Tevfik Sırrı Gür stadının yıkılmasına yol açan gelişmeleri yeniden anlatacak değilim.
Deniz kenarındaki konumuyla Anadolu' nun en güzel statlarından birine sahip olan Mersin' in kuş uçmaz kervan geçmez dağ başında yeni bir stada ihtiyacı var mıydı, gibisinden bir soruyu da oturup bu saatten sonra tartışmanın anlamı var mı? Sanmıyorum…
Olan oldu, birkaç hafta içinde kapalısından açığına tüm tribünleri yerle bir edildi, ışıklandırma sistemi söküldü, geriye çamur deryasından ibaret bir tarla kaldı.
Aslında buna da sevinmemiz gerekiyordu.
Gerekiyordu çünkü, yeni stadyum yapılırken Beden Terbiyesi ile TOKİ kapalı kapılar ardında anlaşmış, TOKİ, TSG stat arazisine karşı yeni stadın yapımını üstlenmişti.
Ve üzerine geçirdiği arazide on yıldır denize nazır alışveriş merkezleri ile lüks konutlar yapmak üzere projeler geliştirip duruyordu.
Bu nedenle, AKP iktidarı ve lideri Erdoğan' ın 2018 seçim vaatleri arasında Millet Bahçelerini dile getirmesiyle Mersin'in başına talih kuşu konduğunu söylemekte beis yok..
Sonuçta her an beton saldırısına maruz kalacak bir alanın, eksikleri gedikleri olsa da insanımızın nefes alacağı yeşil bir vahaya dönüştürülmesi projesiydi bu…
Ve madem ki, stadyumu koruyamamış, kent olarak sahip çıkamamıştık, en azından gerçekleştirileceği söylenen projenin en iyi şekilde yapılması yönünde çaba gösterebilirdik.
Bu konuda mütevazi olmayacağım.
Stadyum alanını kapsayan 46.500 metrekare büyüklüğündeki Millet Bahçesi projesi ihaleye çıkarılırken de, ihale bir süre sonra, ülkenin yaşadığı krizin de etkisiyle iptal edilirken de, Müftü deresini ve doğusundaki Oyak' ın mülkiyetine geçmiş Kışla Arazisini ve önündeki denize uzanan sahili kapsamayan bir Millet Bahçesinin ihtiyaca cevap vermeyeceğini defalarca yazıp durdum.
Aslında bu düşüncemi TSG stadının TOKİ' ye devrinin sessiz sedasız gerçekleştiği 2009' dan beri makalelerle paylaşıp duruyorum.
Şubat 2019' da yapılması gereken ihalenin bir süre sonra iptal edildiği ortaya çıkınca Mayıs başında kaleme aldığım makalede, iptalin aslında şans olduğunu ve Mersin' in ayağına gelen altın fırsatı değerlendirmesi gerektiğini dile getirdim. (Merak eden son makaleye buradan erişebilir.https://abdullahayan.wordpress.com/2019/05/09/mersin-in-ayagina-gelen-altin-firsat-millet-bahcesi-yapiminin-durdurulmasi-9-5-2019/)
İhalenin iptali ardından MESİAD önerdiğim kapsama alanını da içeren yeni bir projeyle kamuoyunun önüne çıktı. İktidar yetkilileriyle de paylaştı.
Bu arada AKP iktidarının yerel seçimlerde ilk kez Mersin merkezde Akdeniz Belediyesini kazanmış olması, Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Gültak' ın Müftü Deresini kapsaması yanında denizle de buluşan Millet Bahçesi fikrine sahip çıkması ve bürokratik mahfillerde gösterdiği çabalar o fırsatın değerlendirilmesinin önünü açtı.
29 Ağustos 2019 tarihinde duyurulan yeni 'Mersin Millet Bahçesi ve Sosyal Donatılar' ihalesi, şubat ayında askıya çıkarılıp iptal edilen eski ihaleden farklı olarak çok daha geniş bir alanı kapsıyor.
23 Eylülde tekliflerin toplandığı yeni ihaleye konu olan proje 120 bin metrekareden (tam olarak 119.658 m2) oluşuyor.
46.500 metrekarelik alana sahip eski alandan hayli büyük ve bu anlamda Mersin, hayal edilenin ötesinde çok önemli bir yaşam alanına, cazibe merkezine kavuşacak..
Tamam da, bu yeterli mi?
Değil elbet..
Müftü Deresi aksını esas alan kreasyon çalışması, batısındaki TSG stat arazisi gibi doğusundaki 30 dönümlük Kışla arazisini ve Orduevi ile eski Vakıf Tesislerinin bulunduğu tüm sahili kapsamadığı sürece eksik bir proje, yarım kalacak rüyadır…
İyi de projeye o hayalin gerçekleşeceği Kışla arazisi neden bir türlü eklemlenmiyor?
Kışla arazisi dediğimiz kamuya ait bir alan nasıl oldu da Oyak' ın tapulu malı haline geldi?
15 yıldır yanıt arayıp durduğum 'Kışla Arazisi gerçekte kimin?' sorusuna ışık tutacak eski bir makaleyi yeniden paylaşmanın ve kamuoyunu bilgilendirmenin tam zamanıdır diye düşünüyorum.
Bir sonraki makale eski yazılardan derlenen Kışla Arazisinin geçmişine yolculuk olsun…