Türkiye Avrupa Birliği ile tam müzakere sürecine girdikten sonra bir biri peşi sıra pek çok yeni kurumla tanıştı.
Bunlardan biri ve vatandaş olarak beni en çok ilgilendireni 2003 yılı sonunda yürürlüğe giren 'Bilgi Edinme Hakkı Kanunu' ve ardından kanunun çerçevesiyle, uygulanma yöntemini belirlemek amacıyla yayınlanan yönetmelikti..
Kısa zamanda ete kemiğe bürünen yasa önemliydi çünkü, o güne kadar bürokrasinin ser verip sır vermeyen yüzlerce yıllık zırhını bir anda ortadan kaldırıp, vatandaşın kamu işlemleri hakkında her türlü belge ve bilgiye erişimindeki sınırlamaları sona erdirmişti..
Uygulama 2004 yılında başladı, ama kurumunu o güne kadar kendi özel ve mahrem alanı gören bürokratik anlayışı yıkmamız kolay olmadı.
Yasa yapıcı TBMM, buna karşı da yine AB' den ilham alarak ayak direyenlere ve bilgi/belge vermeme konusunda direnen bürokratik oligarşiye karşı çeşitli önlemler almış, örneğin vatandaşın bilgi/belge talebinin yerine getirilmemesi halinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu ismiyle yeni bir kurum oluşturulmuştu.
Ülkenin üst düzey yargı kurumlarından temsilcilerle oluşan kurul, vatandaşla kamu idaresi arasında hakemlik görevini uzunca süre hakkıyla yerine getirdi. Bilgi Edinme hakkını birey lehine alabildiğine savundu.
Tam 15 yıldır kanun ve bağlı yönetmeliğin T.C. vatandaşı olarak bana tanıdığı hakka dayanarak, pek çok kurum ve kuruluştan bilgi belge talebinde bulundum. Vermemek için 50 dereden su getirip ayak sürüyenleri de Üst Kurul' a havale ettim. Üst Kurul yıllar içinde sayısını benim bile unuttuğum başvurularımı bir iki istisna dışında olumlu olarak yorumladı ve idarelere istenen bilgi/belgelerin verilmesi hususunda gerekli uyarıları yaptı. Çoğu içtihat olarak sonraki pek çok başvurucuya ışık tutacak kararları bugün bir araya getirip yayınlasam sanırım hacimli kitap olur.
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, kamu kurumlarının bilgi/belge vermesi yönünde tüm kararlarında istisnai halleri bile özgürlükçü bir anlayışla vatandaş lehine yorumladı..
Örneğin çoğu devlet kurumu 'gizli bilgi' zırhına sığınma yolunu seçti, başlarda…
Oysa BEDK kurumu, devlet kurumlarının benim ve pek çok başvurucunun taleplerini ret etmeye yönelik girişimlerine karşı, AB normlarında sınırları oldukça geniş tutan anlayışıyla içtihat sayılacak pek çok karar imza attı.
Kararların en çarpıcıları arasında, kamu çalışanlarının maddi durumu, aldıkları ücretler ve hatta kurum statüleriyle mütenasip yaşam sürdürüp sürdürmedikleri hakkında istenen bilgi/belgelerin verilmesi hususu…
Kamu kurumları özellikle yasanın 21. ve 23. maddelerine dayanarak bırakın memur hakkında bilgiyi, yapılan satın almaları, düzenlenen ihaleleri bile gizlilik zırhı altında vatandaşla paylaşmamayı tercih ediyorlar.
Oysa yasaya göre böyle bir seçenekleri yok ve bu konuda bilgi/belge vermeyen kurumların bu alandaki yetkilileri başta anayasanın dilekçe hakkı ve yasanın bilgi edinme hakkını engelleyerek en görevi ihmal suçu başta olmak üzere çeşitli yasaları ihlalden yargılanabilir.
Yargılanabilir çünkü, AB ile uyum çerçevesinde Türkiye' deki idari hukuk anlayışı, Bilgi edinme hakkını artık imtiyazdan ziyade temel bir insan hakkı olarak nitelendirmekte…
Başvuruları bu anlayışla değerlendiren BEDK, zaten şeffaflık gereği kamuya açık olması gereken ihaleler bir yana, kamu kurumlarının çalışanlarına tanıdığı her türlü mali imkanların bile talep eden herkesle yani halkla paylaşılması gerektiği yönünde pek çok bağlayıcı karar aldı, almakta…
Örneğin, Kamunun mali kaynaklarının kullanımına ilişkin taleplerin başında kamu görevlilerine tanınan mali imkanlar hakkındaki başvurular ve kamu çalışanlarının ücretleri bir iki istisna dışında özel hayatın gizliliği kapsamında görülmüyor.
Bu konuda emsal sayılacak EBDK kararına göre; çalışanların aylık bordrolarının talep edilmesini özel hayatın gizliliği gerekçesi ile ret eden kamu kurumunun kararına karşı itiraza karşı ücret bordrolarının bilgi edinme hakkına konu olabileceği hükmü var.
Daha da çarpıcısı, üst kurul söz konusu kararında kamu görevlisine ödenen ücretin kaynağından hareketle bordrodaki bilgilerin kamusal bilgi olduğu ve bu bilgilerin açıklanmasının kişilerin ekonomik değerlerine haksız müdahale olarak görülemeyeceği...
Kurulun karar gerekçesi herkese ders olacak nitelikte…
BEDK' ya göre; Kamu görevlilerinin sahip olduğu mali imkanların açıklığa kavuşturulması aynı zamanda bu görevlilerin kamusal sıfatları nedeniyle haksız kazanç elde edip etmediklerinin tespiti bakımından da önem taşıyor...
BEDK, bu tespitin dolaylı yoldan yapılabilmesine imkan sağlayacağı görüşüyle, belediye emlak servisinde çalışan personelin kuruma verdiği emlak vergi beyannamesine ilişkin tarh ve tahakkuk fişlerinin başvuru sahibine verilmesi gerektiğini ve bunun özel hayatın gizliliği istisnası kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna varmıştır (BEDK, 2004/161 sayı ve 01.11.2004 tarihli karar)
BEDK, yasayı ve yasaya bağlı yönetmeliği bu kadar geniş anlamda ve evrensel ilkeler doğrultusunda yorumlar ve içtihat tesis ederken, çoğu kamu kurumu eski anlayışla ayak sürümeyi sürdürüyor.
Örneğin Mersin BŞ belediyesi ve bağlı şirketler, yeni Başkan Seçer' in 'şeffaf ve hesap verebilir' anlayışından uzak ve eski alışkanlıklarla deveye hendek atlatacak cinsten bir tavır içinde..
Somut örneklerle konuyu ele alacağım ama bir başka makalede…