Mersin halkı salgın günlerinde hastalıkla, ölümlerle, iş kaybetmelerle, derin ekonomik sorunlarla tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşarken; bütün kurumsal yapılar bu sorunlara çözüm aramakla, sıkıntıları biraz da olsa hafifletmekle yükümlü… iken; Büyükşehir Belediyemiz gereksiz yere Meclis üyelerine ve kent protokolüne “şarap” hediye etmesi ülke gündeminde!
Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki Mevlana Törenleri sırasındaki uygunsuzluklar gibi son derece gereksiz, zamanlaması da, içeriği de yanlış, anlamsız bir olay…
Bugün Belediyede en alt kademede bir çalışana fikrini sorsanız, size bunun doğru olmadığını söyleyecektir.
Öyleyse bu nasıl bir hesap hatasıdır; nasıl sonrası hesaplanmamış bir yanlış adımdır?
Ben, öncelikle şarap hediye etmenin doğru ya da yanlış olduğunu tartışmadan, iki farklı açıdan konuya bakacağım:
Mali açıdan zor durumda olan Büyükşehir Belediyesi, Meclis’ten borçlanma yetkisi istiyor.
Meclis bu yetkiyi vermiyor.
Ben daha önceki yazılarımda, borçlanma yetkisinin verilmesi gerektiği konusunda fikrimi belirtmiştim; fakat Belediye de azami tasarruf yapmalı ve bütçedeki harcama kalemlerini özellikle salgın dönemi şartlarına ve bu dönemde zarar görenlere katkıya yönelik şekilde değiştirmesi gerektiğini de not etmiştim.
Maalesef bugüne kadar bu anlayışa uygun bir tasarruf göremedik.
Herkes acı içinde, kendi canıyla ya da yakınlarının hastalığıyla uğraşırken, doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız can verirken biz Mersinli hemşeriler hüzünle yılbaşı süslemelerini izledik!
Hâlâ Belediye içerisinde gereksiz yere maddi kaynaklardan faydalanan yığınla insan var.
Bugün şarap için yapılan harcamanın önemsiz olduğu söylenebilir; fakat harcama önceliğinde etik bir sorumluluk vardır; şu anda kamu bütçesindeki her bir kuruş son derece önemlidir. Mümkün olduğu kadar her konuda tasarruf yapılmalı, öncelikler çok dikkatle hesaplanmalıdır. Belediyeden beklediğimiz en önemli bilgi de bu yöndedir.
İkinci bir konu : Her dönem Belediye içine sızan, hiçbir resmi görevi olmayan tuhaf bir grup olur. Bu grup Belediye çalışmalarını yöneticilere, hatta Başkan’a dahi etki ederek yönlendirir. Kargaşa çıkmasından faydalanırlar. Bu tür dönemlerde olayların seyrine göre tutum alarak, yerlerini sağlamlaştırırlar.
Çok yararlı kente ve Belediyeye katkısı olacak hizmetler de bu iç grup etkisiyle engellenebilir. Tıpkı Kıbrıs Şehitliği ve Kıbrıs Anıtlarının bakımı ve korunması gibi. Uzun süre bunun için mücadele etmemize ve bizzat Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da talebi olmasına rağmen gerçekleştiremedik.
Konuyu yılbaşı kutlaması için beni arayan Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer ile de paylaştım. Kendisi benim daha önceki yazılarımdan konuyu biliyor. O da bunun yapılması gerektiği fikrinde . Sn. Ersin Tatar’ı da yakından tanıyor ve eski bir dostlukları var. Kendisiyle Mersin’e ve bölgeye sağlayacağı faydalar konusunda aynı fikirde birleştik.
Büyükşehir Belediyesi salgın döneminde çorba, yemek dağıtımı, evde ihtiyaçlı kimselere yardım, su ve kira indirimi gibi konularda hizmetler yapmıştır; ama tüm bunların yeterli olduğunu söyleyemeyiz.
İşyerlerini kapatanlar, günlük kazancıyla yaşayıp da çalışamayanlar, ekonomik durumu bozulanlar, fakirleşenler önümüzdeki günlerde daha da artacaktır.
Bu dönemde sessiz kalan, önem ve itibarını kaybeden STK’lar yerine halkın tek ümidi Belediyelerdir.
Umarım azami tasarruf tedbirleri alınır ve gereksiz harcamalar yapılarak, gereksiz gündemler yaratılarak insanlar meşgul edilmez.
NOT: Meselenin elbette bir de halkla ilişkiler düzeyinde, manevi boyutu var. Belediyeler başta olmak üzere, kamuya dönük hizmetle yükümlü olanlar, hatta her bir insanımız geleneklerden, kültürden, inançtan beslenen değerlere saygılı olmak zorundadır. Bu değerleri aklın soğuk ölçüleriyle tartışmak anlamsızdır. Farklı inançlar yeme içme, giyinme, davranış ve tutum alma konusunda, kimseye zarar vermeden kendi ritüelleri yaşama hakkına sahiptir. Hele toplumda çok büyük ölçekte benimsenmiş değerleri incitecek yönelimler, kararlar, davranışlar sakıncalıdır. Bu değerleri ve inançları bilimle, çağın gerekleriyle falan tartışmaya açmak saygısızlıktır; herkesin kültürle, gelenekle, inançla beslenen bir derin manevi dünyası vardır ve bu konuda birbirimize saygılı olmalıyız. Hele Mersin gibi demokratik toplum hayatını, çok kültürlü ve çok inançlı hemşerilik ilişkilerini ezberlemiş bir kentte basit ve kaba yanlışlardan kaçınmakla yükümlüyüz.
HARUN ARSLAN.....04. 01. 2021