Covid virüs tehdidiyle karşılaştığımız günden beri yukarıdaki cümleyi yineleyip duruyoruz…
Önce hepimizi saran ölüm korkusuyla evlere kapandık, kapıya paket getiren bir yana, satın aldığımız sebze/meyveyi bile saatlerce izole ederek, virüsten uzak durmaya çalıştık..
Üretim çarkları yavaşladı, eğitimi sanal ortama taşıdık…
Turizm sektörü çöktü, devletler eliyle desteklenenler dışında kalan havayolu şirketleri iflas etti, online alışverişe dönemeyen mağazalar, marketler kapandı..
Fiziki temasa dayalı ne kadar iş varsa internete taşındı…
Devasa boyutlardaki marketlerin, geniş ağlara sahip bankaların yerini, akıllı telefon uygulamaları aldı…
Şubesi olmayan, çekirdek kadroyla hizmet veren düne kadar yeri dahi bilinmez bankalar, bir zamanlar her köşe başına açtığı şubelerle övünen yüz binlerce çalışana sahip olan dev finans kuruluşlarına nal toplattı..
Kapandıkları evlerinden burunlarını dışarı çıkaramayan insanların gideceği yer kalmayınca araba kullanımı da anlamını yitirdi.
Bunun sonucunda otomotiv sektörünün kepenk kapatma noktasına geldiğine, tüketimin durmasıyla dibe vuran petrol fiyatlarına –tarihte ilk kez petrol fiyatlarının vadeli piyasalarda negatife döndüğünü, bir başka ifadeyle depolayacak yeri olana aldığı her varil petrol için üstüne para verildiğini hatırlamakta yarar var- tanık olduk…
İki kişinin bir araya gelememesi sonucu kapısına kilit asan restoranlar, barlar..
Binlerce girişimcinin toplandığı büyük fuarlar bir yana, üç kişilik toplantıların bile sanal ortamda yapılması…
Dünyanın neresinde olursa olsun, her yaştan ve her cinsten insanı az veya çok etkileyen benzersiz pandeminin sektörel bazda etkileriyle ilgili hepimizin anlatacağı sayısız öykü, çıkaracağımız sınırsız dersler var…
Ancak pozitif bilim deyim yerindeyse bir mucize gerçekleştirdi ve eski zamanlarda tanınması on yıllar alacak düşmanı aylarla ölçülecek zaman diliminde alt edecek aşı geliştirildi..
Her ne kadar covid virüsü kendisini yok eden aşılara karşı varyant değişiklikleriyle yeni hüviyetlerle saldırılara geçse de, aşılar sayesinde ölümcül etkisini –en azından şimdilik- azaltmış bulunuyor..
Bu güvenceyle okullar yeniden açılıyor, çocukların geleceğinden çalınan eğitim yılı telafi edilmeye çalışılıyor…
Restoranlar, oteller, üretim tesisleri normal faaliyetlerine dönerek, kaybettiklerini yerine koyma gayretinde…
Peki, gerçekten hayat, salgın öncesi olağan seyrine dönecek mi?
Kaybettiğimiz onca insanı, kapımızı ne zaman çalacağını bilmediğimiz ölüm meleğinin korkusuyla geçen kâbus dolu onca gün ve geceyi unutup, kötü rüyadan uyanır gibi, günaydın niyetine “nerede kalmıştık” diye mi çıkacağız yolculuğa?
Bir yanıyla hızlı bir iyileşme söz konusu ama veriler bu toparlanmanın hiçbir zaman eskiye dönüş çizgisinde olmayacağını gösteriyor…
Örneğin her türlü manipülasyona kapalı, şeffaflığı ve doğruluğu tüm kurumlarca kabul edilen ABD istihdam verileri çok ilginç şeyler anlatıyor son günlerde…
Washington Post’ un 4 Eylül 2021 tarihli çok geniş hacimli ve kapsamlı haber/araştırması “10 milyon eleman bekleyen açık iş var, ancak 8,4 milyondan fazla işsiz hala aktif olarak iş arıyor.” Başlığını taşıyor…
Türkiye’ de benzer tablo on yıllardır var ve daha çok nitelikli iş gücünden kaynaklı bu soruna aşina olduğumuz gibi, eğitim temelli yapısal nedenlerini de biliyoruz..
Ama ABD’ de durum çok daha farklı ve şimdi başta Biden yönetimi olmak üzere özel sektöründen devlet kurumlarına, sahadaki durumu anlamaya çalışan uzmanlardan Üniversitelerdeki akademisyenlere kadar herkes küresel salgının etkileriyle bu çarpıcı veriler arasındaki ilişkileri anlamaya, analiz etmeye çalışıyor…
WP, bu nedenle, iş arayanlarla eleman arayanlar arasında ortaya çıkan bu yeni ve ilginç durumu ‘Ekonomik toparlanmanın merkezinde yatan gizem’ olarak tanımlıyor..
Aslında gizemden çok aşı sonrası başlayan iyimser hava ve toparlanma rüzgarı yanında değişen sektörel dinamiklerden kaynaklı yeni bir istihdam iklimi ve dönüşüm söz konusu..
Örneğin, büfeler ve sinema salonları gibi yüksek temaslı sektörlerde tüm işlerin yarısı hala eksik, ancak karavan satıcıları, araba yıkama, bira fabrikaları ve beyaz eşya mağazaları gibi krizin ilk günlerinde daha fazla etkilenen diğer endüstriler talep patlamasına dayalı eleman arayışındalar…
Kitlelerin kıtlıktan çıkmış gibi kimi mallara hücumuna cevap vermeye çalışan üretim patlaması ve o üretimi yapmak için gerekli yeterince eleman ihtiyacı…
Öğretmenler ve sağlık çalışanları arasında rekor sayıda insan meslek bırakırken, çocuk bakımı alanında çalışacak bir elemanı kapmak için on kurum daha cazip tekliflerle kuyruğa girmekte…
Son günlerde birçok mağaza ve restoranda müşteriler kapılarda “lütfen sabırlı olun, çalışan kadromuz az” tabelalarıyla karşılanırken, milyonlarca işsiz günü geçen konut kredisini ödeyemediği için evini kaybetme riskiyle karşı karşıya…
FED Başkanı Powel’ in “ güçlü ama dengesiz bir toparlanma ” olarak tanımladığı karantina sonrası bu yeni durumu
irdelemeyi sürdüreceğim…