Ülkemizde uzun süredir yazılı basının sayıca eksildiği ve gazete okurlarının azaldığı bir gerçektir.
Bu olgu, yerel basında daha da ileri durumda: Adeta hiç okuyucusu olmayan, yalnızca bir kaç yere dağıtılan gazeteler var!
Günlük yerel gazeteler bile okunmazken, hiç okunmayan haftalık, hatta 15 günlük gazetelerin durumunu düşünün..
Günümüzde haberlerin güncelliğini bir kaç saatte bile kaybettiğini düşünürse, bir hafta ya da bir gün sonra gelen haberlerin bayatlığı, geçersizliği açıkça ortada.
Maalesef okunmayan, devlet yardımı ile ayakta duran ve devlete önemli bir yük getiren bir yazılı basını izliyoruz.
* * *
Yerel basın bağlamında bunu her il için ayrı ayrı düşünsek de, aslında iller arasında çok fark yoktur. Kendi ilimiz için gördüklerimiz başka ilerle de benzerlik gösterecektir.
Maalesef yıllar yılı bir farklı yazılı basın anlayışı yerleşmiş durumda.
Kentimizde “Gazeteciliğin Yakın Dönem K-ayıp Tarihi” başlıklı bir yazı yazmıştım. Şöyle başlamıştım yazıma:
*Bir Bilge Gazetesi kentimizde niçin yaratılamadı?
*Altın çağdan Çöküşe…
*Habercilikten Şantajcılığa…
*Reklam haberler için bahşiş usulü…!
*Kentimizden neden ulusal basına yükselen gazeteci niçin çıkmaz?
*Reklamdan komisyon karşılığı gazetecilik!
*Bir sahife yazıyı hatasız bir Türkçeyle yazamayan bölge gazetecileri…
*Gazeteci derneklerinde neyin kavgası ?
*Okunmayan, yabancı dil bilmeyen, donanımsız muhterisler…
*Dedikodu haberciliğini gazetecilik sananlar…
* * *
Bildiğiniz üzere, ulusal gazetelerin bölge ekleri Anadolu’da yerel gazetelerin bir kısım gelirlerinin azalmasına sebep olmuş, aslî görevleri olan habercilik ve kamuoyu oluşturma konusunda işlevsiz kalmış, reklâm ve ilân alma imkânlarını büyük ölçüde yitirmiştir.
Bu olumsuz süreç, kimi yerel gazeteleri tehdit ve şantaj içeren kirli bir yola sürüklemiş ve bu üslupla bazı çevrelerden ekonomik fayda bekler hale düşürmüştür.
Yasanın kıyılarında gezinerek, bazen de bilinçsizce yasalar çiğnenerek, kişiler hakkında asılsız haberler, yorumlar yapılmakta, algı operasyonlarıyla ve saygınlığı zedeleyici sıfatlarla kişilik haklarına tecavüz edilmektedir.
Bu tavır bazen kamuoyunda ayrımcılığa, ötekileştirmeye, umutsuzluğa paye veren bir dile dönüşmekte; küçültücü benzetmelerle saygınlığı zedeleyici yayınlar yapılmaktadır. Daha da ileri giderek onur kırıcı asılsız haberler yapmaktadırlar.
İncelendiğinde genel de asılsız haberlerle kentte ayrımcılık, huzursuzluk, devlet karşıtlığı yarattıkları görülmektedir. Yalnızca, kentte yaşayan Suriyelilerle ilgili nefret geliştiren haberler buna örnektir.
Bu ve benzeri gazeteler doğrudan ve sadece Basın ilan Kurumu’ndan para almak için çıkmaktadır; habercilik ve kamuoyu oluşturmak gibi hizmetlerden uzakta, birkaç yüz baskı yaparak ve neredeyse hiç satmayarak gazeteci kimliğiyle insanları huzursuz etmektedirler.
Geçtiğimiz Basın Bayramlarından birinde, Gazeteciler Cemiyetinin kutlama yapmaması ve iki gazetecinin sözleri ilgimi çekti, paylaşıyorum:
Birisi şöyle diyor:
*Sırf silah ruhsatı almak için gazete sahibi olmak isteyenler,
*Emekli çalıştırıp maaş ve sigortadan muaf olmayı hesap eden gazete patronları,
*Bugüne kadar bir tane köşe yazmamış kişiler
*içimizde sahtekar diyebileceğimiz insanlar var; sonra da saygınlık bekleyeceğiz!
Diğer bir gazeteci:
*Tüccar gazeteciler türüyor!
*Asıl işi gazetecilik olmayan işverenler basın sektöründe söz sahibi oluyor, siz de onların tetikçisi gibi hareket etmek durumunda kalıyorsunuz. Karşı çıkarsanız işsiz kalıyorsunuz.
* * *
Eski yıllarda Belediyeler çok sayıda basın mensubunu işe almışlardı.
Ayrıca bazı medya patronlarına çay bahçeleri, oto parklar, otogarda yazıhaneler verilmişti.
Bu dönemde bunlarla yetinmeyen, para hırsı içine girmiş bazı gazeteciler ise daha o günlerden şantaj yapmaya başlamışlardı. Canları sıkılan bir kişi, menfaat sağlayamadıkları kişiler ya da bazı siyasetçiler üzerine yalan haber yayımlarlar, bu haberleri kaldırmak için de bir beklentide olurlar.
Özetle, gazetecilik, saygın ve önemli bir kamu hizmeti olma niteliğini bir yandan iletişim teknolojisindeki çağdaş gelişmeler nedeniyle yitirirken, buradan ekonomik kayıp yaşayan klasik gazeteciliğin sonlandığını göremeyen kimileri, kayıp yılların hevesiyle şantaj gazeteciliğine soyunmaktadır. Oysa artık bu tiplerin ne okuru kalmıştır, dolayısıyla ne de etkileri söz konusudur.
Kriminal gölgeler ve acınası kalıntılar halinde özellikle taşra kentlerinde dolaşır dururlar.
Habercilikte ve iletişim teknolojisinde nasıl çağ atlandığından habersiz politikacıları ve bulunursa yerel yöneticileri bir süreliğine istismar etmeyi denerler.
Bu acıklı ilişki, günümüz gazeteciliği için hızla temizlenmesi gereken bir kirlenmedir.
(devam edecek)
HARUN ARSLAN....07 Aralık 2022