İnsanın en temel iki içgüdüsünden biridir beslenme. Medeniyetin gelişmesinde de insanın davranış kalıplarının oluşmasında da gıda üretimi ve tüketimi meselesi vardır. Normal zamanlarda hiç tevessül etmeyeceği durumlara yönelir insan aç kaldığında. Salgın dönemi tarım konusunu iyice öne çıkardı. Bu dönem gıda ürünlerine gelen yüklü zamlar ile sarsıldık. En son ayçiçeği yağına gelen zam, dar gelirlilerin belini daha da büktü.
Tarım sektöründeki bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek için sürekli çalışan, kafa yoran insanlar var. Hasan Aslan Nurdoğdu, daha önce söyleşi yaptığım bir iş insanı. O, adeta tarım işinin içine doğmuş biri. Tarım ürünleri ticareti ve yetiştiriciliği uğraşan, aile işletmesinde büyümüş, aynı konu ile alakalı tüm Türkiye’yi gezmiş, sorunları yerinde görmüş. Malum, konu hep sıcak ve gündemde kaldığından kendisiyle yeniden söyleştik.
Nurdoğdu; “ Ekmeği yiyebiliriz ama demiri asla” diyerek başlıyor konuşmasına. Sonra da “Tarım çok geniş bir konu nereden başlamak istersiniz?” sorusunu yöneltiyor. Çünkü o yurdun birçok bölgesinde toprak analizleri yapmış, tarım girdileri, su sorunu ve ürün değerlendirme konularında çalışmalar yapmıştır. Köylü kesimini sınıflandıran Nurdoğdu, desteklenmesi gereken köylüyü şöyle tarif ediyor: “ Arazisi ve ekipmanı olan, ekilmeyen arazileri de kiralayarak eken, yanı sıra hayvancılık yaparak piyasaya giren ve ürettiğinin büyük bölümünü satan köylü.” Ona göre desteklenecek çiftçi bu kategoriye giren çiftçidir.
Nurdoğdu’ya göre Türk tarımının önündeki birincil mesele, tarım yapmak isteyen kişilere toprak sağlamaktır. Bu bağlamda “Toprak Reformu” acil ve şarttır. Ardından tarıma 20-30 yıllık uzun vadeli krediler verme gelmelidir. Vakit kaybetmeden bir “ Milli Tarım Konseyi” kurulmalıdır. Bu kurum önce, göç veren illerin sulu tarıma geçmesini sağlamakla başlamalıdır. Her il ve ilçenin sorunları farklı olduğundan, yerel yöneticiler ve halkın katılımı mutlaka temin edilmelidir.
Ekilmeyen tarım arazileri tüm koşullar zorlanarak, ekilmelidir. Bu konuda Toroslar Tırtar’dan örnek veren Nurdoğdu, “ O bölgede ekilemeyen 11.000 dönüm arazi var. Ekildiği takdirde 4.000 ton buğday elde edilebilir” demektedir. Teraslama yönteminin de önemine değinen Nurdoğdu, bu yöntemle daha fazla tarım arazinin açılacağını söylüyor. Ayrıca tüm köylerde kadastro çalışması yapılmasını ve orman arazilerinden de tarımda yararlanmayı öneriyor.
“Organik tarım yaparak dünyaya ürün satabiliriz” diyen Hasan bey, kimyasal değmemiş Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun yüksek kesimlerinin bu işe uygunluğunu vurguluyor. “Diyarbakır, Adıyaman, Urfa, Mardin, Gaziantep ve Kilis’teki taşlı araziler askerler, mahkumlar ve topraksız köylüler tarafından ücretli temizletilerek, tarıma açılmalıdır. Yine Suriye sınırı mayınlı arazilerden arındırılmalı ve buralar organik tarıma verilmelidir. Ayrıca Akdeniz ve Ege’deki makilik araziler zeytin ve üzüm bahçelerine dönüşmelidir.
Tarımın önemli bir diğer sorunu da sudur. Tüm gelişmiş ülkeler barajlar yapıp, elektrik üretmiş ve de sulu tarıma geçerek zenginleşmiştir. Kuru tarımdaki buğday verimi dönüm başı 100-150 kilo ise, sulu tarımda bu 400-500 kiloya çıkar” diyerek çözümler sunuyor. Hemen önemli saydığı diğer önerilerine geçiyor: “ Bir ‘Kardeşlik Vergisi’ çıkartılarak GAP’ın biran önce bitirilmesi, Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Sakarya, Göksü nehirlerinin sularının değerlendirilmesi, Meriç ve Tunca nehirlerinin su taşkınlarının önlenmesi, Trakya’da yapılacak sulama ile ayçiçeği, çeltik, buğday üretilerek İstanbul’un ihtiyacına verilmesi önerilerini sıralıyor…
Mersin özelinde ise, kış yağışları suyunun baraj ve göletlerde tutulmasını, büyükşehir belediyesinin çiftçiye araç, ekipman yardımında bulunmasını, çiftçiye doğrudan gelir desteği yerine, makine, gübre gibi yardımlar verilmesini, mazotta verginin kaldırılmasını, tüm ilçelerde TOBB tarafından tarım tahlil laboratuvarları kurulup, Ziraat Odalarının buna dahil edilmesini öneriyor. Gübre konusunda her yörenin toprak analizlerine göre gübre verilmesini, yeni gübre tesislerinin ülkedeki fosfat, potasyum, leonardit yatakları değerlendirilerek kurulmasını, yine Mersin özelinde büyükşehrin hal, mezbahane, balıkhane atıklarının tarımda kompost gübre olarak işlenmesi, ayrıca belediye süt, et, peynir ürünleri için soğuk hava tesisleri kurarak, bunu üreticilere tahsis etmesi, kapalı pazar yerlerinin kurulması, pazarcı mafyasının engellenmesi gibi örnek çözüm reçetelerini sunuyor. O, ayrıca Mersin Büyükşehir Belediyesinden, konuya hakim insanlarla bir tarım çalıştayı düzenlemesini istiyor.
Dış pazarda da özellikle Rusya, Çin ve İran ile takas ticaretinin geliştirilmesi, sebze ve meyve için soğuk hava depolarının kurulması, üretici ve ihracatçıya lojistik destek verilmesi, Mersin, Antalya limanlarından özel soğutuculu Ro-ro gemi seferleri yapılması, kargo uçak seferleri konulmasını öneriyor.
Tabii bu arada Çukurova havaalanının kısa sürede bitirilmesi bölgemiz için çok hayati bir durumdur. Hasan Aslan Nurdoğdu’nun şu sorusu ile bitiriyoruz: “ Büyükşehir tüm kırsal alanı kapsadığından, acaba belediyemizin ÇKS (çiftçi kayıt sistemi) belgesinden haberi var mı merak ettim?”