Bir önceki makalede kente ruh veren, anlam katan meydanlarını yitiren Mersin' in artık belli sayıda insanın toplanacağı alanlardan bile yoksun kaldığını anlatmış ve bu konuda 2010 yılında kaleme aldığım 'Bir meydanımız bile yok' başlıklı makaleyi yeniden paylaşacağımı ifade etmiştim..
O günden bugüne olumlu yönde hiçbir gelişmenin yaşanmadığı, aksine siyasi mitingleri bile sokak arası bir mekanda yapmak zorunda bırakılmış bir kentte o alan da işlevini yitirince, artık bir şeyler yapmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum..
Atılacak yeni adımlara katkı sunması umuduyla 26 Ağustos 2010 tarihli makaleyi paylaşıyorum..
***
" Bir meydanımız bile yok…
Meydanlar kentlerin toplumsal hafızası, anılarıdır biraz da…
Cadde ve sokaklardan farklı olarak, sosyal yaşam, toplumsal hareketler ağırlıklı olarak bu alanlarda görülür.
Cadde ve sokaklardaki trafik akışının aksine, insanın kendini güven içinde hissedeceği ortamı yaratması nedeniyle daha özgürdür meydanlar…
İnsanlığın bir arada yaşamaya başladığı ilk günden beri meydanların, halkın toplanma, fikirleri paylaşma, görüşlerini bildirme, mekanları olarak çok önemli işlevleri olmuştur.
Eski Yunanda Agora, Roma döneminde Forumlar olarak karşımıza çıkarlar.
Binlerce yıllık insanlık tarihinin son bin yılına da damgalarını vurmuşlardır.
Moskova’ daki 73 dönümlük Kızıl Meydanın 15. Yüzyıldan günümüze tanıklık ettiği nice olayı düşünün. Lenin’ den Yeltsin’ e… Yeltsin’in, kendisini devirmeye gelen tankların üzerine çıkıp, darbeyi önlediği o sahnenin yaşandığı meydanı unutmak mümkün mü?
Yine 15. Yüzyıldan günümüze gelen, Pekin’deki “İlahi Barışın Kapısı” Tiananmen Meydanı… 1 milyon kişinin sığdığı 440 dönümlük bu meydanla ilgili hafızalarda kalan en taze anılar Nisan 1989 gösterileri. Yüzlerce gencin ölümüne tanıklığın acısıyla kıvranıyor o günden beri…
New York’ taki Times, Paris Champs Elysees’ deki Concorde, Londra’ daki Trafalgar, Roma’ daki Aziz Peter gibi kentlere mal olmuş, kentlerle anılan ve damgasını vuran daha nice meydan…
Türkiye’den de örnekler vermek mümkün…
İstanbul’ da Taksim, Beyazıt, Sultan Ahmet… Ankara’ da Kızılay, Ulus… İzmir’ de Konak meydanları…
Cumhuriyet’ ten önce gösteriler dahil her türlü etkinliğe Sultan Ahmet ev sahipliği yaparken 1960’ larda İstanbul Üniversitesinin önünde yer alması nedeniyle ağırlık Beyazıt meydanına döndü.
Taksim’in hafızası ise 1977’ nin 1 Mayısında göstericilerin üzerine açılan ateş sonunda ölenlerle kanıyor..
Çok partili siyasi hayata girdiğimiz günden beri meydanlar, toplanan kalabalıklarla da anılır oldu. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay’ ın 1950 seçimlerinden önce alana toplanan kalabalığı İsmet İnönü’ ye gösterip “işte paşam İstanbul” dediği meydanlar… İnsanlar o meydanı doldurmuşlardı ama seçim günü gidip oylarını Demokrat Partiye vereceklerdi…
**
Mersin aslında 1860’ lardan başlayarak son 150 yıllık yakın tarihinde muhteşem meydanlara sahip oldu. Ama kıymetini bilemedi.
Çevresinde dış ticaretle ilgili resmi, özel tüm kurum ve kuruluşların yer aldığı Gümrük meydanı… Gümrük binasından, İhracatçı Birliklerine, Belediye ve Bankalara kadar ev sahipliği yaparken ortasındaki meydan Mersin’in en önemli buluşma,birleşme noktasıydı. Sonra rant düşkünü bir Belediye Başkanı çıktı etrafına kulübeden kötü derme çatma iş yerleri yapıp sattı. O günden beri yaşamla ölüm arasında bir yerlerde sürünüyor Gümrük meydanı…
Tevfik Sırrı Gür zamanında yapılan Halkevi –bugünün Kültür Merkezi- önündeki Cumhuriyet Meydanı zamanla Gümrük meydanının yerini aldı. Özellikle de 1960’ larda limanın tamamlanmasının ardından doldurulan Atatürk Parkının devamıyla birleşince kentin en önemli çekim alanı haline geldi.
Ancak 2001 yılında Mersin Valiliğine getirilen Akif Tığ o günlerde artan toplumsal olayları yasaklarla önleyemeyince, öldürücü darbenin vurulmasının önünü açtı. Macit Özcan’ la kafa kafaya verip, bir yandan Belediyenin yeniden düzenlemesinin önü açıldı. Valilik’ te meydanı her tür gösteri ve mitinge kapattı.
Siyasi Partiler başta olmak üzere miting yapacaklara, yerinde yeller esen Çukurova Fabrikasının bir zamanlar üzerinde yer aldığı alan toplanma yeri olarak gösterildi. Karamehmet’in batan Pamukbank’ ından dolayı TMSF’ ye geçen bu alanın zaten kent meydanı olma özelliği de yoktu, bir an önce paraya çevirmek isteyen TMSF nedeniyle kalıcılığı da…
Arazinin bir kısmı, yeni Adliye Binası yapılsın diye Adalet Bakanlığına satıldı. Ardından MESKİ’ de kalan parselleri Belediye hizmet binası yapmak amacıyla satın aldı.
Gündeme gelmeyince unutuyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’ nun da katılacağı CHP mitinginin hazırlıklarını izlerken farkına vardım ki, artık Mersin’in ne iyi ne kötü siyasi toplantılara ev sahipliği yapacak bir meydanı kalmamış.
İster inanın ister inanmayın, ana muhalefet lideri Stadyum önünde bulunan kimi zaman pazaryeri, maç günleri otopark olarak kullanılan boşlukta konuşacak halka…
13 bin metrekarelik Cumhuriyet meydanı 30 bin kişiyi alabiliyordu. Yetmese de, 750 bin nüfuslu kentin gereksinimlerini iyi kötü karşılıyordu. Ama 2001’ den beri bu türden siyasi etkinliklere kapalı. (Başbakan bir iki kez deldi yasağı, sanırım 4 Eylül’ de de inadına burada çıkacak halkın karşısına.)
Metropol miting alanı da bir yanında yükselen Adliye Sarayı ile yapılacağı söylenen Büyükşehir Belediye hizmet binaları nedeniyle halka kapanmakta…
Kentlerin tarihi, hafızasıdır, meydanlar demiştik.
Sahipsiz ve hafızasız Mersin’in bir meydanı bile yok… "