Her seçim öncesinde olduğu gibi sayısız anketler havada uçuşuyor…
Birinin tavan yaptırdığı bir başka ankette yerlerde sürünüyor…
Yeni bir şey de değil bu…
Özellikle Özal sonrası seçim araştırması yapan çok sayıda şirket ortaya çıkmakla kalmadı, işin ranta dönüşme potansiyeli görülünce, parayı verene istediği düdüğü çaldıran anketçiler türedi…
Oysa araştırma özellikle de seçmen nabzını tutmaya yönelik anket yapmak ciddi olduğu kadar manipülasyona da açık olması nedeniyle kamusal sorumluluk isteyen bir iş…
Demografiyi, yaş gruplarını, kadın erkek oranlarını, gelir durumuna, eğitim seviyelerini ve daha pek çok faktörü göz önüne almayan, araştırma veri tabanına ülkenin bu yelpazesine göre yapmayan her anket sadece sipariş vereni mutlu eder..
Emeklilerin konken oynadığı bir kahveye girip tutacağınız nabız, kahveye giden okey oynayan belli gelire sahip bir grubun eğilimini yansıtır…
Kaldı ki, işini düzgün yapan, bilimsel veriler ışığında araştırma yapanlar da, söz konusu çok karmaşık yapıya sahip insan olunca her zaman isabetli tahmin yapamıyor…
Seçimler öncesi anketlerle sandıktan çıkan sonuçların her zaman uyuşmadığını ele aldığım makale tam 10 yıl önce bugünlerde ( 20 Mart 2013) yayınlandı…
O günlerde dönemin ABD yönetimini de ters köşeye yatıran İsrail seçim sonuçları üzerinden kamuoyu yoklamalarının da sandıktan çıkan sonuçla her zaman uyuşmayabileceğini anlatmaya çalışıyordum…
“ Son İsrail seçimleri bu gerçeği bir kez daha hem de tüm dünyayı şaşırtan biçimde ortaya koydu.
Tüm dünya tanımlamasını boşuna yapmıyorum.
Sandıktan çıkan tablo sadece araştırma şirketlerini değil, Obama yönetimini de ters köşeye yatırmış olmalı ki, Beyaz Saray’ ın hayal kırıklığını açık biçimde ortaya koyduğu tepki yeterince anlatıyor çok şeyi…
Peki, seçim öncesi araştırmalar bir yana, oy kullananlarla sandık başında yapılan anketleri de yanıltan gerçek sonuçlardan uzaklaştıran neydi?
Sonuçlar irdelendiğinde aslında sorunun çok basit bir cevabı var:
Anket kuruluşları kent merkezlerinde nabız ölçtüler, yoksul bölgelere, kırsal kesime gitmediler ya da gitmeye gerek görmediler.
Oysa eğer zafer denirse Netenyahu’ nun Likud’ una oyların büyük kısmı bu anketörlerin ulaşmadığı yoksullardan ve tutuculuğu tavan yapmış kırsal kesimden geldi.
Aslında dünya genelinde de anket şirketlerinin ilk yanılgısı değil bu, sonuncusu da olmayacak.
Bu konuda literatüre geçen en çarpıcı hikâye 1936 ABD Başkanlık seçimleri öncesindeki anketlere bağlı gelişmelerdir.
O güne kadar Amerika’da seçim tahminleri gazete ve dergilerin okuyucularına gönderdiği soru formlarının yanıtlanmasıyla ortaya çıkan sonuçlara dayanıyordu.
Bu alandaki en iddialı yayın organı “Literary Digest” isimli dergiydi.
Dergi 1936 seçimlerinden önce tam 10 milyon Amerikalıya “hangi adaya oy verecekleri” sorusunun yer aldığı anket formunu postaladı. (Fikir edinmeniz için ABD’ nin 1936 toplam nüfusunun 128 milyon olduğunu belirteyim)
Gönderilen 10 milyon formun 2 milyonu cevaplandırıldı ve dergi o cevaplar ışığında Cumhuriyetçi aday Alfred Landon’ un %54,5 oranında oy alarak seçimleri kazanacağı sonucunu açıkladı.
İlk kez o seçimlerde genç bir bilim adamı ortaya çıktı ve 2 milyon seçmenin eğilimini yansıtan Literary Digest dergisine karşı halkın ortalama temsilini ortaya koyacak bir kaç bin kişiyle yapılacak örnekleme yöntemli anketin daha sağlıklı sonuç vereceğini öne sürdü.
Genç adamın adı George Gallup idi ve 2 milyonluk dev araştırmaya karşı örnekleme yoluyla belirlediği ortalama 2 bin Amerikalıyla yaptığı ankete dayanarak seçimleri Demokrat Roosevelt’ in kazanacağını iddia etti.
Uzmanlar ve medya hayli uçuk iddiayla dalga geçti ama sonuçlar diğer araştırma gruplarını değil Gallup’ u haklı çıkardı…
Diegest’ in %54,5 olarak tahmin ettiği Landon’ ın oy oranı %36,5’ ta kalırken, Gallup’ un %54 alır dediği Roosevelt %60,8 ile Başkan seçildi.
Yılların anket kurdu derginin 2 milyon denekle gerçekleştirdiği anket %19 oranında sapma göstermiş, buna karşın Gallup’ un Roosevelt tahmini %6 sapmayla gerçek olmuştu.
Peki nasıl olmuştu da 2 milyon seçmenle değil de 2 bin kişiyle yapılan anket sonuçlara daha yakın çıkmıştı?
Olan şuydu: Literary Digest 2 milyonu cevaplandırılan 10 milyon formu postayla göndereceği isimleri telefon rehberi ve ehliyet sahibi sürücüler arasından belirlemişti. O günlerde ise telefon ve araba sahibi olmak daha zengin ve seçkin zümrenin inhisarındaydı. Ve o zenginler kendilerinden alıp sosyal devlet adına fakir ve dar gelirlilere aktaran Demokrat Roosevelt yerine Cumhuriyetçi Landon’ u destekliyordu. Gallup ise yaş, eğitim, cinsiyet gibi özellikleri göz önüne alan ortalama bir Amerikalı seçmen profili çıkarmış ve o ortalamayı simgeleyenlere sahada doğrudan ulaşarak araştırmaları kökten değiştiren yöntemi insanlığa kazandırmıştı.
1936′ ların önemli tartışmasını ve Gallup’ u gündeme getirmeme sebep yerel seçimler öncesinde görmeye başladığımız ve bundan sonra daha sık karşılaşacağımız anketler…
Kimisi internet sitesine koyduğu bir kaç isimden hangisinin daha fazla tıklandığına bakıp sonuca varıyor, kimisi dost meclisinde nabız tutarak…
Oysa anket dediğiniz, eğer gerçekten sağlıklı sonuca ulaşmak gibi bir derdiniz varsa hayli ciddi bir o kadar da bilimsel verilerle hareket etmenizi gerektiren bir iş…
Ve iyi bir örnekleme sağlayabilirseniz 2 binden az kişiyle 100 milyonluk seçmenin tercihini kesine yakın tahminle bulmanız mümkün..
Yeter ki, duymak istediğinizi değil, gerçeği sadece gerçeği merak edin”