Erkene çekilmese de bir yıl içinde sandığa gidecek ve sadece yeni Cumhurbaşkanını değil, Erdoğan ile özdeş hale gelen mevcut tek adama dayalı rejimin devam edip etmeyeceğine de karar vereceğiz…
Tüm anketler gösteriyor ki, seçmenin en az yüzde 60’ ı Erdoğan’ a karşı…
Muhalefetin, bu karşı olan çoğunluğu bir araya getirip konsolide etmek ve aritmetik gerçeği sandığa yansıtmak gibi bir hedefe yönelmesi önceliği olmalı…
Gelin görün ki, farklı siyasi görüşlere sahip 6 siyasi partinin oluşturduğu en büyük muhalefet bloku olan Millet İttifakı halen kamuoyu nezdinde ‘girilecek seçimden zaferle çıkarlar’ kanaatini pekiştirmiş değil…
Bir başka ifadeyle Erdoğan’ ı destekleyen ve AKP ile MHP’ den oluşan Cumhur İttifakıyla muhalif Millet İttifakı açısından henüz çantada keklik bir tablo yok ortada…
Mutfakların yandığı, milyonlarca insanın geçim derdi bir yana artık açlıkla yüzleşmeye başladığı, ekonomik krizin derinleşerek boyut değiştirdiği mevcut durumda Erdoğan’ ın seçmen desteğini arttırması imkânsız...
Bugünkü Türkiye tablosu, dünyanın neresinde olursa olsun iktidarlara seçim kaybettirir ama halen yapılacak seçimde ‘Erdoğan gider, Millet İttifakı’ nın adayı Cumhurbaşkanı olur’ çizgisine gelinemiyor…
Gelinemiyor çünkü yapılacak seçimlerin kaderini belirleyecek, yeni iktidarın önünü açacak anahtarı elinde tutan ve yüzde 15’ lik tabana sahip Kürtlerin ağırlıkta olduğu HDP tabanı tam olarak kazanılabilmiş değil…
İkircikli ve fotoğrafta yan yana gelinmeme tavrı nedeniyle ülkenin kaderini belirleyecek seçim riske atılıyor…
Oysa meseleyi ittifaklar arası çatışma kısır döngüsünden kurtarıp, yoksulluğu derinleştiren, sorun çözmek bir yana sorunları içinden çıkılamaz hale getiren, sürdürülemeyeceği gün gibi aşikar mevcut rejimin yerine neyin koyulacağı temelli tartışma eksenine taşımak gerekiyor…
Erdoğan’ ın uyguladığı ve artık iflas ettiği gün gibi ortada olan mevcut ekonomik programın yerine ne öneriliyor?
Bir iki istisna dışında ülkeyi Dünyanın en yüksek enflasyonuyla karşı karşıya bırakan ve yoksullaşmayı hızlandırma ötesinde artık hiçbir şey veremeyen Erdoğan ve iktidarına sandıkta ‘kırmızı kart’ gösteren halk, haklı olarak sonrasında kendisini neyin beklediğini şimdiden bilmek istiyor…
Millet İttifakı’ nı oluşturan 6 parti ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ vaadi dışında da seçmene, olası bir iktidar değişikliği ardından başlayacak yeni sürecin nasıl işleyeceğini, neler getireceğini somut bir takvim çerçevesinde anlatmalı…
Erdoğan’ ın gitmesi ve yerine yeni birinin seçilmesiyle sorunların sona ereceği gibi bir beklenti, bugünden çok daha büyük hayal kırıklıklarına yol açar kaçınılmaz olarak…
Örneğin güçlendirilmiş parlamenter sistem deniyor da, soyut kavramların ötesine geçen, atılacak adımlarla ilgili üzerinde oturup konuşacağımız bir manifesto, ülkeyi bugünkü iklimin ötesine taşıyacak demokratik bir rejimin nasıl ve hangi dinamiklerle inşa edileceği hakkında detaylı bir program ortaya çıkmış değil…
Millet İttifakı’ nı oluşturan siyasi parti temsilcileri, kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağından çok, seçimlerle oluşacak Meclis aritmetiğine odaklanmazlarsa büyük hayal kırıklıkları kaçınılmaz olarak karşımıza çıkar…
Yeni sisteme dönülünceye kadar Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağı elbette yaşamsal öneme sahip ama iş bununla bitmiyor…
Örneğin restorasyon için gerekli anayasa değişikliklerini doğrudan Meclisten geçirmek için 400, referanduma götürmek içinse 360 Milletvekili oyuna ihtiyaç var…
Cumhurbaşkanlığını ister Cumhur, ister Millet İttifak adayı kazansın mevcut tabloda HDP (kapanması halinde o tabanı temsil edecek bir başka parti) desteği olmadan herhangi bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmesi neredeyse olanaksız…
Millet İttifakı sadece gösterilecek adayın Cumhurbaşkanı seçilmesine değil, onun kadar önemli Meclis tablosuna odaklanmalı şimdiden…
Mevcut sistemin yerine yenisi ikame edilinceye kadar Cumhurbaşkanlığının kime emanet edileceği, geçiş sürecinde onun izleyeceği yol da elbet çok önemli…
Elde ettiği yetkilerle her şeye muktedir konumdaki makama oturacak ve en geç bir iki yıl içinde elinde tuttuğu o erişilmesi hayli zor gücü meclise devredip sembolik konuma razı olacak, kendisine duyulan güvene halel getirmeyecek, hırslarına yenik düşmeyecek biri…
Cezaevinden seslenen Selahattin Demirtaş’ ın“Ülkemizin içinde bulunduğu kaos ve sürüklendiği çöküşten çıkışının biricik yolu farklılıklarımızla birlikte, ortak akılla hareket etmektir” önerisini de,
“Muhalefetin farklı şekillerde bir araya gelme girişimlerinin toplumsal heyecana, kolektif bir umuda yol açamadığı, toplumun çoğunluğunu tatmin edemediği” uyarısını da Millet ittifakı’ nı oluşturan partilerin ciddiye almasında bu nedenle yarar var…
Mevcudu kaybetmeme kaygısına kapılırken, demokrasi adına destek verecek yol arkadaşlıklarını görmezden gelmenin, hesaba katmamanın nelere mal olacağını Millet İttifakı bileşenleri bir kez daha düşünmeli…
Varsa yapılan bir hesap, yeniden gözden geçirilmeli…