Japonya geleneklerine bağlı, ekonomide alabildiğine liberal olsa da oldukça muhafazakar topluma sahip bir ülke..
ABD’ nin yerle bir ettiği ülke aynı ABD’ nin desteğiyle yeniden yapılanırken, tam da yukarıdaki tanıma uygun merkez sağda yer alan muhafazakâr çizgideki liberal demokrat parti en önemli siyasi hareket olarak 1955’ te çıkıyor sahneye ve kısa iki kesinti dışında 1958’ den beri de ülkeyi yönetiyor…
İkinci dünya savaşı sonrası küllerinden yeniden doğmakta olan ülke LDP’ nin temel aldığı ihracata dayalı büyüme modeliyle kısa zamanda toparlanıp gelişmişler topluluğunda yer aldı…
Japonya’ nın bu kısacık zaman dilimine sığdırdığı ve ‘mucize’ olarak nitelendirilen büyüme öyküsünün en önemli aktörlerinin başında Shinzō Abe geliyor…
1954 doğumlu Abe, Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrası göreve gelen en genç ve savaştan sonra doğmuş ilk Başbakanı sıfatları yanında en uzun süreyle Başbakanlık koltuğunda oturan siyasetçisi rekorunu da elinde bulunduruyordu…
Abe 2006’ da Başbakan olduktan sonra iki kez sağlık sorunları nedeniyle bıraktığı görevi 2020’ de bir daha dönmemek üzere noktaladı…
Japonya tüm dünya gibi pandemi ile mücadele ederken Eylül 2020’ de, 2006’ dan beri Abe hükümetlerinde yer alan ve son 8 yıl boyunca Baş Kabine Sekreteri olarak görev yapan Yoshihide Suga LDP’ nin yeni lideri olarak Başbakanlık koltuğuna oturdu…
Baş Kabine Sekreterliğinde en uzun süreyle görev yapan kişi unvanına sahip Suga’ nın liderlik ömrü uzun sürmedi…
Pandemiyi kötü yöneten üstelik tüm dünya kapanmışken ısrarla Tokyo Olimpiyatları’ nı ertelemeyerek Japonya’ nın 2020 yaz aylarında en büyük salgın dalgasını yaşamasına yol açtı..
Aşılamada yaşanan olumsuzluklara ekonomide yıllardır ertelenen sorunların halk üzerindeki memnuniyetsizliği eklenince, Başbakanlık görevi henüz bir yılını doldurmamış Suga yapılacak seçimlerde aday olmayacağını açıkladı..
Kararını açıkladığı gün ülkenin 1,5 milyon covid-19 vakasıyla baş etmeye çalışması çekilmesini yeterince anlatıyordu…
Suga gitti ama 31 Ekim 2021 günü yapılan seçimleri Abe döneminin Dış İşleri Bakanı olarak hayli etkin roller üstlenmiş deneyimli siyasetçisi Fumio Kişida liderliğinde yine LDP kazandı…
Kişida, seçim kampanyası boyunca, Japonya’ nın yıllardır ötelenen ertelenmiş ekonomik sorunlarını çözmeye odaklanacağını dile getirip seçmenden oy istedi…
Abe’ nin kendi adıyla anılan ve Suga’ nın sürdürdüğü ‘Abenomics’ politikasının ülkeye yarardan çok uzun vadede altından kalkılması gittikçe güçleşen aşırı bir borç yükü var ve şimdi Kişida çok farklı bir manifesto ile koltuğa oturuyor..
