“Yol yormuyorsa; yoldaşındandır”
Abdülkadir Bulut ismini gençler pek bilmez. 1985 yılında kayınbiraderi Özdemir İnce’nin; “ Saçma bir kazayla gelen ölüm, yükselen bir şiiri sırtından hançerledi” demesine yol açan, saçma bir trafik kazasıyla yaşamını yitirdi. Ölümünün 25. yılında 2010’da Mersinli yazarlar F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir onun anısına, yaşam öyküsü, şiirler, yazılar, söyleşiler ve mektuplardan oluşan ‘Abdülkadir Bulut-Kasabalı Lorca’ adlı kitabı hazırladılar. Bugünkü yazımda sizlere kitaptan yola çıkarak Anamurlu öğretmen, toplumcu şairi tanıtmaya, bilenler için de hatırlatmaya çalışacağım.
“Her şeyi türkü kıvamında eriten, yerel görünümlere, durumlara dayanan, soylu imgelerin yaratıcısı kasabalı bir Lorca” diye beğenisini sunan ve ona 1975 yılında ‘Kasabalı Lorca’ adını layık gören de Cemal Süreya’dan başkası değildir. Belli ki Süreya onun sanatını İspanyol şair Federico Garcia Lorca’ya benzetmiş. Denilebilir ki bu isim o günden bu yana Abdülkadir Bulut’la anılır olmuştur.
Yükselen, gelişen şiirin şairi Abdülkadir Bulut; 1943 senesinde Anamur Akine Köyü’nde doğdu. Yörük çocuğuydu. Dedesi kulağına Abdülkadir adını fısıldadı. O yıllar yoksulluğun her eve konuk olduğu zor savaş yıllarıydı. Köylerinde okul bulunmadığından başka bir köyde okudu ilkokulu. 1955 güzünde Anamur ortaokuluna yazıldı. Kiralık bir evi arkadaşıyla paylaştı. En büyük tutkusu kitap okumaktı. Varlık Dergisine abone oldu. Varlık yayınlarından çıkan kitapları edindi.
İçinde öğretmenlik ateşi vardı. 1958’de Akşehir öğretmen okulu sınavını kazandı. Öğretmen okulunun parasız yatılı öğrencisi oldu. Evinden uzak, yalnız ve özgürdü. Edebiyat öğretmenin de teşvikiyle kendini şiir yazmaya verdi. O dönemler Nazım Hikmet şiirleriyle tanıştı. Nazım’dan hayli etkilendi.
1962 yılında öğretmen okulunu bitirdi. Anamur’un Karaçukur Köyüne stajyer öğretmen olarak atandı. 1964’te askere gitti. Askerliğini er öğretmen olarak tamamladı. Askerlik sonrası sıkı biçimde yazmaya odaklandı. 1974’te Milliyet Sanat Dergisinin açtığı yarışmada ’En Başarılı Genç Şair Ödülüne’ layık bulundu. İlk şiir kitabı 1976 yılında ‘Sen Tek Başına Değilsin’ adıyla yayınladı.
Şairin öğretmen eşi Havva İnce, Özdemir İnce’nin kız kardeşi. Kitapta onunla ilgili bir söyleşi de yer alıyor. Karı koca her ikisi de öğretmen örgütlerinde çalıştılar. Meslek aşkları uğruna ve mesleklerini yüceltmek için ağır, yoğun mücadele verdiler. Bulut; bu yüzden epey sıkıntı çekti. Açığa alındı, hakkında davalar açıldı. Atatürk’ü anma günü kutlaması nedeniyle hakkında açılan dava 777 günde sonuçlandı. Kayıtlara; ‘solcu-komünist- kurbağa davası’ olarak geçti.
Kurbağa konusu çok ilginçtir. Bulut; günün birinde evinin önündeki asfalt yolda bulduğu tek ayağı kopmuş ezilmiş, kurumuş bir kurbağa ölüsü bulur ve bunu evindeki panosuna iliştirir. Evindeki aramada bu ölü kurbağa da kayıt altına alınır ve mahkemece ‘ezilmiş kurbağa sol düşünceyi simgeler’ diye suç delili kabul edilir. Dava sonucu bir süreliğine açığa alınır. İtirazlar üzerine yeniden yargılanır ve görevine döner.
Hazin bir dolmuş kazası onu, en üretken zamanında bu hayattan koparır. 1985 senesinde bir akrabasının duruşmasını izlemek için; çalıştığı İstanbul’dan memleketi Anamur’a gelir. Minibüs balık istifi doludur. Abdülkadir Bulut ayakta, başını kapının camına dayamış uykuya dalmıştır. Dolmuş virajlı yollarda oldukça süratli seyretmektedir ve birden kapı açılır. Bulut aşağıya düşer ve yaşamını yitirir.
Bulut; sosyalist ideolojiyi şiire yansıtmaya çalışan, 1970 kuşağı toplumcuları arasında sayılan bir şairdir. Kuşağının önde gelen isimlerindendir.