Henüz internetin hayatımıza girmediği ama bilgisayarlarla tanıştığımız 90' lı yılların başı..
Ticaret hukuku alanında efsane bir hocamızla sohbet ediyorduk. Konu dönüp, o günlerde hayatımızın her alanına hızlı giriş yapan bilişime gelince şu görüşü dile getirdiğimi anımsıyorum:
'madem yasaları bilgisayarlara yükledik, en azından hafif suçlarda yargılamayı bilgisayara taşısak.. Örneğin para cezasıyla geçiştirilecek kurallardan ihlal eden birine uygulanacak cezayı bilgisayarın belirlemesi mümkün. Böylece Mahkemelerin üzerindeki yük te hafifler, üstelik yargılama sürecinde çektiği sıkıntılar nedeniyle ceza alacak olanın da karşı çıkmayacağı bir uygulama hayata geçmiş olur.'
Üstad şöyle bir gülümsedi ve dönüp hayat boyu unutmayacağım dersi verdi bana:
'Bu önerin bir dönem rağbet gördü. Hatta Brezilya trafik suçlarında uyguladı bile. Ama sorun şu ki, hiçbir bilgisayar bir yargıcın yerini alamaz. Yargıç karşısındaki insanın davranışlarından, olayın geçtiği ortama, çevresel koşullara kadar her yanıyla bir vakayı tartar ve vicdanıyla hüküm verir. Bilgisayara vicdan kavramını nasıl öğreteceğiz?'
Uzun süre kulağıma küpe oldu o ders.
Gerçekten de zamanla tanık olduğum veya duyduğum her olayda, kimi suçlamalara karşı yapılan değerlendirmeleri hatta verilen peşin hükümleri okudukça adalet dağıtma görevini üstlenen insanların karşısına gelen her vakaya karşı nasıl bir ağır sorumluluk taşıdıklarını, en azından taşımaları gerektiğini biraz da empatiyle gördüm, hissettim.
O dönemden bugüne, köprülerin altından çok sular aktı..
Bilgisayarlarla başlayan dönem internet ile bambaşka bir evreye geçti.
Bu da yetmedi, iki gelişmenin birleşmesi yapay zekayı çıkardı karşımıza..
Geçmişte gittiğiniz bir avukat yazıhanesinde ilk gözünüze çarpan duvarları dolduran ve raflardan taşan Yargıtay içtihat kararları ve kanunların yer aldığı kalın kara kaplı kitaplardı.
Bugün artık tüm kanunlar, içtihat kararları artık parmaklarınızın ucunda.
Avukat yazıhaneleri zaten zaman içinde şık hukuk ofislerine bırakmıştı yerini, artık ofis dönemi de kapanıyor, akıllı telefonlar yeni ofisler..
Eskiden tüm avukatlar adliyeye yakın mekanları tercih ederdi. Çünkü sadece duruşmalara değil, her türlü dosya incelemesi bile fiziki ortamda gerçekleşirdi.
Bugün öyle mi?
İster sahilde güneşlenin, ister dağ başına çıkın internet erişiminin olduğu her yerde hukukçu olarak takibini yaptığınız tüm dosyalar elinizin altında. Binlerce sayfalık doküman bulut teknolojisiyle erişiminize açık..
Eskiden tutuklu bir sanık bulunduğu cezaevinin dışındaki bir kentte başka bir davadan yargılanıyorsa, onu o dosyanın bulunduğu mahkemenin yer aldığı ile sevk etmek zorundaydınız.
Oysa artık kısa adıyla SEGBİS diye tanımlanan 'Ses ve Görüntü Bilişim Sistemleri' girdi devreye. Bulunduğunuz cezaevinden yargılandığınız bir başka il mahkemesindeki duruşmaya katılıyor, hatta yurt dışında belirlenen bir mekandan bağlanıp ifade verebiliyorsunuz..
Eskiden dava açmak için dilekçe ve eklerini fiziki olarak adliyeye götürmek, kayıt altına almak gibi sıkı sıkıya uyulan kurallar, gün ve saat olarak belirlenmiş süreler yerlerini artık UYAP denilen uygulamaya bırakmış durumda.
Dosyayı UYAP (Ulusal yargı ağı) üzerinden işleme koyuyor, bir zamanlar suiistimale açıklığı su götürmez gerçek olan 'davayı arzulanan hâkime düşürme' gibi uygulamalar tarihe karışmış bulunuyor.
Ayrıca eskiden ancak avukatın takip edebildiği dava dosyalarıyla ilgili tüm gelişmeleri vatandaş ta artık anlık olarak izleyebiliyor.
Kısaca bilişim, herkesin bilgi ve belgeye erişimi konusunda eşitlik ve şeffaflığı inanılmaz biçimde tüm topluma hizmet olarak sunarken, bir takım güç odaklarının elinde toplanan mekanizmaların tüm kesimlere ulaşımını devrimsel biçimde değiştirip dönüştürmüş bulunuyor.
Sadece yargılama süreciyle de sınırlı değil, bilişimin adaletle olan ilişkisi..
Denetimli serbestlik, cezaevi dışında evde hapis gibi uygulamaları olanaklı kılan veya tehdit altındaki birini tehditten koruyan elektronik kelepçenin bile bugün yüklendiği işlev başlı başına yeni dönemin farkındalığı bakımından tartışılmaz ağırlıkta değil mi?
İşlenen bir suçla ilgili faillerin ortaya çıkarılmasında en önemli araçlardan biri bugün artık bir kısmı güvenlik kurumlarının denetiminde, çoğu da çeşitli gerekçelerle neredeyse tüm mekanlarda yer alan kameralar değil mi?
30 yıl önce işkenceyle suçları itiraf ettirilen insanları artık bu görüntülerle ortaya çıkarmanın dayanılmaz hafifliği..
Bilişim hayatın tüm alanlarında olduğu gibi artık hukukun ve hukukun çizdiği çerçevede adalet dağıtmakla yükümlü yargının vazgeçilmez parçası ama süreç bu kadarla sınırlı değil.
Algoritmalardan beslenen yapay zeka önümüzdeki dönemde tüm toplumsal olaylarda olduğu gibi hukuka ve yargısal süreçlere damgasını vuracak.
Son 25 yılda internetin adım adım tüm yaşamamızda artan ağırlığına bakıp 'neredeydik, nerelere geldik' diye düşünebilirsiniz.
Ama bu öngörü gelmekte olan dalgaları algılamaktan yoksun ve çok sığ…
Açılmakta olan kapıların ardında insanlığı bekleyen yeni çağa göre bugün bilişimin taş devrindeyiz..
Pandemi ile hepimizi evlere hapseden karantina günleri bu süreci akıl almaz biçimde hızlandıracak..
Bambaşka bir evreye geçeceğiz..
O evrenin ip uçlarını şu son üç ayda bile yaşadığımız gelişmeler ışığında bir sonraki makalede ele alacağım..