Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

İbrahim Öğretmen

“Tarih boyunca insanlar iki hassas noktadan kavranarak yönetilmiştir. Enselerinden kılıçla, vicdanlarından inançla” İbrahim Gedik   Bugünkü söyleşimizi Mersin Yazarlar Derneği’nden büyüğüm, derneğin tarih, felsefe seminerleri hocası İbrahim Gedik ile gerçekleştirdik. İbrahim bey, 1948’de Niğde merkeze bağlı bir köyde doğmuştur. Onun kişiliğinin oluşmasında, etkisinde kaldığı köy imamı dedesinin önemi büyüktür. Dede, İslam’ı gerektiği gibi yaşayan- ritüellere önem vermeyen haksızlığa kesinlikle karşı duran biriydi. Bilhassa kul hakkına çok değer verirdi. “Dedem benim idolümdü şimdiki İslam anlayışım da kul hakkını esas alan bir İslam anlayışıdır” demektedir.   İbrahim öğretmen sol düşünceye ilgi duymasını da çocukluğunda aldığı öğretilere dayandırır. Haksızlıkları gördükçe, sol düşünceye iyice ısınır. Bu eğilimi 1966-67 öğrenci hareketlerinin başladığı döneme denk gelir. O zamanlar Ankara- Bahçelievler İlköğretmen Okulu öğrencisidir. Okulu dönemin en iyi okullarındandı. Hocaları, Köy Enstitülerinin seçkin çevresindendi. O, Öğretmen Okulu sonrası AÖF ön lisans mezunudur. Öğretmenlik mesleğini sosyal sorumluluğu ağır bir meslek olarak niteler hoca.   İbrahim öğretmen, görevleri boyunca halk ile hiç sıkıntı yaşamaz. O, sıkıntıyı kravatlı bürokrasi ile yönetici sınıf ile yaşar hep…Düşüncelerinden dolayı çok sayıda idari soruşturma geçirir. Dönemin Türkiye manzarasını şöyle tarif eder: “ Halk tamamen içe dönük, geçim derdine düşmüş insanlar topluluğuydu. Kaderciydi. Sistemi halk lehine temelden değiştirmek, halkı özgürleştirmek istiyorduk. Her şeyimiz ile ABD’ye bağlıydık çünkü.”  Hocanın temel ilkesi, devletin varlığı, vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı üzerine kuruludur.    Sol ile ilk ciddi hesaplaşmasını 12 Eylül’den sonra yapar. Bu dönem uzun bir bunalım dönemidir onun için. Devrimci arkadaşlarının dönek ve umursamaz tavırları onu derinden etkiler. Kendi içinde sancılı bir dönüşüm geçirir. 80 sonrası sol tırpanlanmıştır. Gelen iktidarlar son derece başarısızdır. Özal, reformist kimliğine rağmen, dayatan düzenlemeleri tam uygulayamaz. Vesayetçi sistem, elindeki tüm araçlarla Özal’ı engeller.     1995 senesinde emekli olur ve Mersin’e yerleşir. Emeklilik dönemini, düşünce tarihi ve Osmanlı tarihi üzerine okumalar, araştırmalar yaparak değerlendirdi. Hocaya göre 1980‘den 2002’ye uzanan süreç, kayıp yıllardır. Özellikle koalisyon hükümetleri tam bir felakettir.   Tarihi ise şöyle tarif eder: “ Tarih, sadece birbirini takip eden olaylar silsilesi olmayıp, nedenler sonuçlar ilişkisi içinde cereyan eden olaylar bütünüdür.” Bu tespit tarihe bakışını kökten değiştirdi. Geçmişten günümüze örneklerle söyleşimizi sürdürüyoruz. Osmanlı padişahları son iki yüz yılda geri kalmışlığın nedenlerinin farkına varırlar ve ellerinden geldiği oranda ıslahat hareketlerine girişirler. Ancak bunun için çok geç kalınmıştır ve yara, ilaç kabul etmez. O bakımdan Cumhuriyet devrimi bir zorunluluktur. Atatürk Türk milleti için bir şanstır. Cumhuriyet ekonomi, çağdaşlaşma ve eğitim alanlarında önemli atılımlar yaptı. Sanayileşmeye hız verildi.   Ona göre, Nato üyeliği bir kırılma noktasıdır. Aslında devlet kapitalizmi, yarı sosyalist bir uygulamadır. Nato’ya girmekle istikamet şaşar. Piyasa koşullarını devreye sokmak, bir birikim ve sermaye işidir ama o da bizde yoktur. Böylece istikrarsız ve Batı güdümünde edilgen bir dönem başlar. 2002’de bir milattır onun için. Ak Parti mevcut statükoya rağmen iktidar olur. Parti birikmiş sorunların üzerine kararlılıkla yürür. Yaygın sosyalizasyon politikaları uygulanır. Bu, ikinci seçimi kazanmalarına vesile olur. Dev yatırımlar, iyileştirmeler yapılır. Ülke değişir, dönüşür…Ancak dünyada ve Türkiye’de olumsuzluklar, krizler hiç bitmez…Ak Parti hükümetleri içte ve dışta envai çeşit engellemelere maruz kalır. Her şeye rağmen Erdoğan kararlılık ve cesaret göstererek iktidarını korur. Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen bölgesinde lider ülke konumuna yükselir.   Başkanlık sistemi, revizyona ihtiyaç duyulan yönlerine karşın kriz, terör, savaş, finansal saldırı ve salgınla mücadelede başarılı sınav verir. Hoca, hala geçmişten günümüze yetersiz sermaye birikimini, ülkenin yumuşak karnı olarak görür. İktidar değişikliği yaşanmazsa gelecekten umutludur. İbrahim Öğretmen: “ Ben Ak Partili değil Erdoğancıyım o giderse siyasi konumumu tekrar gözden geçiririm” diyerek söyleşimizi sonlandırıyor.   .     
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2020 - Çarşamba

