Seçimler bitse de, aylardır Erdoğan ve özellikle destekçisi Bahçeli' nin sürekli el yükselttiği gerilim iklimi yumuşayacağına daha da sertleşiyor…
İstanbul' da 17 gün süren sayım tartışmaları her ne kadar CHP adayı Ekrem İmamoğlu' na mazbatanın verilmesiyle sonuçlanmış gibi görünse de, AK Parti' nin itirazlarını Yüksek Seçim Kuruluna götürmesiyle bir üst platforma taşınmış oldu.
YSK, tümü de belirlediği seçim takvimi dışına çıkan ve geçersizliği tartışma dahi kabul etmez gerekçeleri aslında daha ilk anda ret etmesi gerekirken, ikircikli tavrıyla kafaların karışmasına yol açıyor.
O kadar ki, YSK' nın önüne gelen itiraz dosyaları arasında KHK ile memuriyetten ihraç edilenlerin oy kullanamayacağı gibisinden akıllara ziyan talep bile var…
Kesinleşmiş hüküm bulunmayan Türkiye vatandaşı birinin sanki hükümlü imiş gibi oy kullanamayacağına yönelik itiraz, kendi içinde öylesine sorunlu ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Örneğin, böylesine bir itirazın kabul edilmesi, aynı KHK' lilerin itirazla karşılaşılmayan 24 Haziran seçimlerinde kullandıkları oyları ve son Milletvekili, Cumhurbaşkanı seçimlerini de tartışmalı hale getirecek..
Sadece bu da değil, herhangi bir ceza almamış, hüküm giymemiş vatandaşın anayasal seçme hakkını anayasaya aykırı biçimde elinden alırsanız, açtığınız hukuken hayli sorunlu yol beraberinde daha bir sürü tartışmayı da getirir.
KHK' liyi oy kullanırken vatandaş saymayıp, askerlik görevini yapmasını istemek, aklıma gelen sayısız mevzulardan sadece biri…
Tüm bunlar YSK kararlarıyla sonuçta bir biçimde çözülse de, Erdoğan- Bahçeli ikilisinin kullandığı dil seçimle sınırlı kalacağı sanılan gerilimi düşürmek şöyle dursun, daha da artacağı yönünde işaretler taşıyor…
Bir ara sonuçları kabullenmiş gibi tavır içine giren ve "kızgın demiri soğutmak gerekiyor" ifadesiyle yumuşama işaretleri veren Erdoğan, kısa zaman sonra Bahçeli' nin ittifakı yeniden ve seçim öncesi kampanya dönemindeki 'beka' söylemiyle canlandırma girişimine katkı yapma moduna döndü..
İstanbul seçimlerinin CHP adayı İmamoğlu tarafından kazanılmış olması nasıl bir beka sorununa yol açabilir ki? sorusunun somut yanıtı yok…
Ama zaten akıl tutulması öyle bir hal aldı ki, cephesine hapsolmuş kesim için neyin akıl dışı, neyin rasyonel olduğu artık önemini yitirmiş durumda.
İklimin yarattığı gerilim sonunda şehit cenazesine katılmak üzere Çubuk' ta saf tutan CHP lideri Kılıçdaroğlu' na yumruklarla beslenen organize saldırıyla bambaşka boyuta sıçrıyor…
Kılıçdaroğlu' na saldırıyı kınaması en basit ifadeyle insani görevi olan iktidar ittifakının iki isminden biri olan Bahçeli "senin 9 oy aldığın beldede ne işin var?" diyerek, siyasi literatüre unutulmayacak ibretlik mesajlarla katkı sunmakla meşgul…
'Kızgın demiri soğutma' cümlesiyle tansiyonu düşürme sinyalleri veren Erdoğan ise daha o önerisi tam olarak anlaşılmadan seçim öncesi tavrına dönüveriyor…
Aslında 31 Mart seçim sonuçları ışığında oluşan Mersin Büyükşehir Meclisi aritmetik tablosunu ve Ankara' da yükselen gerilimin kaçınılmaz biçimde bu tabloya olası yansımalarını, kendisi BŞ başkanı iken Mecliste muhalefette kalan Seçer özelinde diğer pek çok BŞ belediyesinde önümüzdeki dönem tanık olacağımız tartışmaları ele almak istiyordum.
Sonraki makale konusu da o olsun…
*Not makaleyi tamamlarken, AKP itirazlarını değerlendiren YSK' nin, KHK' lilerin oy kullanamayacakları yönündeki talepleri ret ettiği haberi geldi. Görüşülmesi bile yanında pek çok tartışmayı getirecek olan akıllara ziyan iddiaları ret eden YSK' nın tavrı onca olumsuzluk arasında yüreklere su serpen bir damla su gibi algılanmalı…