Yerel seçime gidiyoruz ama ne seçmende heyecan var, ne de vatandaştan oy isteyen adaylarda dişe dokunacak projeler…
Evet, AKP-MHP Büyükşehir adayı Tuna' nın Müftü Deresini canlandırma projesi somut ve kısa zamanda hem hayata geçirilmesi hem de içi doldurulursa bitme noktasına gelmiş kent merkezinin canlandırılmasına yapacağı katkı nedeniyle dikkate değer…
Bunun yanında CHP adayı Vahap Seçer' in söylemlerinde ağırlıklı olarak sosyal projeler öne çıksa da, ekonomiye iş dünyasına yönelik Mersin lojistik köy vaadi de, kentin lokomotif sektörlerinden birini harekete geçirme potansiyeli nedeniyle önemli…
Ama her ne kadar kamuoyundan hak ettiği karşılığı bulamasa da, son günlerde Mersin' i asıl ilgilendirmesi, heyecanlandırması gereken vizyoner öneriyi Mersin Ticaret Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan dillendirdi…
Kızıltan' ın 'Mersin' i yeni Marmara yapalım' olarak özetlenebilecek ve üzerinde önemle durulması gereken çağrısından söz ediyorum…
Aslında içi doldurulabilirse, ' yeni Marmara' çağrısı hem Tuna' nın dile getirdiği Müftü Deresi ve çevresinin canlandırılması, hem de Seçer' in lojistik köy önerisini de kapsayacak biçimde projelendirilebilir…
Sadece bununla da kalmaz, İstanbul, Kocaeli eksenine sıkışıp nefes alamaz hale gelmiş Türkiye' ye nefes aldıracak çok ciddi bir alternatif çözüm getirerek, Çukurova' dan başlayacak yeni bir hikaye yazma olanağını yaratır…
Ancak, Marmara' ya alternatif bölgeyi Mersin ile sınırlamak, kentin önemli bir kurumu adına yapsanız da aşağıda dile getireceğim projelerden de anlaşılacağı gibi çağrıyı yetersiz kılmakla kalmaz, önemli iki ayağından birisini de eksik bırakır…
Eğer gerçekten ülkede gerekliliği tartışılmaz bir yeni Marmara önerisini ete kemiğe büründüreceksek, bunu Adana' yı da hinterlandıyla içine alan Çukurova Metropolitan bölgesi olarak dillendirmek ve tüm projeleri buna göre hazırlamak gerekiyor.
Türkiye' nin uzun soluklu planlamalarında düştüğü en büyük hata, ülkedeki tüm yumurtaların aynı sepete koyulması anlamına gelen neredeyse önemli tüm sektörlerin ve stratejik yatırımların İstanbul merkezli Marmara bölgesine yoğunlaştırılmasıdır. Ve bu yoğunlaştırmanın sonunda ülke, nefes alamaz, sırtına yüklenen ağırlığı taşıyamaz hale gelen bir İstanbul gerçeğiyle karşı karşıya bırakmıştır.
5 milyon insanı taşımakta zorlanan bir İstanbul gerçeği varken, doğruluğu tartışılır stratejilerle aynı İstanbul bugün 15 milyonluk nüfusu barındırma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.
Ekonomi cephesinde Finans merkezi İstanbul, turizm merkezi İstanbul,İhracat merkezi İstanbul, lojistik merkezi İstanbul, sanayi başkenti İstanbul, aynı zamanda kültür ve sanat merkezi İstanbul…
Bugün tüm uzmanların dile getirdiği ve 7 üstü şiddette olacağını öngördükleri olası bir İstanbul depreminde yumurtaların neredeyse tümünü İstanbul sepetine doldurmuş Türkiye' nin maruz kalabileceği tabloyu düşünmek bile ürkütücü…
Bu yadsınamaz gerçek karşısında, Türkiye Marmara' ya alternatif olabilecek ikinci hatta üçüncü bölgeleri zaman geçirmeden projelendirip, stratejik yatırım hamlelerini de buna göre yapmak zorunda.
Alternatif derken de, çok fazla seçeneği yok ülkenin…
Dar bir alana hapsolmuş Ege' nin durumu ortada.
Geriye Çukurova kalıyor…
Genişlemeye ve büyümeye uygun, iklim ve jeopolitik durumu itibariyle de tartışılmaz üstünlüğe sahip bir bölge…
2008 yılında TMMOB' nin düzenlediği 'Mersin Kent Sempozyumu' nda sunumunu yaptığım 'Mersin'i bekleyen tehdit ve fırsatlar' konulu bildiride bu üstünlüğe dikkat çekiyordum.
Kontayner Terminal Limanı (Hub limanı), dünya ticaret merkezi ve uluslararası fuar alanını da kapsayan Çukurova bölgesel havalimanı gibi iki lojistik lokomotif öncülüğünde, farklı alanlarda faaliyet gösterecek (ticaret, sağlık, eğitim, finans vs) gibi nitelikli serbest bölgeleri de kapsayan Kazanlı-Seyhan Turizm bölgesi,bereketli toprakları besleyen zengin akarsular sayesinde nitelikli ve üreticiye çok daha fazla gelir sağlayacak subtropikal meyve, sebze üretimine uygun tarım bölgeleri gibi projelerle Çukurova' nın kısa zamanda sadece bölgeyi değil, Türkiye' yi ayağa kaldıracak potansiyele sahip olduğunu iddia ediyordum.
Aradan on yılı aşkın süre geçti…
Dile kolay tam on yıl…
Ne yazık ki, geçen on yıl içinde bölge ve bölgenin tartışılmaz üstünlüğü, doğal/coğrafi/stratejik dinamikleri nedense görmezden gelindi.
Örneğin; son dört döneme ait tüm 5. yıllık Kalkınma planlarında ısrarla gerekliliği dile getirilen, üstelik 2009' da ÇED raporu bile tamamlanan kontayner terminal limanıyla ilgili tek adım atılmadı. Çukurova bölgesinin lobi gücü mevcut Mersin limanını 'küçük olsun, bizim olsun' mantığıyla işleten mevcut işletici şirketin gücüyle baş edemedi.
Kazanlı-Seyhan turizm bölgesinin, Çukurova bölgesel hava limanının durumu da ortada…
Oysa siyasi erk İstanbul' a hasrettiği kaynakların çok daha azıyla, Çukurova' yı Marmara' ya alternatif duruma getirebilir, uzun vadede hem ülkenin gelişimine yeni bir soluk getirebilir, hem de olası bir depreme karşı en ciddi önlemlerden birini almış olurdu.
Konu önemli, bu nedenle 2008' de kaleme aldığım ve sunumunu yaptığım 'Mersin' i bekleyen tehdit ve fırsatlar' çalışmasının özellikle fırsatlarla ilgili bölümünü yeniden paylaşma düşüncesindeyim.
O çalışmadan bir bölümle bugünlük noktalayayım:
"Kazanlı-Seyhan gibi 100 kilometreye yaklaşan sahiliyle bir yanı orman, bir yanı deniz ve ortasından iki nehrin aktığı bölge sayesinde Dubai' ye her açıdan fark atma avantajı varken, nasıl oluyor da Dubai çölden zenginlik vahası yaratıyor da, biz hazine üzerinde yoksulluğa mahkum oluyoruz?"