“Her vatandaşa tüm yaşamı boyunca hiçbir şart olmaksızın, temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda her ay ödeme yapılmasına literatürde ‘Evrensel Temel Gelir’ adı veriliyor..
Desteğin beş temel özelliği var:
- Aylık veya yıllık olarak belli periyotlarda yapılması, bir kez yapılan yardım vb. gibi bir ödeme olmaması,
- Nakit olarak yapılması, gıda giyecek ve benzeri türden ayni yardım olmaması,
- Haneye ve aile başına değil, doğrudan kişiye yapılması,
- Kişinin çalışması, çalışmaması gibi koşullara bağlanmaması, hiçbir belge istenmemesi,
- Kişinin mali durumuna bakılmaması, ihtiyaç sahibi olduğuna dair herhangi bir araştırmaya tabi tutulmaması,
Evrensel Temel Gelir desteği neden önemli?
Pandemi ile başlayan ve halen artçı depremleri devam eden, insanlığın doğru dürüst henüz hasar tespiti yapmaya dahi vakit bulamadığı süreç evrensel temel gelir kavramını geçmişten çok daha yoğun biçimde tartışmamızı zorunlu kılıyor ama tüm dünya geçmişten farklı olarak bu tarihi pandemi sürecini bilişim çağının yeni dinamikleri eşliğinde yaşamakta…
Bilişim çağı hayatımızı tümüyle değiştirdi ve değişimin pek çok olumlu yanı var ancak aşılması gereken sorunları da hayli fazla…
Örneğin otomasyon ve robotik gelişmeler tüm dünyada çok büyük işsizlik dalgası yaratıyor ve bu dalga eğer gerekli düzenlemeler acilen hayata geçirilmezse daha da şiddetlenecek…
Yaratacağı tahribatın ayak sesleri şimdiden duyulmakta…
Teknolojik gelişmelerle devre dışı kalacak işlerin önümüzdeki süreçte OECD ülkelerinde ortalama yüzde 57, ABD’ de yüzde 47 ve Çin’ de yüzde 77 olacağını ön görüyor bilim insanları…
En çarpıcı iddialardan birini Nouh Harari, Homo Deus kitabında dile getiriyor…
Harari’ ye göre önümüzdeki on yılda nüfusu büyük olasılıkla 250 milyona çıkacak Nijerya’ da, otomasyon ve robotlar sayesinde gereksinim duyulan istihdamdaki insan sayısı bir milyona kadar gerileyecek…
Benzer iddiaları başka ülkeler için de dile getiren uzmanlar var…
Örneğin teknolojik gelişmeler ışığında konvansiyonel üretim tarzından vazgeçmek zorunda kalacak günümüz dünyasının en yoksullarından Etiyopya’ da bile yüzde 80 iş kaybı yaşanması söz konusu…
Bu gerçekler ışığında işsiz kalacak milyarlarca insan sistem içinde nasıl ayakta tutulacak?
Temel gereksinimleri, açlıkla baş etmesi nasıl sağlanacak?
Harari’ nin çarpıcı Nijerya örneğinde vurgulamaya çalıştığı argümandan hareket edilirse 250 milyon insanın 1 milyonu istihdam için yeterli olacaksa 249 milyon insan ne olacak?
Bugünkü küresel sistemin gözüyle baktığının altını çizerek Harari, geleceğin iş piyasasında yeri olmayacak bu kesimi provokatif biçimde “gereksizler sınıfı” olarak tanımlıyor…
Temel gelir desteğiyle de tam bu kesime erişilmesi hedefleniyor…
Sözünü ettiğim destek pandemi döneminde dağıtacak kaynağı olan ülkelerin uygulamalarından farklı…
Farklı çünkü temel gelir sadece belirli insanlara belirli zaman diliminde yardım etmenin ötesinde ömür boyu ve hiçbir kritere tabi olmadan herkesi kapsıyor…
Covid salgını olmasaydı da önümüzdeki günlerde bilişim ve otomasyon iş hayatına girdikçe yüzleşmek zorunda kalacağımız her bireye destek aslında uzunca zamandır avantajları ve dezavantajlarıyla tartışılıyor…
ABD’ de yapılan kapsamlı araştırmaya göre “federal hükümet her yetişkine ayda bin dolar verse destekler misiniz?” sorusuna cevap verenlerin yüzde 45’ i fikri desteklerken, bu oran 30 yaş altı gençlerde yüzde 67’ ye çıkıyor…
Evrensel Temel Gelir uygulamasıyla ilgili en fazla eleştiri getirilen “insanları çalışmaktan caydıracağı ya da istihdam alanındaki verimi düşüreceği” tezi çeşitli ülkelerdeki pilot uygulamalarla çürütülmüş durumda…
Örneğin İspanya Barselona’ nın en yoksul kesimindeki bin aileye ayda 1675 Euro para dağıtıldı..
Ortaya çıkan sonuç şaşırtıcıydı; temel gelir desteği sağlanan insanların hayattan tatmin olmaları zirvelere çıkarken ruh sağlıklarında da büyük iyileşmeler görüldü. Buna karşın istihdama katılma isteklerinde düşme olmadı..
Dünyanın en mutlu ülkesi olarak tanımlanan Finlandiya’ da da benzer bir uygulama gerçekleştirildi.
Çalışmayanlar arasından rastgele seçilen insanlara aylık 560 Euro tutarında çek gönderilirken, para desteği yapılanlara işe girseler bile nakit desteğinin süreceği garantisi verildi..
Sonuç Barselona ile benzer tabloyu yansıtıyordu:
Para verilenlerin stresinin azaldığı, mutluluk seviyelerinin yükseldiği görüldü. Daha da ilginci bu destek alanların polise, yargıya, siyasetçilere duydukları güven duygusu arttı…
Dağıtılan gelir desteğinin kaynağını milli servetten alan, o servetin yer aldığı topraklar üzerindeki herkesi kapsayan, dünyaya örnek olacak önemli uygulama ise yıllardır Alaska’ da sürdürülüyor…
Buna göre Alaska Varlık Fonu 1982 yılından beri eyaletteki her vatandaşa hiçbir koşula bağlı olmayan yıllık çekler gönderiyor…
Fon tarafından karşılanan yardımlar bin dolardan başlıyor, bölgeden çıkarılan petrole bağlı olarak bu ödemeler bazen 2 bin dolara çıkıyor…
Alaska’ da herkese verilen gelir desteği istihdamı etkilemediği gibi aksine yerel yönetimlerin çok arzuladığı doğum oranlarını arttırdı…
1980’ lerde Neoliberal sistem dünyaya yayılırken şunu vaat etmişti: Sistem büyümeyi arttıracak, büyüme sayesinde bozulma olasılığı yüksek gelir adaletsizliği bir süre sonra düzelecek ve dünya refaha erecek…
Fiiliyatta öyle olmadı; krizler sıklaştı, gelir dağılımı düzeleceğine çok daha kötü biçimde bozuldu. Amaçlanan toplumsal yarar ütopya olarak erişilmez bir yerlere savruldu…
Bugün o açılan yaraların sarılması, uçurumun kapanması, insanlığa ait ortak kaynaklardan sağlanan değerlerin adil biçimde dağıtılması yönünde arayışlar ve arayışların sonunda refaha ulaşmanın yollarını bulmamız gerekiyor…