Yıl 2014..
Yerel seçimlerin sonuçlanmasıyla birlikte, Büyükşehir Belediyelerinin faaliyet ve yetki alanlarını tüm ili kapsayacak biçimde genişleten uygulama hayata geçti.
Böylece Osmanlı döneminden kalma, 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi ile kurulmuş il özel idareleri de Büyükşehir statüsündeki tüm illerde ortadan kalktı.
İl özel idarelerinin o güne kadar yaptığı tüm işlerle birlikte personelinden ekipmanına tüm varlık ve yükümlülükleri de olduğu gibi Nisan 2014 itibariyle artık Büyükşehir Belediyelerine aitti.
Ancak devir çok ta sağlıklı yürümedi.
Örneğin Valilikler makine parklarını deyim yerindeyse Belediyelerin sırtına yıktılar ama gayrimenkul devirlerinde aynı cömertlik görülmedi. (Mersin' den küçük bir örnek, il özel idaresi hizmet binası Büyükşehir Belediyesine devredilmedi, Valilik devasa binayı bünyesinde tuttu.)
Mersin' de en ilginç paylaşım eski Özel İdare iş hanları ve çevresindeki çarşı üzerinden yaşandı. Deprem riski taşıyan binalarla birlikte halkın Bit Pazarı dediği alan bir anda Belediye uhdesine geçti. Ardından da Mersin' e yabancı Belediyecilik kollarını sıvayıp burayı otopark yapmak üzere hülyalara daldı.
Bit Pazarı ve çevresinin ekonomik değerini, oradan evine her gün ekmek götüren binlerce insanın durumunu bilmeyenlerin rüyadan uyanması uzun sürmedi.
Tam o günlerde Bit Pazarı ve çevresindeki çarşıları ele alan birkaç makale kaleme almış, 150 yıllık genç Mersin' in kısa tarihinin en değerli mekanlarından biri olan 'Çarşı' nın kent üzerindeki önemine ve taşıdığı ekonomik potansiyele dikkat çekmiştim.
Diyarbakır, Urfa, Antep, Antakya gibi binlerce yıllık kadim şehirlerdeki çarşıların küçük dokunuşlarla nasıl cazibe odakları haline getirildiğini, benzer bir canlandırmanın kente sağlayacağı katkıları örneklerle anlatmaya çalışmıştım.
Aşağıdaki alıntı Temmuz 2014'teki o makalelerden birinden:
"
(…)"Bakmayın eskilerin “Eskiye rağbet olsa bit Pazarına nur yağardı” teranelerine…
Şimdi eskiye rağbet zamanı ve dünyadaki tüm Bit Pazarlarına da nur yağıyor.
Eski çarşılar modern alışveriş merkezlerinden daha çok konuk çekiyor.
Beş yıldızlı otellerden çok tarihi konaklar tercih ediliyor.
Bunlar bizim yerel gerçeğimiz de değil, tüm dünyada genel kabul gören yeni akım bu.
Dünyada yankılanan tüm belgeseller şehirlerin çok renkli, gürültülü de olsa çok sesli çarşılarının curcunalarına özel önem veriyor…
Çin’ de Tayvan’ da da böyle, Amsterdam’ da Berlin’ de de…
Ama on bin yıllık dünya medeniyetinin beşiği Ortadoğu adına bu çok daha önemli bir zenginlik kaynağı olarak her gün yeniden keşfedilmekte.
Antakya çarşısını yok edin, geriye turisti gezdireceğiniz, oyalayacağınız ne kalır acaba?
Mardin’ in, Diyarbakır’ ın, Urfa’ nın ve hele Antep’ in yeni baştan yaratılan çarşıları olmasa her gün keşfe çıkar gibi bu şehirlere koşan yerli/yabancı konukları çekme şansı olur muydu?
Mersin sözünü ettiğim tarihi çarşılar bakımından şanssız bir kent.
