sevgi gösterme yönünden büyük bir sınav göstereceğimiz ve her konuda çok dikkatli olmamız gereken günler.
Her büyük felaket, tehlike ve tehditte olduğu gibi Mersin’de de daha ilk günlerde, yine sosyal medya kışkırtıcıları, felaket tellalları, şizofren ruh hastaları, Devlet ve toplum düşmanları işbaşındaydılar.
Nasıl bir ruh ve vicdan kirliliğidir ki, halkın paniğe kapılmasını sağlayacak uydurma paylaşımlarda bulundular.
Bunun kanuni takibata yol açacağını bilenler, aşağılık paylaşımları özel whatsapp gruplarında yapmaya başladılar.
Bizler, bu hain operasyonlara karşı, grup içinde olduğumuz dostlarımızı bu mesajları paylaşarak sonuçta insanlarımıza ve ülkemize yapılan kötülüğe ortak oldukları konusunda uyarmalıyız.
Artık aynı gemideyiz; gemi su alırsa ya da batarsa bundan hepimiz zarar göreceğiz. Salgın toplumsal statü, cinsiyet, yaş, etnisite ve ideoloji gözetmeksizin herkes için tehlikedir.
Toplumsal aidiyet duygusu, farklılıklar içinde birlikte yaşama iradesi, millete inanç ve devlete saygı bu zor günlerde bize dayanak olacaktır.
Güven, inanç, sabır, şefkat ve paylaşma duygularımızı güçlendirecek bilgileri paylaşalım; şer odaklarının ve hastalıklı tiplerin kirli yalanlarını zaten devlet dikkatle izleyip gereğini yapıyor; ama sosyal iletişim imkânlarının ve tekniğinin bunca geliştiği günümüzde yalan/sahte hesaplarla, uyduruk belge ve bilgilerle topluma, hayata, ülkeye ve insana kötülük saçan bu virütük tiplerin etkilerini artırmasına yardımcı olmayalım.
Şimdi birbirimize yardımın, iyiliğin, fedakarlığın anlamı çok daha belirgin haldedir; Devletimizin her düzeyde geliştirdiği önlemlere ve uyarılara eksiksiz katılmak bir insanlık görevidir.
Kendimiz, ailemiz, sevdiklerimiz, hemşerilerimiz, yurttaşlarımız ve tüm insanlık için bu günler derin, ağır sınav günleridir.
Bu günlerde hayat ahlâkî, vicdanî, insanî anlamda nerede durduğumuzu bizzat kendimize gösterecek bir aynadır.
(Devam edecek)
HARUN ARSLAN......18 Mart 2020