İbrahim Öğretmen

“Tarih boyunca insanlar iki hassas noktadan kavranarak yönetilmiştir. Enselerinden kılıçla, vicdanlarından inançla” İbrahim Gedik

  Bugünkü söyleşimizi Mersin Yazarlar Derneği’nden büyüğüm, derneğin tarih, felsefe seminerleri hocası İbrahim Gedik ile gerçekleştirdik. İbrahim bey, 1948’de Niğde merkeze bağlı bir köyde doğmuştur. Onun kişiliğinin oluşmasında, etkisinde kaldığı köy imamı dedesinin önemi büyüktür. Dede, İslam’ı gerektiği gibi yaşayan- ritüellere önem vermeyen haksızlığa kesinlikle karşı duran biriydi. Bilhassa kul hakkına çok değer verirdi. “Dedem benim idolümdü şimdiki İslam anlayışım da kul hakkını esas alan bir İslam anlayışıdır” demektedir.

  İbrahim öğretmen sol düşünceye ilgi duymasını da çocukluğunda aldığı öğretilere dayandırır. Haksızlıkları gördükçe, sol düşünceye iyice ısınır. Bu eğilimi 1966-67 öğrenci hareketlerinin başladığı döneme denk gelir. O zamanlar Ankara- Bahçelievler İlköğretmen Okulu öğrencisidir. Okulu dönemin en iyi okullarındandı. Hocaları, Köy Enstitülerinin seçkin çevresindendi. O, Öğretmen Okulu sonrası AÖF ön lisans mezunudur. Öğretmenlik mesleğini sosyal sorumluluğu ağır bir meslek olarak niteler hoca.

