Deniz kenti Mersin’ in siluetine kast eden ve Yaşat ile Altın anahtar ardından sahildeki tüm yapıların yıkılıp yerine yüksek katlı surların dikildiği o cinayet furyasına karşı kent ne yapıyordu? Sorularını duyar gibiyim…
Hiçbir şey yanıtı en azından bir isme karşı büyük haksızlık olur…
Aslında bu makaleyi kaleme alırken, tarihe not düşme ve o günlerde karşılık bulmasa da bugün ne kadar haklı olduğu görülecek olan Mimar Oktay Temel’ e ithaf etmek ve anısına saygı adına amaçladım…
6 Kasım 1968 günü Yeni Mersin’ in birinci sayfasında yayınlanan ve bana göre manifesto olarak kent tarihine geçmesi gereken makalesi Mersinliler başlığını taşıyor ve şöyle devam ediyordu:
“Son günlerde Mersin’ de bazı müteahhit firmalar önlerine gelen yerde istedikleri gibi çok katlı binalar yapıp bu binaları fahiş fiyatlarla satmaktadırlar.
Şehirde yaşayanlarla alay edercesine beldenin en güzel semtlerine hançer saplar gibi, imar Planına ve Talimatına aykırı bina yapanlar, kendilerinin de inanmadıkları bir terane tutturmuşlar; ‘efendim biz şehir güzelleştiriyoruz, imar ediyoruz’ diyorlar…
Bunu söyleyenler Mersini ve Mersin’ lileri kendi ceplerini doldurmak için nasıl istismar ettiklerini çok iyi biliyorlar…
Milyonluk şehirlerde bile yüksek katlı binalardan kaçınılan yirminci asırda, Mersin gibi seksen bin nüfuslu bir deniz şehrinde sahilde çok katlı binalara gitmenin sözü bile edilemez…
Mersin denizden ortalama on metre yüksekliğinde bir şehirdir.
Şehrin güney rüzgârını sahilde çok katlı binalarla kesmek faciadır…
Birkaç kişinin çıkarına sahilde yapılacak çok katlı set şeklindeki binalar, şehrin iç kısmında yaşayan binlerce vatandaşı hiçe saymaktır.
Bunda hiç kimsenin hakkı yoktur…
Bu haksızlığa Tüccar Kulübü yanındaki inşaatla bir yenisi ilave edilmek istenmektedir…
İmar planında bilhassa üç katlı olarak gösterilen Tüccar kulübü yanındaki inşaatın satış reklamlarında alenen şehirliyi, Mersin Belediyesini ve talimatnamesini hiçe sayarak ON katlı bina yapılacağını ilan etmek, bu şehirde yaşayanlarla alay etmektir.
Bu komediye son vermek lazımdır.
Ve zamanı gelmiştir…”
Belediyenin İmar Planına açıkça meydan okuyan o projeleri tam da yeri ve zamanında ‘beldenin en güzel semtlerine hançer saplama’ olarak tanımlayıp kamuoyunu gücünün yettiğince uyarmaya çalışan Mimar Oktay Temel’ in çığlığına karşı ne mi yapılır?
Birkaç ay bekletilen ve bekletildiği için birilerinin ‘kentin gelişmesine engel olunuyor’ şikâyetlerini dillendirmesine yol açan! Yaşat projesi 1968 seçimleri sonunda iş başına gelen yeni Belediye Başkanı muhittin Uyar tarafından hızla onaylanır…
19 Mayıs 1969 günü temeli atılan iş merkezi projenin sahibi Yaşat Manav’ ın öngördüğü 2 yılın sonunda bir haftalık gecikmeyle 25 Mayıs 1971’ de tamamlanarak hizmete açılır…
Altın anahtar da öyle…
Sahilde ‘muhteşem deniz manzaralı konut üretip satma’ öylesine caziptir ki, rantın kışkırtıcı cazibesine dayanamayan sahiplerinin teslim bayrağını çektiği sahilin zümrüt taşları birer birer yıkılır. Yerlerine günümüzde kentin soluğunu kesen surlar dikilir…
Barbur, Dumani, Nakkaş, Nader ve Dakak ailelerine ait konaklar, bir dönem Sadık Eliyeşil’e ev sahipliği yapan muhteşem köşk birbiri peşi sıra yıkılıp yerlerine apartmanlar alışveriş merkezleri dikilir…
Canlandırma hayaliyle başlayan, yıkım yolculuğu bugün eskisinden daha beter ölüme mahkûm etti genç Mersin’ i…
Ne diyordu İlyas Halil!:
“'gümrük meydanı denize bakardı.
Her sabah denizin yüzü silme martıydı. Apak, cıvıl cıvıl..
İyod kokulu dalgalar nerede?'
'denizi doldurdular' dedi boyacı.
'Uyuz it ölüsü gibi kentin dışına sürdüler'