Evrensel temel gelir, bir başka ifadeyle çalışmaya gerek olmadan herkese "emeksiz para" verilmesi fikri dünya üzerinde uzun süredir getirip götürecekleri ölçeğinde tartışılan bir öneri…
Düşünce çoğu insan için ilk etapta oldukça destek bulan ve artan dünya nüfusu, ondan da önemlisi ülkelerin sınırları içinde uçurumlara yol açmakla kalmayıp, bölgeler yanında kıtalararası gelir adaletsizliğine çözüm olabilir mi sorusuna yanıt arayan çok geniş yelpazede yer alan farklı kesimlerin de ilgisine mazhar oluyor…
‘İnsanlık tarafından yaratılıp, üretilen dünya hasılasının neredeyse tamamı küçük bir zümreye akıtılırken, o hasılayı üreten milyarlarca insanın yarı aç yarı tok hayatını sürdürmesiyle oluşan adaletsizliğin nasıl giderileceği sanayi çağıyla bambaşka bir evreye geçen üretim tarzı insanlığının yanıt aradığı temel sorulardan biri…
Çözüm olarak yıllardır ‘dünya üzerindeki her insanın yaşamını asgari düzeyde de olsa sürdürmesi için gerekli ‘evrensel temel gelir’ desteği verilmesi dillendiriliyor..
Marksist düşünürlerden ‘komünist’ olarak tanımlanan Papa Francis’ e hatta günümüzdeki teknotiranlığın sembolü Elon Musk’ a kadar çok geniş yelpazede yer alan farklı sınıf ve kesimlerden isimlerin desteklediği, ancak bunun uygulamada nasıl gerçekleşeceği sorularına yanıt bulmakta zorlandığı bir yöntemden söz ediyoruz…
Örneğin 2018’ de kaleme aldığı ’21. Yüzyıl 21 Ders’ kitabında Noah Harari; yapay zeka, robot devrimi ve 3D yazıcıların öne çıkacağı bilişim çağının yeni evresinde özellikle bugün ‘yoğun emeğe dayalı üretimde istihdam edilenler bir yana, bugün elit kabul edilen pek mesleğin işlevini yitirmesiyle ortaya çıkacak işsizlerden oluşan milyarlarca insanın hayatını nasıl idame ettireceği konusunu ele alıyor.. Sorulara yanıt arıyor…
Harari, gelmekte olan tsunamiden beter dalgaya çekerken insanlığın önünde yok oluşa kadar varabilecek tehlikeyi şöyle tanımlıyor:
“Bilişim teknolojileri ve biyoteknolojinin 21. yüzyılda insanlığın önüne çıkardığı zorluklar muhtemelen önceki yüzyılda buhar makinelerinin, tren yollarının ve elektriğin çıkardığı zorluklardan çok daha büyük.
Ve medeniyetimizin muazzam yıkıcı gücünü hesaba katarsak, daha fazla başarısız modeli, dünya savaşını ya da kanlı devrimleri kaldırmayı göze alamayız. Bu defa başarısız modellerin sonu nükleer savaşlar, genetiğiyle oynanmış canavarlar ve biyosferin tamamen iflası olabilir. Bu yüzden Sanayi Devrimi'nin zorlukları karşısında gösterdiğimiz çabanın fazlasını göstermemiz gerekiyor.
Sömürüden işlevsizliğe potansiyel çözümler üç ana sınıfa ayrılıyor: mesleklerin kaybolmaması için ne yapmak gerekiyor? Yeterli sayıda yeni mesleğin yaratılması için ne yapmak gerekiyor ve tüm çabalarımıza rağmen kaybedilen mesleklerin sayısı, yaratılan mesleklerin sayısını aşarsa ne yapmak gerekiyor?”
Sorulara farklı perspektiflerden yanıt vermiyor da değil Harari;
“Meslek kaybını bütünüyle engellemek gibi bir stratejinin ne cazip ne de savunulur bir tarafı var çünkü bu stratejiyi benimsemek, yapay zekâyla robot biliminin muazzam olumlu potansiyelini bir kenara atmak demek. Devletler buna rağmen, cereyan edecek sarsıntıları azaltmak ve uyum sağlanmasına zaman tanımak için otomasyonun hızını kasten yavaşlatabilirler.
Madem insanlara ne üretici ne de tüketici sıfatıyla ihtiyaç var, insanların fiziksel olarak hayatta kalmaları ve psikolojik sağlıkları nasıl korunacak? Bu soruya cevap aramak için krizin patlak vermesini bekleyemeyiz. O noktaya gelindiğinde iş işten geçmiş olacaktır. 21. yüzyılın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla başa çıkabilmek için bir an önce yeni toplumsal ve ekonomik modeller geliştirmeliyiz. Bu modellerin meslekleri değil insanları koruma ilkesi çerçevesinde şekillenmesi gerek. Pek çok meslek tatsız tuzsuz angarya işler sınıfına giriyor zaten ve o meslekler kurtarılmayı hak etmiyor. Kasiyerlik kimsenin rüyalarını süsleyen bir iş değil. Odaklanmamız gereken insanların temel ihtiyaçlarını karşılayıp sosyal statü ve onurlarını korumak olmalıdır.
Evrensel temel gelir gittikçe daha çok ilgi uyandıran yeni bir model. Bu modele göre devletler, algoritma ve robotları kontrol eden milyarderler ve şirketlerden aldıkları vergileri herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yetecek dolgun bir ödeneği finanse etmek için kullanıyor. Bu sayede yoksullar iş kaybı ve ekonomik açıdan müşkül durumda kalmaya karşı desteklenirken, zenginler de halkın öfkesinden korunuyor.”
Yöntemler ve tanımlar farklılık gösterse de, ‘Zenginlerden alıp yoksullara dağıtmak’ olarak özetlenebilecek sistemin hayata geçirilip geçirilemeyeceği, hangi yöntemlerin uygulanacağı bazı ülkelerin gündemini ciddi anlamda işgal etmekle kalmıyor gün geçtikçe gecikmeler endişelere de yol açıyor..
Harari kitabında Finlandiya’ nın 2017’ de işsiz 2 bin insanına iş bulup bulmamalarından bağımsız olarak ayda 560 avro ödemeye başlattığı araştırmayı ‘evrensel temel gelir’ fikrinin pratiğe geçirilmesi açısından bir model olarak gösteriyor. Ancak kitapta Finlandiya deneyinin nasıl sonuçlandığı konusunda herhangi bir bilgi yok…
Peki, farklı modeller uygulansa da, ileride büyük olasılıkla Homo Saphien insanlığın varoluş sınavlarına ışık tutması açısından yapılan çalışmaların pratik sonuçları hakkında özellikle de son döneme ait elimizde hiç mi veri yok?
Almanya’ da 2021’ de başlatılıp üç yıl süren ve sonuçları bugünlerde yayınlanan çok kapsamlı bir çalışma var…
Çalışmanın kapsamı, uygulanan yöntem ve sonuçları bir sonraki makale konusu olsun…