Gerçi kendisi 100-120 yaşında olan, kısacık geçmişe sahip bir kentin tarihi çarşısı mı olur?
Yanıtı zor bir soru bu ama şartların getirip önünüze koyduğu, hiç bir mimari tasarıma dayanmayan, neredeyse kendiliğinden doğmuş böyle bir pazar hatta panayır var Mersin’ de…
…
(…) Çiçeği burnunda Büyükşehir Belediye Başkanına ve ekibine kalırsa, İl Özel İdareden Belediyeye geçen iş hanları boşaltılmakla kalmayacak, bit pazarı da boşaltılıp katlı oto park yapılacak.
Üç bin civarında esnafı işinden etmek, yıkılmış kilisenin artık yerinde yeller esse de, tarihi özelliğini ve büyük ihtimalle sit alanı niteliğini koruyan bir yeri yerle bir etmek o kadar kolay mı?
Hadi yasal süreci işlettiniz, hukuk işleyecekse çözülmesi imkansız “sit alanı” sorununu da çözdünüz ve önünüzde bir engel de kalmadı diyelim, yıkmanın getirip götüreceklerini, kısaca attığınız taşın ürküteceğiniz kurbağaya değip değmediği hesabını enine boyuna yaptınız mı?
Geçtiğimiz günlerde Çamlıbel balıkçı barınağının kaldırılmasıyla başlayacak sürecin sunduğu fırsat sayesinde üzerine ölü toprağı serpilmiş eski Mersin’ i ayağa kaldıracak projeyi anlatmaya çalışmıştım.
O projenin ön yüzünü daha da çekici hale getirecek arka yüzünün iki önemli ayağı var: Bunlardan biri mevcut balık pazarı, diğeri de bit pazarı… İkisini de mevcut dokusunu, kokusunu koruyarak restore etmek, herkesin ilgisini çekecek tarihle bugünü buluşturan güzelliğe kavuşturmak mümkün.
Aslında bu konuda Mersin’ e çok benzeyen bir şehrin hayata geçirdiği inanılmaz örnek projeler var. (Antep’ te en az on mekân eskiyi yıkmadan sihirli dokunuşla kazandırılmış, Diyarbakır Sait Paşa çarşısı da öyle)
Ama ben Türkiye’nin dört yanından örnekleri bırakıp Mersin’e çok benzeyen ve İzmir’ in hedeflediği konsepte de uygun Kemeraltı Çarşısından söz edeceğim.
Kruvaze turizmi sayesinde İzmir’ in makûs talihini tersine çevirme mucizesinin en önemli ayağı Kemeraltı çarşısını canlandırma, kente kazandırma projesi…"
2014' teki çarşıyı kurtarma feryadı özellikle Çarşı esnafının direnciyle yankı buldu ve otopark yapma saldırısı püskürtüldü ancak tüm çabalara karşı çarşıyı canlandırıp küçük bir Kemeraltı yaratma beklentisi bugüne kadar gerçekleşmedi.
Oysa koronavirüs saldırısı sonrası gözden iyice düşen AVM modası artık yerini yeniden Cadde mağazacılığına bırakıyor.
Dar alana hapsolmuş Mersin kent merkezi ve o merkezin çekirdeğini oluşturan Bit Pazarı- Balıkçılar Çarşı aksının Çamlıbel balıkçı barınağı ile önündeki sahil ve kumsala eklemlendiği düzenleme gerçekleştirilebilirse çöken eski Mersin küllerinden doğmakla kalmaz, yeniden hayat bulmaya aday cadde mağazacılığının da lokomotifi olur..
Bu konuda pek çok başarılı örnek var ama ben Avrupa' dan Barselona ve bizden eski Antep' in canlandırılması çalışmalarına değinmek istiyorum.
Özellikle Barselona pek çok benzer yanıyla Mersin' e ilham verecek bir kent…
Bir sonraki makalede Barselona' dan alınacak dersleri anlatmaya çalışacağım..