Yerel seçimler yaklaşıyor.
Millet İttifakı şu saate kadar kesinleşmiş ve anlaşılmış değil; özellikle seçime “Öz-Başına” girme kararı sonrasında İYİ Parti’ye dönük bir yıpratma girişimi bütün yoğunluğuyla sürüyor.
Cumhur İttifakı ise değişmeden, aynı kararlılıkla devam ediyor.
Cumhur İttifakından henüz resmî bir açıklama yapılmasa da, geçtiğimiz yerel seçimde olduğu gibi Mersin Büyükşehrin MHP’ ye bırakıldığı anlaşılıyor.
Buna rağmen Ak Parti aday adayları, çok düşük olsa da bir büyük sürpriz umuduyla seçim çalışmalarını sürdürüyorlar.
Seçime girecek aday adayları arasında dalgıçlarda görülen bir derinlik sarhoşluğu vardır. Hiçbir şansları olmamasına ve bunu kendileri de bilmesine rağmen, çevrelerindeki küçük bir azınlık tarafından kazanacaklarına inandırılırlar.
Bu gibi duyguları mantıklarının önüne geçenlerin dışında, seçimi kaybetse de kazançlı çıkmayı hesaplayanlar olur; bazı beklentilerinin karşılanacağı ümidiyle siyaset sahnesinde yer alırlar. “Aday adaylığı” sayesinde:
*Bir Meclis Üyeliği kapmak;
*İleri de bir ihale almak;
*Belediye de bir göreve gelmek;
*Siyasi cv’ lerine aday adayı cümlesini eklemek.
Bir de ya hesap hatası, ya da daha ince (!) hesaplar yaparak yıllardır destekledikleri partilerini bırakıp, herhangi bir davet almadan, bir ön görüşme yapmadan alelacele “aday adayı” olarak başka partiye geçen oluyor; ona ne demeli?
* * *
Önceki yazılarımda, Cumhur İttifakı’nın Mersin Büyükşehir’i MHP’ye bırakması ihtimaline karşı yorumlar yapmıştım.
İktidar Partisi’nin uzun yıllardır Mersin’de Büyükşehir Belediye yönetimi konusunda isteksizliğini anlamak mümkün değil… Mersin, özellikle kent merkezinde genel politik tercih açısından farklı görünse de, büyük yatırımlar ve ağırlaşan kentsel sorunların çözümü için iktidar partisi belediyeciliği ile tanışmak zorundadır. Bu konuyu önceki yazımda , kentin hizmet açığını kapatması bağlamında analiz etmiştim. İktidarın doğrudan desteğiyle ve kısa zamanda Mersin’in tüm projelerinin tamamlanacağını belirtmiştim. Kaldı ki, son 5 dönemdir seçimle gelen bütün muhalif yönetimler, parasal olarak hükümet desteğinden mahrum olduklarını, bu nedenle mesela kent içi ulaşım gibi konuda ilkel bir taşımacılıktan kurtulamadıklarını söyleyip durdular. Mersinli seçmen tercihinde de bu konuyu değerlendiren, iktidar karşıtı bir zihniyetin Mersin’deki hizmet açığını çözemediğini düşünen bir yönelim var. Kaldı ki, Büyükşehir Belediye yönetimlerinin de kimi konularda gereksizce politik gerilim yarattığını, merkezî yönetimle daha ılımlı ilişkilerle ve diyalogla elde edilebilecek hizmetlerin zarar gördüğünü biliyoruz; ne yazık ki siyasetin doğasında vardır bu. İktidar da sonuçta kendi politik hesabını yapar, yapıyor. Oysa yerel yönetimler sonuçta gündelik somut hizmetlerin, ertelenemez yatırımların ve acil çözümlerin alanıdır; buralardan merkezî siyasete dair doğrudan laf yetiştirirseniz, bunun kente hizmet açısından olumsuz maliyetleri olur. Nitekim Mersin bu anlamsız, gereksiz pozisyon nedeniyle gündelik kentsel hizmetler ve köklü kentsel yatırımlar açısından bir büyükşehre yakışmayacak konumdadır. Şükür olsun ki denizimiz var, köklü tarihselliğiyle bir doğal çevremiz var. Ama gündelik hayatımızın akışı, modern kent hizmetleri bağlamında çok ilkel.
Ben bu kaygılarla, kentin hizmet açığının hızla giderilmesi açısından, sokaktaki yönelimi de dikkate alarak sordum: Acaba bir dönem de olsa Ak Parti Belediyeciliği denense ne olur?
Sosyal medyada yazıma çok fazla tepki geldi; eleştiriler aldım. İnanın, bu tepkilerin ortak özelliği politikti; Mersin’in gelişmesi, hizmet açığı, kent içi ulaşımdaki utanç verici ilkellik kimsenin umurunda değildi; güzelim Mersin siyaset hesapları için feda ediliyordu. Genel seçimlerde ortaya konması gereken tercihler, gündelik ertelenemez hizmetlerin konusu olan yerel seçimleri belirliyordu. Sonuç: Ortada!