  İbrahim öğretmen, görevleri boyunca halk ile hiç sıkıntı yaşamaz. O, sıkıntıyı kravatlı bürokrasi ile yönetici sınıf ile yaşar hep…Düşüncelerinden dolayı çok sayıda idari soruşturma geçirir. Dönemin Türkiye manzarasını şöyle tarif eder: “ Halk tamamen içe dönük, geçim derdine düşmüş insanlar topluluğuydu. Kaderciydi. Sistemi halk lehine temelden değiştirmek, halkı özgürleştirmek istiyorduk. Her şeyimiz ile ABD’ye bağlıydık çünkü.”  Hocanın temel ilkesi, devletin varlığı, vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı üzerine kuruludur.

   Sol ile ilk ciddi hesaplaşmasını 12 Eylül’den sonra yapar. Bu dönem uzun bir bunalım dönemidir onun için. Devrimci arkadaşlarının dönek ve umursamaz tavırları onu derinden etkiler. Kendi içinde sancılı bir dönüşüm geçirir. 80 sonrası sol tırpanlanmıştır. Gelen iktidarlar son derece başarısızdır. Özal, reformist kimliğine rağmen, dayatan düzenlemeleri tam uygulayamaz. Vesayetçi sistem, elindeki tüm araçlarla Özal’ı engeller.  

  1995 senesinde emekli olur ve Mersin’e yerleşir. Emeklilik dönemini, düşünce tarihi ve Osmanlı tarihi üzerine okumalar, araştırmalar yaparak değerlendirdi. Hocaya göre 1980‘den 2002’ye uzanan süreç, kayıp yıllardır. Özellikle koalisyon hükümetleri tam bir felakettir.

  Tarihi ise şöyle tarif eder: “ Tarih, sadece birbirini takip eden olaylar silsilesi olmayıp, nedenler sonuçlar ilişkisi içinde cereyan eden olaylar bütünüdür.” Bu tespit tarihe bakışını kökten değiştirdi. Geçmişten günümüze örneklerle söyleşimizi sürdürüyoruz. Osmanlı padişahları son iki yüz yılda geri kalmışlığın nedenlerinin farkına varırlar ve ellerinden geldiği oranda ıslahat hareketlerine girişirler. Ancak bunun için çok geç kalınmıştır ve yara, ilaç kabul etmez. O bakımdan Cumhuriyet devrimi bir zorunluluktur. Atatürk Türk milleti için bir şanstır. Cumhuriyet ekonomi, çağdaşlaşma ve eğitim alanlarında önemli atılımlar yaptı. Sanayileşmeye hız verildi.

  Ona göre, Nato üyeliği bir kırılma noktasıdır. Aslında devlet kapitalizmi, yarı sosyalist bir uygulamadır. Nato’ya girmekle istikamet şaşar. Piyasa koşullarını devreye sokmak, bir birikim ve sermaye işidir ama o da bizde yoktur. Böylece istikrarsız ve Batı güdümünde edilgen bir dönem başlar. 2002’de bir milattır onun için. Ak Parti mevcut statükoya rağmen iktidar olur. Parti birikmiş sorunların üzerine kararlılıkla yürür. Yaygın sosyalizasyon politikaları uygulanır. Bu, ikinci seçimi kazanmalarına vesile olur. Dev yatırımlar, iyileştirmeler yapılır. Ülke değişir, dönüşür…Ancak dünyada ve Türkiye’de olumsuzluklar, krizler hiç bitmez…Ak Parti hükümetleri içte ve dışta envai çeşit engellemelere maruz kalır. Her şeye rağmen Erdoğan kararlılık ve cesaret göstererek iktidarını korur. Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen bölgesinde lider ülke konumuna yükselir.

  Başkanlık sistemi, revizyona ihtiyaç duyulan yönlerine karşın kriz, terör, savaş, finansal saldırı ve salgınla mücadelede başarılı sınav verir. Hoca, hala geçmişten günümüze yetersiz sermaye birikimini, ülkenin yumuşak karnı olarak görür. İktidar değişikliği yaşanmazsa gelecekten umutludur. İbrahim Öğretmen: “ Ben Ak Partili değil Erdoğancıyım o giderse siyasi konumumu tekrar gözden geçiririm” diyerek söyleşimizi sonlandırıyor.

  .     

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.