‘Abenomics’ ekonomi programı iç borçları şişirmekten ve işverenleri destekleyip zenginlerin daha da zenginleşmesinden başka işe yaramadı…
Örneğin ülkenin iç piyasaya olan borçları Abe’ nin yeniden iktidara geldiği 2012 yılına oranla 8 yılda 30 artış kaydetti ve bugün 11 trilyon dolara çıkmış durumda…
Oysa ülkenin yıllık Gayri Safi Milli Hâsıla toplamı 2020’ de 5 trilyon doların da altına düşerek 4 trilyon 975 milyar dolara geriledi. (Dünya Bankası verileri)
Kişida ‘yeni kapitalizm’ adını verdiği çok kapsamlı, hayli iddialı ve ülkedeki ekonomik piramidi etkileyecek bir program vaat ederek kazandı seçimleri…
Tüm dünyada pandemi ile iyice su yüzüne çıkan ve dayanılmaz boyutlara ulaşan gelir adaletsizliğinin Japonya’ yı da derinden etkilemesi ve orta sınıfın giderek artan memnuniyetsizliği LDP’ nin Abe dönemindeki ‘zengini daha zengin eden’ anlayışın sürdürülemeyeceğinin farkında Kişida…
Bu nedenle Abe döneminin ‘büyüme’ fenomeninin yerini Kişida’ nın ‘dağıtım’ sözcüğüyle özetlediği yeni hedef alacak gibi görünüyor…
Japonya, yolundan gittiği ABD gibi gelir dağılımının gittikçe bozulduğu bir ülke…
Üstelik ABD gibi göç alan dinamik yapıya karşı, gittikçe yaşlanan yorgun nüfusa sahip…
Gelir eşitsizliğini evrensel anlamda ölçen GİNİ katsayısı 1993’ te 24,9 ile sosyal politikaların öne çıktığı AB ülkelerine yakın iken sonraki 25 yılda 32,9 ile İngiltere, ABD gibi gelir adaletsizliğinin arttığı ülkelere yaklaşmış bulunuyor… (Türkiye 41,9 ile AB şampiyonu ve Meksika ardından OECD sıralamasında dünya ikincisi) olduğunu da not etmekte yarar var)
Daha önce kaleme aldığım ‘ortak refah’ temalı Çin odaklı makalelerde dile getirmeye çalıştığım artık dayanılmaz boyutlara ulaşan ve covid-19 ile iyice kontrolden çıkan zenginle yoksul arasındaki uçurumun kapatılmasına yönelik arayışların yeni dönem Japonya’ sına da damgasını vuracağı anlaşılıyor…
En yüksek dilimde yer alan 10 luk kesim ülke gelirinin 26,4’ ünü alırken en alttaki 10 aynı pastanın 2,7’ sine erişebiliyor…
Dünya Bankası verilerinden derlediğim şu tablo yeterince anlatıyor Japonya’ daki gelir dağılımındaki çarpıklığı..
Ülke GSMH’ ını 100 kabul edersek en alttaki yoksuldan en üstteki zenginlere doğru 20’ den oluşan 5 dilimin aldığı paylar şöyle dağılmakta:
- 7,7
- 12,8
- 16,6
- 21,7
- 41,02
Kişida’ nın ‘yeni Kapitalizm’ olarak tanımladığı söylem, ekonomik büyümeyle birlikte çalışanların gelirini arttıracak düzenlemeler ve gelir dağılımındaki çarpıklığı giderecek adımlar olarak tanımlanıyor.
Kişida; “çalışanların ücretlerini yükseltmek için elimizden geleni yapacak ve böylece büyümenin nimetlerinden herkesin faydalanmasını sağlayacağız” diye özetliyor yol haritasını ama Japonya’ nın bunu gerçekleştirebilmesi için öncelikle son yıllarda gittikçe yavaşlayan ekonomi çarklarını yeniden harekete geçirmesi gerekiyor…
Yaşlanan bir nüfus, gerileyen GSMH ve düşen kişi başı gelir, artan borca karşı 1990 dan beri bir türlü arttırılmayan maaşlar, çalışanların yıllardır değişmeyen saatlik ücretleri…
Başarılı olursa siyasi değişimin eşiğindeki Türkiye’ yi de etkileyecek, yeni dönem siyasetçilerine ilham verecek yeni bir sürecin eşiğinde Japonya…
Japonya’ nın başarabilirse dünyaya örnek teşkil edecek yol haritasını ve çiçeği burnunda Kişida’ nın gerçekleştirmeye çalışacağı modelin detaylarını bir sonraki makalede ele almayı sürdüreceğim…