“ Odununu kendi kesen, iki kere ısınır”
2021 yılı çiftçiler için iki güzel haberle başladı. Haberin ilki 2021’in ‘Uluslar arası Meyve ve Sebze Yılı’ ilan edilmesiydi. İkincisi, Rusya Türkiye’den aldığı yıllık 200 bin tonluk domates kotasını 50 bin ton daha arttırarak 250 bin tona çıkardı. Türkiye’nin domates ihracatı 2020’de yüzde 3 artarak, 313 milyon dolara yükseldi. En fazla domates ihracatı da Rusya’ya yapıldı. Ancak ihracatçılar Rusya’nın uyguladığı kotanın tamamen kaldırılmasını talep ediyorlar.
Birleşmiş Milletlerin 2021 yılını meyve sebze yılı ilan etmesi önemli bir gelişmedir. Covid salgını altında inleyen dünyaya verilen bir mesajdır aslında. Çünkü meyve ve sebzenin salgınla mücadelede vazgeçilmez etkileri var. Meyve ve sebze bağışıklık sistemine saldıran virüsü etkisiz kılıyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. O bakımdan dünya genelinde yoğun talep görüyor.
Ülkemiz meyve ve sebze tarımında büyük potansiyele sahip. Türkiye sebze üretiminde dünya sıralamasında dördüncü konumda. Meyvede ise altıncı sırada bulunuyor. İhracat büyüklüğü açısından bakıldığında ise Türkiye; dünya meyve ihracatında sekizinci, sebze ihracatı sıralamasındaysa dokuzuncu sıradadır.
Beş tarımsal üründe ise Türkiye hem üretim hem de ihracat noktasında birinci sıradadır. Bunlar, kayısı, incir, fındık, haşhaş tohumu ve ayva ürünleridir. Gelişmiş ülkeler ile aramızdaki yıllık gıda tüketim tabloları sıklıkla yayınlanır. Orada ülkemiz insanının özellikle et, süt ve deniz ürünleri tüketiminde oldukça gerilerde olduğu görülür. Doğrudur, hayvansal protein bazlı gıda tüketiminde Türkiye gerilerdedir. Ancak bitkisel kaynaklı bakliyat gibi proteinli gıdalar konusunda başlarda olduğumuz kesindir.
Günümüzde artık hayvansal protein iklim değişikliği, aşırı su tüketimi ve kuraklık gibi sebeplerden dolayı sorgulanır hale gelmiştir ve önümüzdeki dönem fosil yakıtlar örneğinde olduğu gibi hayvansal gıda (özellikle büyükbaş) konusunda kısıtlayıcı önlemlerin geleceği sürpriz sayılmamalıdır.
Sebze meyve tüketiminde Türkiye dünya ortalamasının üzerindedir. Dünyada kişi başına düşen sebze tüketimi 141 kg iken, bu oran ülkemizde 230 kg seviyesindedir. Meyvede ise dünya kişi başı tüketimi 77 kg iken, Türkiye’deki kişi başı tüketim 128 kilogramdır.
Bizler bugüne değin ülkemizin dünyada- kendi kendine yeten az sayıdaki ülkeden biri olduğu bilgisiyle yetiştik. Ancak son covid salgını, kuraklık ve iklim değişikliği dolayısıyla- bunun tam böyle olmadığı gözler önüne serildi. Türkiye coğrafi konumu nedeniyle kırılgan bir iklim kuşağı üzerinde. Bilim insanlarının hesaplamalarına göre, çöllerin 200 km kuzeye kayma riski bulunmaktadır. O bakımdan ülke olarak sürekli teyakkuz halinde bulunma zorunluluğu vardır.
Yaşadığımız Çukurova bölgesi birçok tarımsal ürün açısından Türkiye liderliğini elinde tutmaktadır ve ülke ihracatına çok önemli katkılar vermektedir. Mersin, Türkiye meyve üretiminin yüzde 11’ini sebzenin de yüzde 8’ini sağlamaktadır. Türkiye sebze meyve ihracatının yüzde 27’i Mersin’den yapılmaktadır.
Yine 2021 yılının bir diğer sevindirici haberi de Adana Karataş’tan geldi. Karataş’ta kurulacak Balıkçılık ve Su Ürünleri İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde, planlanan 3 bin kişilik istihdamın 2 bini kadınlardan oluşacak. Bu yatırım, şu anki 1 milyar doları aşan ülke su ürünleri ihracatında yüzde 30 artış sağlayacak güce sahip.
Proje ile yıllık 60 bin ton su ürünleri üretimi ve 250 milyon dolar ihracat hedefleniyor. Yatırım bölgemize büyük bir canlılık getirecektir. Türkiye su ürünleri ihracatında 2020 yılında yüzde 4’lük bir artış gerçekleştirmiştir.
Salgın koşulları sadece ekonomi alanında değil hemen tüm sektörlerde dengeleri, hedefleri bozucu etki bırakmıştır. Türkiye her bakımdan salgının olumsuz etkilerinden hızla sıyrılabilecek potansiyele sahiptir. Yeter ki gücümüze güvenelim…
*2019 yılında Türkiye, 16.2 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatıyla dünyada 17.sıradadır.