İlçe belediyelerine bağlı kent konseylerinin yapacağı pek çok şey, atması gereken nice adım var.
Kırıntılarını toplamaya çalıştığımız, fukarası olduğumuz demokrasinin gelişmesinin en önemli aygıtlarından biridir Kent Meclisleri…
O nedenle de yerelden başlaması gereken katılımcı demokrasini olmazsa olmaz kurumlarıdır.
Benim burada işlevini anımsatmaya çalıştığım kurumlar ise BŞ Kent Konseyleri ve özellikle de Mersin oluşumu…
Kent Konseyleri gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmez kurumları..
O nedenledir ki, AB uyum sürecinde girdi bizim yerel yönetimler lügatine…
AB' de yerel demokrasinin güçlendirilmesi ve katılımcılığın önemli ayaklarından biri olarak işlev üstlense de, her alanda olduğu gibi, kurumu bağımsız kılmaktan korktuğumuz için örneğin burada alınacak kararları ancak öneri ve dilek babından 'belediye meclislerine sunma ve son değerlendirmenin orada yapılması' gibi kurallarla daha baştan elini, ayağını bağladık.
Bu kadar da değil…
Ekonomik anlamda yine Belediyelerin eline bakar hale getirdik. Ekonomik özgürlüğü olmayan kişi ve kurumların ne ölçüde bağımsız hareket edebileceklerini anlatmaya gerek yok…
Parayı veren düdüğü çalar misali, Kent Konseylerinin Başkan ve bulunabilirse yürütme kurulları parayı verecek olan Belediye Başkanlarının gölgesinde kaldılar…
Türkiye' deki yönetici elitin yerel demokrasilerden kaynaklı korkusu kısa zamanda Kent Meclislerine egemen olunca, gidilecek fazlaca yol, kıpırdayacak hareket alanı kalmamıştı. Öyle de oldu…
Aslında 'Konsey' lafını kullanmayı sevmiyorum ama Türkiye' deki oluşum bugünkü haliyle AB demokratik standartlarına uymaya çalışan Kent Meclislerinden çok, 80 darbesine damgasını vuran yapının çok sevdiği Konsey tanımına da daha uygun düşüyor.
Öyle de olunca, 'parasını ben veriyorum, hal ve gidişini de ben belirlerim' düşüncesindeki belediye başkanlarının ya gölgesinde kaldı, ya da arka bahçesi oldu.
Bunun dışına çıkmaya çalışanlar oldu mu? Bu adımı atanların bile bağlı oldukları Belediyelerin ve daha açık ifadeyle Başkanların demokrasi anlayışıyla hareket edebildikleri, sevinilen özgürlük sınırlarının bile başkanlarca çizildiğini sanırım hatırlatmama gerek yok…
Daha çarpıcı örneği pratik deneyimlerimden yola çıkarak vereyim:
Bir dönem benim de içinde yer aldığım Mersin Kent Konseyi, 15 yıldır kaç tane öneriyi, dilek ve talebi Mersin Büyükşehir Belediye Meclisine taşıdı?
Sorunun cevabını herkesten çok oluşumda yer alan Yürütme Kurulu üyeleri biliyor. Bildikleri için de bir süre sonra işlevsiz yapının içinde yer almayı anlamsız buluyor. Heyecanla yola çıkanların da bir süre sonra heyecanları bitiyor, enerjileri tükeniyor.
Geriye kalıyor tek kişilik makamlar…
Önceki makaleyi, iki somut örnek üzerinden Mersin BŞ Kent Konseyinin duruşu ve tükenmiş işlevselliğinin sorgulanması gerektiğini vurgulayarak noktalamıştım.
Örneğin kentin en önemli cazibe merkezlerinden Tevfik Sırrı Gür yıkılırken ne yaptı kent konseyi?
Hiç kimse mazeretlerin ardına sığınmasın, 'ne yetkimiz var ki?' gibi sorularla kamuoyunu kandırmasın..
En küçük bir eylem ortaya koyabildi mi başkan ve yönetimi?
Eylemden geçtim, çok mu zordu stadyum yıkılırken duyarlı insanlarla kapısına gidip bir açıklama yapmak?
Vali Konağı gibi bu kentin en değerli mücevher taşlarından biri belki de ilki olan mekan Valilikçe Jandarma komutanlığına devredilip, etrafı güvenlik duvarıyla kuşatılırken, bir ses bir nefes verebildi mi konsey ve konsey adına başkanlığı yürüten arkadaş?
Bunları yapamadı ama ne yaptı diyorsanız, son adım hepimizin gözleri önünde atıldı.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yayınlanması ardından kamuoyuyla paylaştığım "Tarsus Kurbanlı köyündeki 3 bin dönüm ormanlık alanın 'bozuk' gerekçesiyle orman tanımından çıkarılıp bazı iş adamlarına 'gıda ihtisas sanayi bölgesi tahsis edilmesi" konusu…
Kararnameye göre 'bozuk' orman artık orman olarak işe yaramadığı gerekçesiyle ormanlıktan çıkarılıp iş adamlarına arazi olarak tahsis edilecek. Buna karşın hazine Orman Genel Müdürlüğüne bozuk ormanın iki katı araziyi 'orman yapması' amacıyla verecek…
Ortalama bir akıl, bozuk ormanı ıslah etmek mi? yeni ve boş araziyi orman haline getirmek mi? diye sorar..
Beklenir ki, kentin akciğerleri söz konusu olduğuna göre, çevre duyarlılığını her şeyin önüne alması gereken Kent Konseyi konuyu masaya yatırsın.. Çevrecilerden, orman alanında uzman ama kenti de seven insanlardan görüş alsın ve bu konuda bir tavır ortaya koysun. Mersin Büyükşehir Belediye Meclisine en azından bu konuda ışık tutsun, öneride bulunsun…
Kent Konseyi ne yaptı dersiniz?
3 bin dönüm ormanın üzerine tesisler kuracak iş adamlarının kurduğu girişimin başındaki vatandaşı, parlak projeyi anlatsın diye davet etti.
Hadi konuya taraf birini çağırdınız, ormanı yeşili koruma derdine düşmüş çevreci görüşü anlatacak birini nezaketen de olsa davet edemez miydiniz?
Ettiniz de biz mi duymadık?