Düşüncelerimi destekleyen sessiz çoğunluk, her zamanki gibi bana özelden desteklediklerini yazdılar; hatta farklı muhalefet partilerine düzenli oy veren hemşerilerimden de sayısız ve samimi destek aldım.
Tipik Mersin mahalle baskısını görüyoruz.
“İktidar Partisi” belediyeleri, devletin imkanlarından daha çok faydalanabiliyorlar; ne yapalım ki bizde siyasetin doğası budur.
Doğru bulursunuz ya da bulmazsınız; maalesef Türkiye’nin gerçeğidir bu. Belediyeleri birer siyasal muhalefet odağına dönüştürmeden, hizmete odaklı bir yönetim anlayışı, iktidarla da daha ılımlı bir ilişki kurabilirdi; ama hem iktidar hem de muhalefet, belediye yönetimlerinde siyasi gerilimi yükseltmek üzere ne gerekirse yapıyor. Öyleyse meseleyi hemşeriler olarak bizler, tabanda çözmek zorundayız. Belediyelerin hizmet öncelikli konumlarını hiç unutmadan, buraların gereksiz politik gerilimlere neden olmamasını sağlamalıyız.
Demokratik hakkımız olan siyasal tercihlerimizi genel seçimlerde koruyarak, belediye seçimlerini kişiler ve partiler açısından hizmet odaklı ve liyakat esaslı yapsak nasıl olur?
* * *
Gelelim bu yılki yerel yönetim seçimine…
Eğer Büyükşehir MHP’ye verilirse, daha önceki seçimde olduğu gibi Ak Parti İl yönetimi yeterli desteği vermeyecektir.
Ve yine, daha önceki seçimdeki gibi kaybedilecektir.
Burada tek çözüm: MHP ve Ak Parti’nin kazanabilecek ortak bir adayda birleşmesidir.
Bu aday MHP’ li de olabilir, Ak Parti’ li de ... Önemli olan iki tarafından benimseyeceği, Mersinli ortalama seçmeni de ikna edebilecek, donanımıyla ve deneyimiyle, hizmete dönük samimiyetiyle kazanabilecek bir adayın işaret edilmesi gerekiyor. Politik hesapları öncelemeden, kentin hizmet açığını hükümet desteğiyle de hızla çözebilecek bir güçlü isim bulunmalıdır. İnanınız, böyle liyakat sahibi ve kenti samimi olarak kucaklayan bir isim, her kesimden destek bulacaktır. Mersin’in bir kez olsun böyle bir jeste ihtiyacı vardır. Bizler Mersin öncelikli, hizmete odaklı ve gücünü bu hizmetler için kullanan bir yönetim iradesini talepte ısrar edelim; bakalım siyaset erbabı bu son derece samimi, açık ve dürüst konuma rağmen kendi politik hesabını nasıl düzenleyecektir?
Bugün özel olarak görüştüğümüz, realiteyi gören Mersinli hemşerilerimizin bir çoğu bir dönem Ak Parti Belediyeciliğini görmek istiyor. Sonra tekrar başka bir parti olabilir, diyorlar.
Mersin talihsiz olarak iki dönem Belediyesizliği, bir dönem kasaba belediyeciliğini yaşadı. Şimdi ise başarılı bir kent belediyeciliğini yaşıyor. Yollardaki sarı çizgilerle, sahildeki modern kafelerle, yol düzenlemeleri ile bir çağdaş kent belediyeciliğini görüyoruz. Ama yetmiyor işte…
Bundan sonraki dönem ise Hava Limanının, Akdeniz Sahil Yolunun, Çeşmeli Taşucu Otobanının, Kazanlı Turizm Projesinin tamamlanacağı, yeni organize sanayi bölgelerinin açılacağı, serbest bölgenin daha çok önem kazanacağı bir dönem olacak; Mersin zenginliklerinden yararlanacak, kent ekonomisi gelişecek, istihdam artacaktır; böyle bir geleceği hak ediyoruz.
Önümüzdeki kısa günler Mersin için bir karar verme dönemidir. Ya yıllardır sahip olduğu zenginliklerden yararlanamadan yine bir dönem geçecek, ya da Mersin kazanacak ortak bir adayda birleşerek, talihsiz dönemi geride bırakacaktır.
Yeter ki bu güzel kent ve burayı yurt edinen güzel hemşerilerimiz, hayatımız ve geleceğimiz açısından hiçbir anlamı olmayan gereksiz günlük siyasi hesaplara feda edilmesin; parti içi çekişmelere ya da ittifak pazarlıklarına yem edilmesin.
HARUN ARSLAN…..20 Aralık 2023