"Beraber eğlenemeyenler ortak bir gelecek kuramazlar"
Bu yılki doğum günü hediyem kızım tarafından alınan bir tiyatro biletiydi. Ayıptır söylemesi tiyatroya gitmeyeli yıllar olmuştu. Tiyatro insana çok şeyler katar. Orada bir sahicilik, canlılık vardır. Seyirci de zaman zaman oyuna dahil olabilir, tepkiler verir. Yenişehir Belediyesi Kültür Merkezin'de, oyuncular Faruk Sofuoğlu ve Deniz Oral'ın "Gülümseten Hatıralar-80'ler 90'lar" müzikli gösterisine gittim. İnanın iki buçuk saat boyunca güzel eğlendik, dönemin şarkıları eşliğinde kâh hüzünlendik kâh neşelendik.
Çıkışta kültür ve sanattan ne denli uzaklaştığım duygusuna kapıldım. Sert siyasi ortam, savaşlar, krizler, pahalılık, yozlaşmanın üst üste yığılarak beni insanî duygularımdan soğuttunu farkettim. Gülmek, eğlenmek lüks hâle geldi sanki. Yaşadığımız coğrafyada gülmeyi eğlenmeyi unuttuk diyebilirim. Bu neyin gerginliği, kavgası? Ölümlü dünyada değer mi insanın insana kıyması eziyet vermesi?
Tamam hiçbir şey tozpembe değil elbette. Sadece 'yiyelim içelim eğlenelim' de demiyorum. Fakat ara ara da olsa bir tiyatroya, konsere, sinemaya gidebilelim, biraz gevşemek dünya gailesinden ötede durmak herkesin hakkıdır. Ama ne yazık ki geçim derdi ve hayatta tuttunabilmek o denli zorlaştı ki tiyatro çok lüks bir ihtiyaç haline geldi.
Zaten salonun boşluğu bunu o gün gösterdi bizlere. Salonun üçte biri anca doluydu. Mersin adına hicap duydum. Neredeyse ayağa kalkıp oyunculardan özür dileyecektim.
Oyuncular tanıdık medyatik kişiler 80'ler dizisinin oyuncuları ve hemşehrilerimiz. Faruk Sofuoğlu Adanalı, Deniz Oral Mersinli. Hemşehri olmamız nedeniyle ayrıca mahçup oldum. Herhalde dolu bir salon ummuşlardır.
İki kişilik müzikal gösteri 80'li 90'lı yılları dönemin hit olmuş eserleri aracılığıyla güldüren, neşeli ve zaman zaman düşündüren hüzünlü biçimde aktarıyor seyirciye. Faruk Sofuoğlu anlatıcı, Deniz Oral da solist kılığında çıkıyor karşımıza.
Oyun 'Yalan Dünya' şarkısıyla açılıyor. Seksenler anlatılır da 'Dilektaşı'sız, 'Samanyolu'suz olur mu? Seyirci güzel karşılık veriyor şarkılara, çoğu vakit birlikte söyleniyor. Birlikte kahkahalar atílıyor. Salonda her görüşten ve inanıştan insanlar, ortak duygulara aynı tepkileri veriyor. Bu, ortak bir kültürün oluştuğu çok bariz anlardır..
Seksenler siyasetçileriyle de ünlü. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal. O günkü siyasiler çok karikatürize edildikleri hâlde hiçbir sanatçıyı dava etmediler. Süleyman Demirel sık sık tiyatrocu Gazanfer Özcan'ı arar, hâl hatırdan sonra tiyatrodaki milletin nabzını sorar. Özal, bir seferinde kendisinin sıkça eleştirildiği oyun sonrası kulise iner ve der ki 'kutlarım sizleri ama ben sizden komiğim' lafıyla ortalığı kahkahaya boğar.
Nedir abi bu seksenler doksanlar? Başta mahalle kültürüdúr, komşuluktur. Birbirilerini tanıyan selamlaşan insanlardır. Veresiye defteridir örneğin. Ayakkabıya çakılan ökçelerdir. Dantelli işlemeler, arkası yarınlardır..
Orhan Gencebay, Ferdî Tayfur, Müslüm Gürses, Cem Karaca, Barış Manço, Ahmet Kaya'dır. Ahmet Kaya, sağcıların gizlice, dindarların sessizce, solcuların bağıra bağıra dinlediği ortak duyguları kabartan şarkıcıdır.
Mektuplar olmadan seksenli doksanlı yıllar olmaz tabii. Çay bahçeleri, postacılar, düğün salonları, dam üstünde uyuyanlar, yurttan sesler, alaturka şarkılar, yazlık sinemalar olmadan seksenli doksanlı yıllar olmaz. Mektuplar dedikte onları bitiren takoz cep telefonlarını anmadan geçmek olur mu?
Kısa mesajlar dönemi aynı zamanda Türkçeyi katleden bir dönemdir. Yani ' slm, tşk, sa, aeo' dönemidir bu dönem. Tamam tşk, slm nedir, büyük ölçüde biliyoruz da şu 'AEO' da nedir yahu? O da Allah'a emanet ol demekmiş. Allah'a emanet olunuz...